HAYVANLAR ALEMİNDE İLETİŞİM
Şimşek hızıyla gözlerini açtı tilki, toprak zemine düşmüş sararmış yapraklar üzerinde, güneşin taze ışığına gözleri alışıktı kırpışmadı. Bir gün önce köpek, at, aslan ve koyun ile aralarında geçen sert tartışma zihninin dimağına giriş yaptı.
Kendi kendini doldurup kızdırdı, gerçeği tüm çıplaklığıyla tüm hayvanlar alemine anlatmadığı için haksız konumuna düşmüştü.
Eee, serde tilkilik de vardı adı çıkmıştı kurnaza, yangında ilk suçlanılacak oydu.
Sadece köpeğe anlatmayı aklından geçirdi sonra vazgeçti gururdan mı? yoksa atalet halinden mi bilinmez.
Tavşan sabah öğününü arıyordu, ormanda havuç bulmak imkansıza eşdeğerdi, bulduklarıyla yetiniyordu. Ağaçların sık olduğu bir menzilden öteye geçiyordu ki koyunla karşılaştı. Koyun mutsuz mutsuz geziyordu benim bu ormanda ne işim var der gibi.
Tavşan, koyuna sordu, “senin dışında başka koyun yok burada sen nasıl düştün.”
Koyun; “ona bakarsan inek de yok tavuk da etinden sütünden faydalanılabilecek cinsleri insanlar kendine yakın tutar. Ben yünümden sütümden faydalansınlar istemedim. Ormanın yeşili aklımı çeldi geldim. Ama bunca kaosu yüreğim nereye kadar kaldıracak bilmiyorum.
Sık ağaçların aşağısındaki yokuştan gelen kurt da onlara katıldı. Konuşulanları duymuştu. “İnsanlar daha bilge iletişim kurmasını biliyorlar, ormanlar aleminde çıkan tüm sorunların kaynağı iletişim özürlülüğü.
Seviyoruz sevgimizi ifade etmeyi bilmiyoruz, küsüyoruz neden küstüğümüzü saklıyoruz. Anlatıyorsun anlatıyorsun, yanlış anladın diyor, ey ayının çocuğu! doğrusunu söylesene o zaman. Hadi hayvansın, beynin ve dilin az gelişmiş olabilir o zaman davranışlarınla göster…”
İç çekip yoluna devam etti kurt, bir ara arkasını dönüp tavşana “dağa küsecek olursan gidip dağ ile iletişim kurmalısın, ne kadar heybetli görünse de müneccim değil. Senin için de yarattığın senaryoları okuyamaz.” Dedi.
Tilki eline aldığı bir ağaç dalını hırsından küçük parçalara kırarak yürüyordu. Kaplumbağanın yanına vardı.
“Git, o boz AT’a söyle, ben yapmadım.” Dedi. Kaplumbağa rahatını kaçıran tilkiye sakince terslenerek “At sana inanmıyor”
Tilki; “ben yapmadım, Hikâyeyi itten dinlersen aslanı düşman bilirsin” diye de altını çiz.
Kaplumbağa; “birincisi sen aslan değilsin dostum, aslanlar saklanmaz, susmaz, korkmaz” ikincisi, kendin niye söylemiyorsun.
Ben gidip AT’a varana dek hikâye unutulur, köprünün altından üstünden çoook sular akar.”
Kaplumbağayı bile ikna edemeyen tilki, hünerlerinin köreldiğini düşündü.
Köpek ve aslan bir su kaynağının başında demleniyorlardı, güneşin en kızgın saatlerinde en iyi yer su kenarıydı. İncecik bir su akıntısı dere olmayan bir geçit oluşturmuştu.
Sesi huzur veren suyu ortalarına almışlardı köpek ve aslan iletişim kurmaya çalışıyorlardı.
Aslan niyetlerini saklayıp (belki kendine de itiraf edemiyordu) rüzgârda savrulacak cümleler kuruyordu köpeğe. Köpek biliyordu esasen davranışa dökülemeyen kelimelerin yalan olduğunu. Aslan’ın niyetinin ne olduğunu çözmeye çalışıyordu.
“Coğrafya kaderdir dedikleri bu olsa gerek, bu orman mı bizi bu hale getirdi? biz neden olan biten şeyleri doğrudan dile getirebilme yetisine sahip olamıyoruz.
Böyle söylersem koyun küsecek, bunu anlatırsam at kızacak, bunu yapmazsam koyun ormanı terk edecek diye diye. Ormanda huzur kalmadı.” Dedi köpek.
“Bu su kenarı şahit bugün de milat olsun ben bundan sonra herkese net olacağım. İnsanlar gibi davranacağım artık. İçimden duygu akmayan hiçbir hayvana seviyormuşum ilgileniyormuşum gibi davranmayacağım.
İçimden duygu akıyorsa da bunu kelimelerle değil, belli ki o işi de beceremiyoruz, çabalarımla göstereceğim. Kelimeler ağaçlarda asılı kalıyor çünkü, olan itibarımızı da yitiriyoruz.
Aslan hayretler içinde köpeği dinliyordu. Köpekten iletişim dersi almak aslanın gururunu zedelemişti. Geçmiş zamanların birinde geyik ile yaşadığı bir anı damladı aklına. Geyik ormanın sık karanlık bölgesini aşıp karşıya geçmeye çabalıyordu.
Önü ardı kesilmiş ağaçlarla doluydu dikenli çalılıklar vardı. Geyiğe yardım edebilirdi karşıya geçmesi için etmemişti.
Sonra sonra aklına her damladığında utanç duyardı. Geyikten özür de dilememişti. Konuyu hiçbir yerde dile getirmemişti. Köpek haklıydı, iletişim özürlüydü. Oysa aslan dediğin sadece doğruların değil yanlışlarının da arkasında durmalıydı. Yanlış ama yaptım diyebilmeliydi. Tüm bunları yine aklından geçirdi. Kelimelere döküp köpeğe anlatmadı.