YABANCI

            Siyasi bir partiye mensup olmak, kulübe üye olmak, bir unvana sahip olmak, biçilmiş rolleri olabilecek en iyi şekilde yerine getirmek… Bir yere ait olmak pahasına kişinin kendinden uzaklaştığı adımlar… Bir yerlere yetişme, birilerini memnun etme, bir şeyleri başarma, yetme çabaları ile kişinin kendinden eksilme hali..

            Son zamanlarda birçok kişinin dile getirdiği aidiyet, herhangi bir grup, topluluk tarafından kabul edilme anlamına gelen duygusal bir gereksinimdir. Güvende hissetmek, görülmek, duyulmak, değer görmek, sevilmek, saygı görmek, uymak değil olduğu haliyle kabul edilmek demektir. Kişinin ruhsal özgürlüğüdür.

            Bir yere ait hissetmiyorum, buralardan gitmek istiyorum, kalabalıklar içinde yalnızım… sözleri ile aidiyetsizliğini dile getirenlere denk gelmişsiniz veya dile getirenin ta kendisi olmuşsunuzdur.

            Ruhu ruhuna yabancı olanın bedeni nereye ait hisseder sevgili okur?

            Evde, işte, sosyal bir ortamda veya sosyal platformda olduğundan başka halleri canlandırmak ait olmanın önündeki en büyük engeller arasında yer almaktadır. Kabul edilmek pahasına kişinin kendini ve ona ait olan özelliklerini reddetmesi… Ait görülme isteğinin getirdiği yabancılaşma ve zaman içinde olan yorgunluk… “Ben kimim?” sorusunun bastırılması, “Nasıl görüyorlar, hangi halimi kabul görürler?” sorularının içten içe bağırılması kendini reddetmekle ve aidiyetin engellenmesiyle sonuçlanır.

            Bir yere, birine ait olmak değil de kendimizi kabul edip kendimize ait olmakla başlamalıyız belki de.