İnsanlığın baharı Arap baharına dönmesin!

İsrailin Katar'a karşı giriştiği alçakça saldırının ardından, coğrafyada kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğini, saltanatlarını koruma adına da olsa harekete geçeceğini söylemiştik. Geçtiğimiz hafta bu yönde bir takım girişimlere şahid olduk. Katar'ın başkenti Doha'da İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı yapıldı ve  ardından önemli bir takım mesajlar verildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, bölgenin güvenliğini sağlamak kurumsal bir temele oturtulmalı şeklindeki sözleri toplantının özetini veriyordu. 2015'te Arabistan veliaht prensi M. bin Selman tarafından ilan edilen ve 26 İslam(!) ülkesinin dahil olduğu,  (daha sonra ise bilinmeyen bir sebeple rafa kaldırılan) İslam İttifak Ordusu projesi tekrardan gündeme geldi! Coğrafyamızda İsraile karşı birlikte hareket etme iradesi hızla destek bulurken, öte yandan dünyanın her tarafında siyonist İsraile karşı tepkiler ve protestolar  tüm hızıyla ve artarak devam ediyor. İnsanlık, İsrail yok olup gidene kadar  bu işin peşini bırakacak gibi de görünmüyor. Avrupa ve Amerika'dan yükselen sesler, devletleri de İsraile karşı cephe almaya mecbur bırakıyor. Gazze savaşının başından beri İsraili destekleyen devletler, artık bu tavırlarını bırakıp İsraile cephe almaya başladılar. Siyonistler tarihte görülmemiş bir şekilde medya hakimiyetini kaybedip, kontrolü ellerinden kaçırdılar ve 'mazlum halk' algısının yerini 'zalim topluluğa' bırakmasını engelleyemediler! Netenyahu iktidarına karşı içerde dışarıda tepkiler hızla artarken, içerde ve dışarıda İsraillileri büyük bir korku ve endişe kaplamış durumda. (Ne garip değil mi, korkan Gazzeliler değil İsrailliler!) Onlar bu işlerin sonunda gelip dayanacağı yeri çok iyi biliyorlar artık! New yok Times ve Wall Street Journal gibi küreselci siyonist medya organları giderek artan bir şekilde İsrail karşıtı haberlere imza atıp yolun sonunu işaret ediyorlar! İsrail için, gerçeklikten kopmuş bir ülke; açıkça intihar ediyor ve girilen yol bir çıkmaz sokak şeklinde yorumlar yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde halka açık bir konuşma yaptığı sırada öldürülen Charlie Kirk isimli aktivistin ölümünün ardındaki gerçekler bir bir ortaya çıktıkça çember daha da daralıyor. Önceleri Netenyahuyu destekleyen bu aktivist, İsrailin Gazze'deki katliamlarından sonra U dönüşü yapmış ve İsraili eleştirmeye başlamıştı. Şimdilerde ise, yakın çevresine siyonistler tarafından tehdit edildiğini söylediği ortaya çıktı. Özellikle genç takipçilerinin fazla olmasından dolayı, Amerikan kamuoyunda İsraile karşı düşmanlığın daha da artmasından endişe edilerek adamı ortadan kaldırmışlar. Şimdiden Charlie Kirk cinayetinde ihale Mossadın üzerine kalmış gibi görünüyor. Tam burada insanın aklına şu geliyor; demek ki, 100 yıldır iliklere kadar işleyen bir zulüm düzeninin yıkılması için 2 milyonluk bir şehrin kendini feda etmesi etmesi gerekiyormuş. Bu şeref Gazze'ye ve Hamas'a nasib oldu dersek, vicdanı olan kimse itiraz etmez herhalde!

2010 yılında Tunus'ta bir seyyar satıcı olan Boazizi isimli üniversite mezunu bir genç, meyve-sebze arabasına el konulduğunda kendini yakmış ve kısa süre sonra hastanede ölünce Tunus'ta büyük bir halk hareketi başlamıştı. Olaylar sırasında Tunus devlet başkanı Bin Ali koltuğunu bırakarak Arabistan'a kaçmak zorunda kalmıştı. Halk hareketi kısa zamanda diğer ülkelere de sıçramış ve fakat plansız, projesiz, ehliyetsiz ve şuursuz her hareket gibi akamete uğramıştı. İşin içine bir takım eller karışmış ve Arap Baharını kışa çevirmişti! Bir zalim gitmiş, yerine 1000 zalim gelmişti.

Bütün bu  hatırlatmaları niye yaptık? Yakın zamanda İsrailin ve arkasındaki siyonist güçlerin kaybedeceğini; İsrailin önce sınırlarına çekileceğini, sonrasında kademeli bir şekilde yok olup gideceğini net bir şekilde görüyoruz! Çünkü biz bu işin peşini bıraksak, Avrupa ve Amerikanın Hırıstiyan halkları bu işin peşini bırakmayacaklar. Gerçekler ortaya çıktıkça onlar da, en az bu coğrafya kadar siyonistler tarafından sömürüldüklerini çok iyi anladılar zira. İsrail için yolun sonu gelmiştir ve yok olacaktır; net!

Bu saatten sonra asıl önemli olan, İsrailsiz nasıl bir dünya kurulacağı sorusudur.

Girmediği ülke, sağlıktan ekonomiye; eğitimden siyasete kadar yönlendirmediği hiçbir kurum ve kuruluş bırakmayan Siyonist İsrailin arkasında oluşacak boşluk nasıl doldurulacaktır? İnsanlığın önünde bundan sonra 2 seçenek vardır. Ya adil paylaşıma dayalı, her durumda insanın öncelendiği bir sistem inşa edilecek ya da küresel para ve nüfuz sahiplerinin şekillendireceği yeni bir zulüm ve sömürü düzeni! 20. Yüzyılın çürümüş bir takım değerlerinin( demokrasi, laiklik, kapitalizm sosyalizm, faşizm, liberalizm, sosyal demokrasi vs.) yeniden makyajlanarak insanlığın önüne getirilmesi ve sömürü düzeninin devam ettirilmesi küresel elitlerin tercihidir ve pozisyonlarını kaybetmemek için bu uğurda her yolu deneyecek her taklayı alacaklardır. Önünüze bir takım sahte kahramanlar çıkaracak ve onlar vasıtasıyla sömürüye devam etmek isteyeceklerdir. Unutmayın sakın; gerçek kahramanlar, Siyonist İsraili yok edecek olan, Gazze, Hamas ve onları sonuna kadar destekleyen Dünyanın tüm vicdanları insanlarıdır; başka kahraman yok!

21. Yüzyılın bu kahramanlarının  önüne çıkan fırsat aynı zamanda büyük sorumlulukları ve fedakarlıkları da yanında getiriyor kuşkusuz. Gazze'de şehid olan binlerce bebek, çocuk ve kadının kanlarının boşa akmadığını bütün bir insanlık iyi kavramalı, değerini bilmeli ve bu bilinçle hareket etmelidir. İnsanlığı zor ve meşakkatli günler bekliyor. Kötüler asla vazgeçmez ama iyiliği hakim kılabilirsek onu derin ve uzun bir uykuya mahkum edebiliriz. Şimdi, İnsanlığın baharı  Arap baharına(ya da kışına!) dönmesin diye uyanık olma vaktidir!