KAVANOZ KAPAKLARI

Açlığı gözünü karartmış bir haldeydi. Sarı lambanın aydınlattığı dar mutfağın eskimiş tezgâh altındaki dolabı açtı. Kış için hazırlanmış, yenmeye hazır yiyeceklerin muhafaza edildiği kavanozlara baktı. Elini uzatıp türlü denen sevdiği yemeğin olduğu kavanozlardan birini aldı. Hemen arkasında yer alan, duvara yaslı iki kişilik masanın üzerine koydu elindekini. Tabak ve çatalını masaya koydu, peçetesini katlayarak tabağın altına yerleştirdi. Etrafı ısı gördüğü için buğulanan su şişesini buzdolabından çıkardı, tezgâhta yıkanmış ve kurulanmış halde duran bardaklardan birini de alarak elindekileri masaya koydu. Boyaları soyulmuş ahşap sandalyeye oturdu ve sırtını yasladığı yerde asılı olan ekmek poşetine uzandı. Poşeti açar açmaz önceki günden kalan ekmeğin bayatlamakta olan kokusu ciğerlerini doldurdu. Küçük bir parça ekmeği poşetten çıkardı ve tabağının altına yerleştirdiği peçetenin üstüne koydu. Büyük bir heyecan ve istekle kavanozu eline aldı ve kapağını açmaya çalıştı.

Ne kadar süre uğraştığının farkında değildi. Birçok yol denemişti. Sıkışmış havadan arınması için kavanoz kapağına kaşıkla vurdu, kapağı tezgâha vurdu, eline bir bez alıp tüm gücünü kullanmayı denedi, kolunda oluşan ağrıları görmezden gelerek tüm gücüyle kavanozu açmaya çalıştı. 

Toplumun yaptığı iş için önüne sunduğu tüm alternatif yolları denemişti sonuca varıp karnını doyurmak için.

Toplumun ona öğrettiği gibi yaptığı işin sonunu getirinceye kadar pes etmeden tekrar ve tekrar çabaladı karnını doyurmak için, kolundaki ağrının boynuna vurmasını görmezden gelerek, ellerinin acıdan uyuştuğunu yok sayarak, gücünün tükenmekte olduğunu bildiği halde bu gerçeği kendinden sakınarak.

Pes etti.

Toplum haklı çıktı, aç kaldı. Oysa ona öğretileni de uygulamıştı.

Çaresiz ve utanç içinde elindeki kavanozu hemen yanında bulunan yerine götürdü. Boşluğa sebep olan yerini olduğu haliyle doldurdu kavanoz. Dolabın kapağını kapatacakken başka bir kavanozu eline aldı ve bir çırpıda açtı. Elinde yenmeye hazır kapağı açık kavanozla dizlerinin üzerinde oturdu. 

Doymuştu.