Sistem Çöküyor mu?!

Yaklaşık 100 yıldır Muasır medeniyet seviyesi diye ulaşılması gereken hedef olarak gösterilen, ülkemizde ve bütün dünyada kılık kıyafet dahil her fikri, her davranışı ve her talimatı emir telakki edilen ve adeta bir maymun, bir papağan edasıyla taklid edilen Batı, bütün değer(sizlik)leriyle birlikte sahneden çekiliyor. Temelini 1. Dünya Savaşında attıkları, 2. Dünya savaşıyla olgunlaştırdıkları sömürü düzeninin nihayet  son demlerine gelmiş bulunuyoruz. Normal şartlarda ''süregelen bir büyü, bir illüzyon'' olmaz fakat, ana malzeme olarak kullanılan Bilim ve Teknoloji sayesinde insanlığın gözünü bürüyerek müesses nizamı bu güne getirebildiler. 2. Dünya ülkelerinde kurdukları baskıcı rejimler de, o ülke halklarının zamanla yüzünü Batıya dönmesine yardımcı oldu. Böylelikle bütün 2. Dünya ülkelerinde iktidarıyla, muhalefetiyle Batılı değerleri benimseyen fikirler benimsenip hakim oldu.  Çünkü kendi baskıcı rejimlerinde olmayan demokrasi, hukuk, insan hakları, refah ve insanca bir yaşam sadece Batıda vardı! Gözden kaçırılan en önemli şey ise, Batının, sahip olduğu bilim ve teknolojiyi insanlığın yararından çok, 2. Dünya ülkelerinin yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmek için kullandığıydı ve menfaatine uygun olduğu takdirde krallarla, diktatörlerle işbirliği yapıp kendi putunu yemekte tereddüt etmeyeceğiydi!

Bu kısa girişin meramımızı anlatmaya yeterli olduğunu varsayarak günümüze gelirsek; Batının sahte değerlerinin resmen çöküşünün ilanı, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın 'artık yeter' diyerek İsraile karşı başlattığı son savaştır. Bu savaşla birlikte İsrail bütün vahşetiyle gerçek yüzünü göstermiş ve başlangıçta onun arkasında duran bütün devletlerin desteğini süreç ilerledikçe bir bir kaybetmiştir. İsraili varlık sebebi olarak gören bu devletlerin, İsraili kınamasını, bir an önce barışın sağlanmasını, giderek dozu artan bir şekilde yaptırımlarda bulunmasını ve 2 devletli bir çözümde ısrar etme sebeplerini, öncelikle, Batılı halkların her geçen gün İsraile ve kendi devletlerine karşı artan tepkilerinde aramalıyız. Mesela savaşın  ilk aylarında İsrailden yana tavır koyan Fransa Cumhurbaşkanı Macron,  geçen gün durumu özetleyen bir cümle kurmuş; Gazze yüzünden itibarımız sarsılıyor demiş! İngiltere, artık İsraile silah göndermeyeceğiz açıklamasını yaptı. Trump, zaten İsrailin ipini yavaşça çekmekle meşgul. Kimse kaybedene ve kaybettirene oynamak istemiyor. Neticede İsrail oynadığı kumarı kaybetti. Bu kayıpta yalnız değil, İsrail batarken yanında müesses nizamı da götürüyor.

Evet, Gazze, Batının makyajını silip altındaki çirkinliği bütün dünyanın görmesini sağlamıştır. Vicdanı ve merhameti olan insanların bir safta birleşip, katliamcılara ve onları destekleyenlere karşı cephe almasına vesile olmuştur. Gazze gün gün yanıp kavrulurken, bugüne kadar kimsenin yapamadığını yapmış yahudinin gerçek yüzünü ortaya çıkarmış ve insanlığa insanlık değerlerini hatırlatarak ışık olmuştur. Dünyaya ışık olmuş ama bir tek, bu coğrafyayı içine düştüğü karanlık çukurdan aydınlığa çıkaramamıştır!

Avrupa ve Amerika'da her geçen gün uyanış çığ gibi büyürken ve devletleri sarsıp hizaya çekerken; biz ise coğrafyamızdan ara ara çıkan kısık seslere bakıp hayıflanmakla kalıyoruz. Batı kaybettiği  itibarını kurtarmaya çalışırken, İslam dünyasının liderleri ise -ki, epeydir öyle bir dünyanın varlığından şüphe duyuyorum- pozisyonlarını devam ettirme derdinde. Bu arad pozisyon demişken, Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi rektörü Naci Bostancı ve onun pozisyonuna dair biraz geç de olsa bir kelam edip bitirelim. Bu zat aynı zamanda Yahudi gazetesi Şalomda da yazıyormuş. (Gazzeye selam vermez Şalomda yazar!) Çifte vatandaş, aynı zamanda İsrailde askerlik yapmış bulunan kadın şarkıcı Linet'in Türkiye'de bir konser verecek olmasını protesto eden duyarlı vatandaşlara 'kabile' diyerek hakaret eden bu insan olamamış ama ne hikmetse rektör olabilmiş şahsa karşı pozisyon almak her vicdan sahibinin asli görevidir.

Ne acı ve ne yazık ki, bu şahıs 3 dönem iktidar partisinden millet vekilliği de yapmış. Şimdiye kadar istifa etmediyse ya da görevden el çektirilmediyse söylenecek tek şey, koca bir yazıklar olsundan ibarettir! İnsan olamamışların rektör olabildiği ülke şeklinde anılmak hiç hoş olmasa gerek! Liyakatte ilk aranması gereken şart mesleki yeterlilik değil, evrensel insani kriterlere sahip olmaktır!