AZICIK MÜSAADE DERSEK!..

Ne dersiniz, izin var mı?!.. Ha müsaade dedikse öyle tümden kaçış ve gidiş değil.. Ülkenin hal-i pür melali el vermez!.. Ancak vaziyetin ikmali karşısında, beyin mekanizmasını kısa süreliğine rölantiye bırakmak adına, müsade istedik!.. Azıcık zihnen deşarj olalım istiyoruz.. Uzun süreli değil, iki haftalık!.. Güncelleme ancak, yapabiliriz..

*

Siz deyin; hakkımız değil mi?.. Sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanda yaşanan bunca tahribatı, sizler için takip edip, fikri beyanda bulunduk!.. Onun da “istirahat” hakkı var, haftanın 6 günü yazmak, kolay mı?!..

*

Hak vermek gerekir; siz de aynı rotada hayli yorulmuyor değilsiniz!.. Her gün bu adam ne yazıyor, yine kime dokundu merak saikiyle, köşeye odaklanmak, okumak, buna dair fikir jimnastiği içerisinde, analizler üretip, bizimle sohbet oluşturmak, er kişinin işi değil!.. Bu müsadeyle siz de kafanızı böylece azıcık dinlendirmiş olursunuz..

*

Hasılı “köşe yazılarına” kısa bir müsaade diyerek, ara veriyoruz!!!.. Gazetenin diğer kulvarlarıyla mesai aynen devam edecek?!.. İnşallah Eylül’ün başında “nerde kalmıştık” deyip, kalemin dili köşesinde, hasb-i halimize devam edeceğiz.. Biraz da “özlenmek umuduyla diyoruz bu müsaade zamanını..!”

*

Tabi kakkınızı da helal edin.. Gidip de gelmemek, gelip de görmemek var!.. Şimdilik hoşçakalın diyelim!…

 *

SAKIN OLA BUNLARI YAPMAYASINIZ?

Ama velakin sohbeti şimdilik noktalamadan önce diyorum ki, sakın ola bunları yapmayasınız ha!?.. Siz siz olun yapmayın çünkü yaşama gibi bir dert olmasın!!!..

*

Sakın ola; Evinizin penceresinden, balkonunda oturup elinde çay bardağıyla mahalledeki düğünü izlemeye kalkmayasın, alnından vurulursun…

*

Sakın ola; sonbahara yaklaşırken, yağmurlu havada kaldırımda yürüme, sokak lambasının altında durma, neme lazım elektriğe çarpılırsın!.

 

*

Sakın ola, çoluk, çocuk mahalleli bir mangal keyfiyle, pikniğe gidelim diye kendinizi çimlere boca etmeyin, kene var ısırır, ölürsünüz!..

*

Sakın ola, çarşı-pazar alışverişine çıkarken, siz siz olun yolda yürürken cep telefonuyla konuşmayın, gasp edilirsiniz biri tarafından..

*

Sakın ola, mahallede çıkan kavgayı ayırmak üzere sokağa inme, mafya-çetelerin çatışmasında, kurşunların hedefi olup, ölürsün ya da yaralanırsın.

*

Sakın ola, eşinle, çocuğunla evde oturma, depremin fay hatlarından çıkan enerji boşalmasıyla, 7 şiddetindeki depreme kurban gidersin..

*

Sakın ola, otomobilinle trafiğe çıkma, direksiyon başında kimseyle tartışma, silahla, tabancayla, levye, baltayla vurulup, öldürülürsünüz!

*

Sakın ola, kar yağdı, tatili kış ötelinde geçireyim diye gitme, cayır cayır yanarsın, yaz pansiyonuna gitme, gizli kamerayla gözetlenebilirsin.

*

Sakın ola, cep telefonuna gelen bilinmeyen numaralara yanıt verme, “evet” denilen kalimeyi kullanma, neyin varsa, neyin yoksa kaybeder, soyulursun!

*

Sakın ola, gelen telefona ben emekliyim deme, ya da bankamatik önünde evlat parayı nasıl çekerim diye yardım isteme, dolandırılırsın!..

*

Sakın ola, mevsimin son ürünü olan salatalık, domates, hele ki sebze ve meyve, bir de  kumpir yeme, zehirlenip ölebilirsin?..

*

Sakın ola, çocuklarınızın elinden tutup mahalledeki park alanına götürüp, burada salıncağa bindirme, altında kalır, ip boğazına dolanıp, hayatını kaybeder.

*

Sakın ola, şehirler arası olculuk yapma, otobüse binme, Diyarbakır’da olmayan tramvaya binerim düşüncesinde minibüse binme, trafik kazasına uğrarsın.

*

GÜNÜN SÖZÜ..

Hayatı yaşanır kılan, çevrede yaşayanın varlığına hassasiyet göstermektir