Gazze ve diğer meseleler...
Gazze dünyanın en öncelikli gündemi olmaya devam ediyor. Gazze ile uyanan ve ayağa kalkan insanlığın, İsrail vahşeti durdurulmadan oturmaya da hiç niyeti yok bundan sonra. Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda, Almanya, Japonya, Fas, Yunanistan, Irak, Endonezya, Finlandiya, Pakistan, Portekiz, Malezya, İrlanda, Amerika, Türkiye, Katar, G.Kore, Pakistan, Belçika... Normal şartlarda birbirinden farklı inanç, kültür ve gündemleri olan bu milyonlarca insan, -kendi sorunlarını bir kenara bırakıp- her hafta meydanları her seferinde daha fazla doldurarak tek bir şey için haykırıyorlar; Gazze'deki vahşet ve katliam derhal sona ersin! Sadece meydanlara akmıyor, aynı zamanda gemilerle Filistin'e doğru yola çıkarak Gazze halkına uygulanan ambargoyu delmeye çalışıyor, Mısır'ın Refah sınır kapısından girerek Gazze halkıyla kucaklaşmak ve umutlarını diri tutmak istiyor. (Darbeci Sisinin ülkesinde, insanlığın yüz akı olan bu güzel insanlara, Refah sınır kapısında yapılan hayvanca muameleyi, şiddeti de unutmayacağız!)
Çoğunluğu Avrupa ve Amerikadan gelen bu kardeşlerimiz, İsrailin bu zulümleri nasıl pervasızca işleyebildiğini, İslam devleti(!) iddiasındaki bu ülkelerin başındaki Firavunlara bakarak çok daha iyi anlıyorlar ve bu, onların fikir dünyasında devrimlere vesile olabiliyor. Saraylarda yaşayan, her türlü israf ve zenginlik içinde şımaran, halklarını ise fakirleştiren bu firavunları gördükçe Gazze'nin yalnızlığını daha iyi anlıyor, destek ve sevgileri kat kat artıyor. Batıda milyonlarca insan Gazzenin direnişine sadece hayranlık ve hayretle bakmıyor; aynı zamanda Gazze'nin insanüstü sabrı ve tevekkülünün kaynağına inip Kur'an'ı okuyor ve müslüman oluyor. ( umarım bu coğrafyanın önde gelen müslümanlarıyla(!) tanışıp da samimi inançlarına riya ve hurafe bulaştırmazlar!)
Öte yandan İsrail Gazzeyi tamamen işgal etme planını sahada tüm hızıyla uyguluyor, bu arada ağır kayıplar da veriyor. Diğer yandan, Netenyahu, tüm rehineler serbest bırakılsın ve bu anlaşmayı bir kerede yapıp bitirelim gibi çelişkili ifadeler kullanıyor. Uluslararası kamuoyu ve devletlerin baskısı İsraili köşeye sıkıştırdıkça kendi içlerinde de tartışmalar şiddetlenerek artıyor tabi. İktidar ortağı aşırı sağcı katliamcı vekiller, Netenyahuyu Gazze'yi işgalden vazgeçerse koalisyondan ayrılmakla tehdit ediyorlar. Yakın zamanda İsrailin içinde çatışmaları duyarsak şaşırmayacağız! Her zamanki iddiamızın arkasındayız; İsrail yok olacak! Bir şey yıkılmadan önce itibarını kaybeder zira. O itibar, süratle kaybediliyor ve arkasından gelecek olan, erbabına sır değil! Şimdilerde Abbas'a yeni bir anayasa yaptırma çalışmaları da, 2 devletli çözüm yolunda kendilerini sağlama alacak Hamas'sız bir Filistin hayalinden başka bir şey değil. Ama vaktin kendileri için çok geç olduğunu bir zaman sonra onlar da anlayacaklar!
...
Geçtiğimiz hafta Alaska'da Trump ve Putin arasında yapılan ve 2 hafta sonra tekrar bir araya gelip sonuçlandırmayı umdukları barış görüşmelerinden önce, Putin elini güçlendirmek ve daha fazla toprak işgal etmek için saldırılarını yoğunlaştırmış vaziyette. Putin, bir nevi İsrailin Gazze'de yaptığını Ukrayna'ya yaparak istediği şartlarda bir barışın temellerini oluşturuyor. Trump bu kez de barış olmazsa Rusyaya karşı yaptırımları attırırım diyor, her seferinde söylediği gibi! Savaşın -en azından kendi şartları oluşuncaya kadar-bitmesini istemeyen küreselcilerin merkezi olan Avrupa'da ise tartışmalar bitmiyor. Amerika ve Rusyanın imzalayacağı bir barış anlaşması Avrupanın hiç istemeyeceği bir şey. Ukraynadaki nadir toprak elementlerini Trump'a kaptırmanın yanında, kendi güvenirliklerini de kaybetmenin telaşı Avrupayı sarmış durumda. Bu yüzden Macron, Avrupanın güvenilirliği test ediliyor, Ukraynayı desteklemekten vaz geçmemeliyiz diyor! Macron'un bu telaşı boş bir kuruntudan ibaret değil. Güveni zedelemek, itibarı yitirmektir; itibari yitirmek, kendi kendini yiyip bitirmektir! Türkiye'nin bu aralar zor durumda olan ve desteğine ihtiyaç duyan Suriye yönetimi ile ilişkisi de bu noktada Avrupa-Ukrayna ilişkisine benzer süreçte ilerliyor. %3'lük Dürzilerin İsrail tarafından Suriyenin başına bela edilmesine karşı fazlaca bir müdahale yapamayan Türkiye, önümüzdeki günlerde İsrail ile Suriye yönetimi arasında yapılması öngörülen Saldırmazlık Anlaşması ve sonrasında daha aktif bir rol oynamalı ve caydırıcı gücünü artık göstermelidir.
İtibar israf ve gösterişle değil, kendisine güvenenleri yarı yolda bırakmamak ve her türlü desteği vermekle korunur!