DİKO MAHALLESİNDE, NELER OLUYOR?..

Görünen o ki, fena işler oluyor, olmaya da devam edecek gibi geliyor başkanlık hesabında!!!.. Çünkü, kent gündemine, gazete manşetlerine baktığımızda artık, kısa adı DİKO olan, Diyarbakır Kuyumcular ve Sarraflar Odasındaki meseleler, mızrak çuvala sığmaz kabilinde, suçlamalar havada uçuşuyor!.. Mevzular sokağa taşınır hale geldi.. Bu taşmanın giderek de iğrenç bir hal aldığını ne yazık ki belirtmek isterim!..

 

***

Doğrusu dahil olmayacaktım!.. Bir iç çekişme.. Başkanlık seçimi kapıya dayanmış.. Üyeler adaylar, gün sayıyor seçime.. Tarafların söylem ve eylemi tamamen seçim havasında!.. Kaldı ki ülkenin siyasi seyri de malum, sabah kavga, akşam sarmaş, dolaşlar!.. Bunlarınki de böyle bir şey deyip, gündemleşen kavgalarını, tartışmalarını mecrasına bırakma düşüncem hasıldı!..

***

Öyle ya!.. Bir tarafta Mehmet Yüksel.. Nam-ı diğer hal-i hazırda Diyarbakır Kuyumcular ve Sarraflar Odası Başkanı.. Diğer tarafta, Mustafa Akkuş.. Nam-ı diğer Odanın eski Başkanı.. Kendisinin bir ek ünvanı daha var!.? O da Eğil eski Belediye Başkanı.. Ancak, görevden alınıp, yerine kayyım atanmış biri!!. Her ne kadar tartışma iki taraf arasında görünse de, ateşleyen bir de medya ayağı var iddiası, rahatsız edici!!..

***

Taraflar arasındaki çekişmenin ateşi, kısa süre önce iki kuyumcu kardeşin hatırı sayılır miktarda müşterilerine ait olan altınla sırra kadem basması!.. Ki, 30-35 yıllık esnaf deniliyor kaçan kardeşler için.. Olay, kuyumcu vurgunu olarak basına ilk etapta yansıdı.. Malum, geçmişte Zerya denilen kuyumcu lağımı var.. Mevcut Başkan Yüksel iki kardeşin meselesini kol kırılır, yen içinde kalır misali mevzuyu sahiplenip, vurgun ve dolandırıcılık yok diyerek hadiseyi masumlaştırdı!..

***

İşte bu çıkışa karşı, eski Başkan Akkul’dan yüksek volümlü itiraz geldi. “Yok öyle bir şey” deyip, mevcut yönetimin uygulamaya koyduğu, esnaflar arasında da yaygın şekilde kullanılan güven tabelasına dikkati çekerek, güven parayla satın alınamaz deyip, suçlamalarını sıraladı!. Bunu derken; 3 ila 10 bin lira arasında güven tabelasına para alındığı bunun da 2,5 milyona tekabül ederek, haksız kazanç sağlandığını ima etti!..

***

Esnaflar arasında ayırımcılığa neden olduğu, vatandaşların da tabelalara güvenerek alışveriş yaptığı, sonrasında mağduriyetlerin yaşandığını söyledi..! Akkul, iki kardeşin yüklü miktarda altınla kayıplara karışmasının da bu güven ayırımcılığından kaynaklandığını öne sürdü. Şeffaflığın önemsenilmesini isterken, tabela paraları iade edilsin çağrısında bulundu!

***

 

Akkul aksi halde hukuki yollara başvuracaklarını ifade ederken, odanın ayırımcılığı değil, birlik ve şeffaflığı esas alan bir yaklaşım içerisinde olmalarını istedi.. Basına yansıyan bu açıklamalarına karşı, DİKO Başkanı Mehmet Yüksel yanıt verdi. Ancak Akkul’un ismini zikretmeden verdiği yanıtta, “iddialar asılsız ve iftira niteliğinde” olduğunu öne sürdü.. İsim vermekten imtina etmesi, üst perde mi, umursamazlık mı, yoksa piardan mı?! Her ne ise!..

***

Akkul’u “Aday olmayı düşünen bazı şahıslar” olarak nitelerken Yüksel, “seçim çalışmaları etik ve demokratik zeminlerde yürütmek yerine, şahsını ve odanın kurumsal itibarını hedef alan karalama kampanyaları ve algı operasyonları üzerinde yürütme gayretinde oldukları görülmekte olduğunu” söylüyor.. Ve de şunu söylüyor; iddialar gerçeği yansıtmıyor..

***

Akkul ve Yüksel’in kendi eksenlerindeki bu atışmalar, karşılıklı söylemler, yerme, yerdirmeler elbette ki kendi mecralarında, kabulü mümkün görülebilir ya da görülmeyebilir? O onları bağlar.. Ama bizi ve tabi ki Diyarbakır’ı, hele ki kuyumcu ve sarraf esnafı bağlayan, doğruların tesisi, ehil ve liyakatin söz sahibi olması?!..

***

ŞANTAJ VE SÜLÜKLER AÇIKLANMALI!..

Gelelim, bizi bağlayan bölüme!.. DİKO Başkanı Yüksel’in beyanlarının satır arasında yer alan şu cümleyi gazeteciler açısından sorgulayıcı buluyorum, buluyoruz! .. “Kolayca kurulan internet siteleri aracılığıyla iş insanlarına şantaj girişiminde bulunan ve doğrulanmamış iddiaları servis eden kişiler, hem itibar zedelemekte hem de kamuoyunu yanıltmaktadır”

***

İşte bu açıklama, özellikle Diyarbakır’da gazetecilik mesleğini ifa eden, camiada büyük tepki görmesi nedeniyle, müdahil oldum!!.. Tabi iki yönlü müdahillik.. Önceki gün benim de, kurucusu ve başkanı olduğum Güneydoğu Yerel Gazeteciler Derneği olarak yazılı açıklama yapıldı?

***

Açıklamanın gerekliliği de, DİKO Başkanı Yüksel’in beyanının muhtevasında, “genel bir tabir, suçlama, itham söz konusu” olduğu için!.. İşte bu noktada hareketle meseleye müdahil olarak, seslendik kendilerine!.. “İspat et, deşifre et, yoksaaa…..”

***

“Çünkü bu türden iddia ve suçlamalar gazetecilik mesleğine ciddi zarar vermektedir. Her şeyden önce böylesi bir durum yaşanmışsa ve şantaj söz konusu ise ilk etapta adli mercilerce işlem başlatılması gerekmektedir. Ki suç duyurusu olarak görülmeli..

***

Ayrıca.. Bu tür suçlamaları basının itibarını zedelemeye yönelik girişim olarak görüyor ve DİKO Başkanı Mehmet Yüksel’i iddialarını ve isimleri ifşa ederek, ispata davet ediyoruz…”

***

İki gün geçti, Yüksel’den bir yanıt gelmedi..  Ki, yanıt bekliyoruz!.. Umarız yanıt verir.. Varsa o kirli, şantajcı, sülükler de deşifre olur..  Aksi takdirde, Yüksel seçim arifesinde şeffaf ve demokratik ortamı zedeleyen, güç egemenliğiyle, medyayı baskı altında tutan kişi, olarak kalır!.. Malum, iddianın sahibi iddiasını ispatla mükelleftir…

***

Kaldı ki son dönemlerde klasikleşti, medya üzerinden zehrin boca edilmesi!.. Ve yine medyanın fonlama, yandaşlık girdabında kendini himaye etmesi!.. Yüksel’in aleyhindeki haberlerin kaldırılması yönünde kendisinin birileriyle telefon trafiği içerisinde olduğunu, yazılı açıklamamızdan sonra, öğrenmem, meramını bir ölçüde, malumun ilanını oluşturdu.. Diğer ifadeyi kullanmak istemiyorum!..  Anlayan anlar, “saz ile sivrisinek, tencere, kapak!” meselesi..

***

Bu arada, yerel ve ulusal medyanın Diyarbakır ayağında biz dahil, tüm cemiyetler kollektif bir işbirliğiyle, atılan böylesi çamurlara, oluşturulan algılara ve tabi ki ateş olmayan yerden duman çıkmaz gerçeğiyle varsa içimizdeki çürükleri ve sülükleri de, görerek, ayıklamaya yönelmemiz lazım!.. Vicdan yoksa, izan da olmaz, ikisinin imtizacıyla, psikolojik vakıa halini alır ki, almış haldeyiz!.

***

Onun için, birilerinin sesi olmanın yerine halkın sesi  olunmalı!.. Özgür, bağımsız, hür, tarafsız ve objektif olmalıyız ki, mesleki itibar hasıl olsun..  Yoksa, gazetecilik siyasi, ideolojik ve kapitalin müridi olur ki, ne hazindir ve itiraf edilmelidir ki; gidişat bu minvalde.. İğne-Çuvaldız hesabı!..  

***

Bu arada, yazıya nokta koyarken, DİKO’nun eski Başkanı Mustafa Akkul’dan basına servis edilen açıklama geldi. Bizim ve buradan farklı bir mülahaza yaratmak istemiyorum, ama şu ifade önemli.. İddialara yanıt vermek yerine sürekli iftira ve karalama iddialarına sığınılarak, geçiştirme gayreti de, manidardır!.. Çok su alacak bu mevzu bakalım, nerde noktalanacak!?..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Özü de, sözü de, icraatı da bir olmayanın, beyanından sıhhat değil, fitne çıkar!..