HEMME’NİN ÖLDÜĞÜ GÜNLERDEN BİRİ
Hemme’nin öldüğü günlerden biri 2024 çıkışlı Siverek de çekilen dram filmi.
Sarı samanlara serili tonlarca domates kurusu hasadının, dronla çekilen görüntüsü bile tek başına ödül almaya yeterli. Film
81. Venedik Uluslararası Film Festivalinden orizzonti juri özel ödülünü ve 2024 Adana Altın Koza Film festivalinden de en iyi film ödüllerini toplamış.
Başrol oyuncusu tarım işçisi Eyüp karakteri dertli, borçlu dünyanın yükünü omuzlarında taşıyor. Hasadın başındaki patron Hemme ile yevmiye ve işçi eksikliğinden ötürü didişiyor.
Tarım işçilerinin arasında duruma itiraz eden bir tek Eyüp.
David Icke; “duvara çakılmış çivilerin yanında çıkık çivi gibi durma yoksa ilk çekici sen yersin” der.
Hemme karakteri de mutsuz, gergin ve dik başlı. Eyüp sabahın ilk saatlerinde Hemme’yi öldürmeye niyetleniyor.
Bozkır’ın doğunun rengi sarı hep canımı sıkmıştır, coğrafyamın çoraklığını hatırlatır. Ama bu filmle sevdim sarı saman denizini.
Proleter sınıfın derdi bin yılda geçse değişmiyor. Gazzap üzümlerindeki işçiler, Karl Marks’ın Kapital de anlattığı işçilerle bu filmde gösterilen işçiler arasında belirgin farklar yok.
Eyüp’ün bozulan motosikleti fakirliğin sembolü. Evinden silahını aldıktan sonra Hemme’yi öldürmeye giderken yol boyunca karşısına çıkan insanlar Eyüb’ü kötülüğe giden yoldan alıkoyar gibiler.
Eyüb’ün karşısına çıkan insanlara kayıtsızlığı, yer yer sabredişi, bazen de sabretmeden ortamdan uzaklaşması karakterin normal davranışlara, nezakete sabrının kalmadığını vurgulayarak psikolojisini gözler önüne seriyor.
Yolda yaşlı bir amcaya rastlıyor, karpuz taşımasına yardım edip amcayı evine götürmek zorunda kalıyor. Orada adam öldürmeye giden Eyüp yok Eyüb’ün içindeki insanlık vicdanı sahnede.
Hala oğlu Hikmet ile arabada geçen konuşmalar yokluk ile varlığın yolda karşılaşması gibiydi. Toplumun yozlaşmasına birer gönderme idi.
Kırtasiye de eski okul arkadaşı ile karşılaşan Eyüb’ü dövmek istedim. Kadının naifliğine samimiyetine rağmen karakterimiz ruhsuz ruhsuz iki kelam etmekten üşendi.
Yenilgilerini kusuyordu Eyüp’ün suratı.
İnsanın yaşadığı yere benzediğini söyleyen kişi çok haklı. Siverekli canlar bana kızmasınlar ama genel itibariyle asabi, işlerine gelmediklerinde surat asan aynı zamanda zehir gibi çalışan kafalara sahipler.
Film boyunca Eyüp’ün bir Siverekliyi aksanı geçtim, duruşundan hücrelerine nasıl bu kadar iyi oynayabildiğini düşündüm. Sonra baktım ki Murat Fıratoğlu (aynı zamanda filmin senaristi ve yönetmeni) Siverekliymiş.
Filmin çoğu sahnesi sessiz geçse de arka fonda verilmek istenen mesajlar izleyiciye ulaşıyor. Öğle ezanında eve silah almaya giden Eyüp,
ikindi ezanında ödünç motosiklet arayıp ve Hemme’ye öldürmeye kararlı olan Eyüp, akşam ezanında heybetli ağacın önünde yaşama tutunmak zorunda oluşuna bir derin nefes, ya sabır bırakıyor.
Filmin son sahnesiyle Hemme ile kol kola halay çekerken izleyiciyi güldürüyor ama halayı dahi asık suratla çekiyor.
Film boyunca susuyor Eyüp derdini halini anlatmıyor, Hemme karakteri de öyle, anlatmazsan nerden bilecek insanlar, anlatınca da değersizleşiyor insan.
Fıratoğlu, insanlara bize altıncı duyu organı lazım mesajını veriyor.
Bazılarımız da var kullanıyoruz, söylenmeyeni de duyuyoruz darısı tüm insanlığın başına.
Filmin diğer önemli mesajı: yirmi dört saat esasen uzun bir süre. Her saatin ayrı haleti ruhiyesi var.