STRES DE DERT DE SENSİN

Bir öğretim görevlisi stres yönetimi dersinde, elinde tuttuğu bardağı havaya kaldırarak öğrencilerine sorar.

“Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” 200 gr. diye yanıtlayan da oldu 500 gr. diyen de.

Sonra cevapladı; “Mutlak ağırlığın burada bir önemi yok. Bu bardağı buradaki herkes kaldırabilir değil mi? Önemli olan bardağı ne kadar süre elinizde tutmaya çalıştığınızdır.

Eğer kısa süre tutarsanız ağırlığı hissetmezsiniz, yirmi dakika tuttuktan sonra bardak ağır gelmeye başlar ve kolunuz ağrır. Bir saati geçerse süre kolunuz şiddetle sancır ve uyuşmaya başlar.

Bardağın ağırlığı hep aynıdır. Süre uzadıkça ağır olmaya başlar.”

Hayattaki adını basitleştirerek stres dedikleri kahırlar bu su bardağı gibidir.

Sürekli sorun ve problemleri zihnimizde taşır kendimizle gezdirirsek, hastalıklı bir ruha sahip olup hiçbir şey yapamaz hale geliriz.

Sorun ve problemlerle yüzleşmek gerekir ertelemek, sümen altı etmek ruhunuzu hasta eder. Sorunlarla yüzleşin, çözmek elinizdeyse çözün. Çözemiyorsanız elinizdeki su dolu bardağı durakta bırakıp yola devam edin.

Hüzün listesi kabarınca kimilerimiz gamsız oluyor, Çok dert görmüş olmanın bir avantajı; yenilerine dertlenemiyorsunuz. Ama bu tüm insanlık için geçerli değil. Kimisinin stresleri yenmesi için de savaşması gerekiyor.

Bir yerlerde okumuştum” travmalarıyla dalga geçen insan ayakta kalır” diye. Sorunu gözünüzde küçültmek acılara payanda olur.

Acılar ve streslerin boyutunu sizin içinizdeki karşılama biçimi belirler. Uzatıp büyütürseniz gerçekten büyük olur.

“Bu dönemin küçük bir sıkıntısı ama hallolur elbet” diye bakarsanız küçülür.

Dert dışarda değil bizim kafamızda, önemsediğin ölçüde derde bürünür. Aynı gündemleri zihninde otuz defa döndürünce derdi üzerinde kıyafet misali taşımış oluyorsun.

Ayrıca hiçbir yöntem ya da ilke, kişiyi her tekil durumda yeniden düşünme ve yeniden kaygılanma yükümlülüğünden kurtarmaz. Bir düğüm çözülünce sıra diğer düğüme gelir.

Dünya zemininin arena olduğu bilinci oturursa her gelen dert misafir edilip gönderilir. Evet hayat herkese aynı derecede adil değil farkındayım. Adaletsiz rastlantısal bir dağılım var. Ama belki de bu bizim yaydığımız enerji ve titreşim ile ilgilidir.

Dilimiz, beden dilimiz ve eylemlerimiz olumsuz, stres dolu, negatif ise açık baht bize hangi kanaldan ulaşsın?

Kaygı ve endişe peşinizi bırakmaz sizin onları bırakmanız gerekir. Öyle dertleri düşünmemek falan sorunlara bakış açısını kökten değiştirmek.

İnsan mizacını değiştirebilir mi?

Üzerinde çalışırsanız evet…

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama neşeli ve komik insanlar çok geç yaşlanıyorlar ve sağlık sorunları da minimum da sizce bu tesadüf mü? Komik mizaçlı kişilerin içinde dertler stresler sirayet edemiyor bayağı izin vermiyorlar yani.

Eğer sorunlar silsilesi hayatınızı etkiliyor ve yol yürütmeyecek kadar büyükse, bu durumda da stresi kendi üzerinizde taşımayın yaratıcıya teslim edin.

Nihayetinde bizden daha büyük bir güç var.  Rab sizin dertlerinizle ilgilenirken siz sebat gösterin.

Tabi söylene söylene, ağlaya oflaya puflaya değil. Derdi emanet ettiğinize güvenerek, size kalan dar alanda emekleyerek dahi olsa ilerleyerek.

Streslerin kaynağını da kontrol etmek gerekir. Gökten düşmüşse su olup yatağını bulacaktır. Eğer seçimlerimiz dertleri yaratmışsa bir çay demleyip kartları yeniden dağıtmamız gerekir.