Kim dedi ki, kolay olacak diye?!
İran ve İsrail arasındaki füze savaşı, dozu sürekli artan bir şekilde devam ediyor. Yediği ağır darbeden sonra toparlanan ve Tel Aviv, Hayfa başta olmak üzere İsrailin önemli merkezlerini hedef alan İran, füzeleriyle, büyük hasara sebep oldu, oluyor. İsrail tarafında can kaybının az - ki yahudinin canı herkesten tatlıdır!- ama maddi kayıpların çok fazla olduğu görülüyor. (Bu arada İsrailin o çok övündüğü 'demir kubbesi' de çöktü; şimdi 'çelik bir kubbeye' ihtiyacı var artık!) Havadan yapılan bu savaşta, füze stokları tükenmedikçe savaşın bir kazananı olmaz. Savaşlar havadan ya da denizden değil, karadan kazanılır.
Geçtiğimiz hafta İran halkı Cuma namazından sonra sokakları doldururken, dünyanın en korkak milleti olan yahudiler, başlarını soktukları sığınaklardan çıkamadılar! -savaş bitse bile- daha uzun süre çıkacaklarını da sanmıyoruz! Savaşın bu boyutunda psikolojik üstünlüğün İran'da olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Anlaşılan, İran'ın stoklarında yeteri kadar mühimmat bulunuyor ve bu durum İsraili her geçen yaptığına pişman edecek bir hale getiriyor. Bununla beraber füze savaşlarının her 2 ülkeyi de orta vadede belini düzeltemeyecek hale getireceği su götürmez bir gerçek! (Buradan bakınca, birbirini varlık sebebi olarak gören bu 2 devletin savaşı daha fazla uzatmak istemediklerini düşünebiliriz. Tek endişeleri, bu savaştan itibar kaybına uğramadan çıkmak.)
Bu nedenle, Trump'a yaptıkları şantajla İran'ı vurmak konusunda onay ve silah yardımı alan İsrail, şimdi de Amerika'nın savaşa direk müdahil olması için içerden baskı yapıyor. Varlık sebebini siyonist lobiye borçlu olan Amerikan medyası ve hem cumhuriyetçi hem demokrat kesimden senatör ve kongre üyeleri Trump'a savaşa girmesi için yoğun baskı yapıyor. Amerikan halkının %75'i savaşa şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Trump'un içerden ve dışarıdan yapılan baskılara ne kadar dayanabileceği merak konusu. Göreve gelmeden önce dünyadaki bütün savaşları bitirecegi sözünü veren Trump, şimdilerde verdiği bu sözü yiyecek mi, yoksa bir çıkış yolu bulabilecek mi, kısa sürede anlayacağız. Her halukârda savaşa müdahil olmak, İran ve İsrailden önce Amerikayı çıkmaza sokar ve zaten 37 trilyon dolara varan borçlarının katlanarak büyümesine sebep olur. Kendisi enerjisini İsrail için harcarken, öte yandan Çin'in sessiz ve sakin bir şekilde Rusya ile birlikte kuracağı yeni küresel sistemin planlamasını kolaylaştırır. (Nitekim Putin, Çinle beraber yeni bir küresel düzen kurulmasına imkân görüyoruz demiş. Neden demesin ki, İran ve İsrail arasındaki savaş en çok Rusya'ya yaradı. Artık Avrupa ve Amerikanın füzeleri Ukrayna'ya değil, İsraile akıyor ve bu arada Rusya dikkat çekmeden Ukraynaya karşı ezici üstünlük sağlıyor. Üstüne bir de Amerika savaşa dahil olursa değme keyfine!) Ayrıca, Amerikanın savaşa müdahil olması, bazı İslam(!) Ülkeleriyle yaptığı trilyonluk anlaşmaları sekteye uğratabilir. En kötüsü, Trump'u savaşa girmesi için baskılayan medya ve siyaset çevreleri, savaşın sebep olacağı kaçınılmaz insan ve para kaybının sorumluluğunu da yine ona yükleyecek ve bir sonraki seçimi kazanması imkânsız hale gelecektir. Trump bütün bu olumsuzlukları göz önüne alıp yine de direnmeye kalkarsa iş bir provokasyona bakar. ( bknz. 11 Eylül!) Öyle ya, her şey İsrailin kalan kısa ömrüne bir kaç yıl daha eklemek için feda edilebilir!
Coğrafyamız kaynayan bir kazana dönüşürken Türkiye de boş durmadı ve İslam ülkeleriyle biraraya gelerek bu olumsuz durumu fırsata çevirmek için bazı girişimlerde bulundu. Arap ülkeleri dışişleri bakanlarıyla İstanbul'da yapılan "olağanüstü" toplantıda Hakan Fidan'ın; bu sorun ne Filistin, ne Lübnan, ne Suriye, ne Yemen, ne de İran sorunudur; bu sorun İsrail sorunudur, açıklaması geç kalmış ama çok doğru bir açıklamaydı. Öte yandan, Al-i İmran sûresine atıf yapıp 'müslümanları birleşmeye' çağırması durumun aciliyetini ve vehametini göstermesi açısından önemliydi. Toplantı sonunda verilen mesajlar ise bilmem kaçıncı kınama, gelişmelerden duyulan endişeler ve İsraili uyarma şeklinde klişelerden ibaretti. Umarız, bu mesajlarla yetinilmez ve coğrafyanın bütün ülkeleri samimi olarak biraraya gelip 'gerçek adımlar' atmaya azmederler. Bu düşünceler kararlı birer eyleme dönüşürse, ancak o zaman dünyadaki bütün kötülüklerin anası olan İsrail ve arkasındaki güçler yenilgiye uğratılabilir!
Belki de şer gibi görünen bütün bu iç karartıcı gelişmeler coğrafyamız ve insanlık için hayırlara gebedir; kimbilir?!
Not: Bu yazı hazırlanırken Amerikanın İran nükleer tesislerini vurduğu haberi geldi! Saldırının ardından, Trump, barışa vurgu yapmayı da ihmal etmemiş! Demek ki Amerikan küreselci devleti Trump'tan istediğini almayı başarmış! Eğer Amerika bu işi yapmaya devam ederse yazdıklarımız aynen geçerlidir!