Suriye'de neler oluyor?

 

8 Aralık Suriye Devriminden sonra, özellikle bizim medyada belli kesimler tarafından, bunun bir Amerikan-İsrail projesi olduğu, Ahmet el Şara denilen şahsın İsrail ajanlığı yaptığına dair yoğun propagandaya maruz kalmıştık. İran ve Esed yönetimi direniş ekseni adı altında İsraille mücadele etmiş ve muhalifler Esedi devirerek İsrailin ekmeğine yağ sürmüşmüş! Özellikle, İsrailin Esed diktatörlüğünden kalan silah depolarını (yeni hükümetin eline geçmesin diye) bombalaması ve yeni hükümetin buna karşılık vermemesi de iddiaları ispatlıyormuş! Şu sorunun cevabı yoktu oysa; İsrail, neden Esed döneminde Suriyeye  sık sık hava saldırıları yaparken bu cephanelikleri bombalamadı da muhaliflerin devriminden sonra yaptı?!!

 

O zaman da söyledik şimdi de söylüyoruz; 14 yıl süren bir savaşın ve diktatörün iktidarını kaybetmeme uğruna ülkeyi harabeye çevirmesinin, yaklaşık 1 milyon insanın katledilmesinin, nüfusun yarısından fazlasının mülteci durumuna düşmesinin, ülkenin neredeyse bütün kurumlarıyla beraber çökmesinin ardından gelen devrim ve sıfırdan kurulmaya çalışılan yeni bir ülke; siz bu durumda ne beklersiniz?! Dünyanın bütün ceberrut devletlerini arkasına alıp saldıran bu katliam sürüsüne karşı savaşmak mı yoksa aklı selimle hareket ederek süreci zamana yayarak sabretmek mi? Mevcut Suriye yönetiminin yaptığı ilk iş, intikam almak yerine öncelikle içerde bir barış, bir sükunet havası oluşturma adına hem Dürzilerle, hem Nusayrilerle ve hem de Pyd(Sdg, Pkk her ne derseniz)  ile masaya oturup anlaşmak oldu. Yönetimin daha işin

 

başında sergilediği bu iyi niyet gösterisinden sonra bazı Avrupa ülkeleri ve Amerika ile ilişkiler yumuşadı ve bazı yaptırımlar kaldırıldı, bu ülkeler Suriyede elçiliklerini yeniden açtı. Arap ülkeleri Suriye'nin yeniden yapılanmasında maddi yardım sözü verdi. Tabi bu durum yanıbaşında Sünni bir İslam Devletinin yavaş yavaş toparlanarak ilerde kendisi için bir tehdit oluşturacağını düşünen İsrailin  hiç işine gelmedi. Hele bu topraklar 'vadedilen toprakları' da içinde barındırıyorsa! Onlar istiyordu ki, 14 yıldır savaşan, neredeyse savaşmaktan başka bir şey bilmeyen(!) bu topluluk, yönetimi devraldıktan sonra intikam amacıyla Esed yanlılarına, Dürzilere ve Pyd'ye karşı sivil-savaşcı ayrımı yapmadan bir katliama girişsin ve İsrail bu durumu kullanarak Suriyeyi de Gazze'ye çevirsin ve bu defa  dış dünyadan bir tepki de almasın!

 

Amerika'nın Ortadoğudan sorumlu elemanı Tom Barrack, geçenlerde biz Suriyede herhangi özerk bir yapı istemiyoruz ve kimseye bunun sözünü de vermedik, şeklinde bir açıklama yaptı. Örgütün Türkiye'de silah bırakmış olması ve Suriyede mevcut yönetimin iyiniyet göstermesi silahlı mücadele şartlarını ortadan kaldırmışken, üstüne  yapılan bu açıklama Pyd'nin elini kolunu iyice bağlamış oldu. Bu kartı kullanamayacak olan İsrail, diğer kartını, Dürzileri sahaya sürdü şimdilerde! Dürzilerin ağırlıklı olarak yaşadığı Suveyda'ya geçtiğimiz hafta Golan tepeleri üzerinden İsrailde yaşayan 1000 kadar Dürziyi soktu ve önemli sayıda hükümet askerlerini pusuya düşürerek (sivillerle beraber 200 civarında olduğu söyleniyor) katleden bu terörist grup çatışmanın fitilini ateşledi. İsrail havadan,

 

onlar karadan saldırılarını yoğunlaştırdı. Ahmed el Şara, Dürzilerle anlaştı ve askerlerini Suveydadan geri çekti. Dürziler, buna rağmen arkalarındaki İsrailden güç alarak durmadı ve sivil katliamına devam ettiler.

Biz, Türkiye bu durumda ne yapacak, neden hala kınamadan öte bir girişimde bulunmuyor, oysa Suriye zaafa uğrarsa bundan en büyük zararı Türkiye görür çünkü bu durumda coğrafyadaki yıllardır bin bir zahmetle oluşturduğu saygın ve güvenilir imajını bir anda kaybeder ve bütün iddiaları çöp olur;  diye düşünürken bir anda bir şey oldu! %3'lük Dürzi kesimin Suriye Devletine ve Araplara karşı bu hadsizliğine karşı, çevredeki Arap aşiretleri Suveydaya her bölgeden saldırmaya başladı! Başlarındaki Hikmet el Hicri adındaki dürzi lider; (Lübnan'daki Dürzilerin

 

lideri Velid Canbolat'ın işaret ettiği Israille iş tutan  dürzilerin lideri!) daha Suriye ordusu çekildikten az sonra "kendilerini hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle herhangi bir anlaşma yok" diyerek yan çizen dürzi lider, Arap aşiretlerinin saldırıları karşısında aciz kalarak Suriye hükümetine yalvardı ve olaylara müdahale etmesini istedi! Daha önce yönetimin Suveydadan çekilmesini şart koşan İsrail de, aynı acziyet içinde hükümetin olaylara müdahale edip durdurmasını talep etti!  İsraille savaşmak zorunda kalmadan eli güçlenen Ahmed el Şara ise, Dürzilerden silahlı grupları dağıtma ve silahları yönetime teslim etme şartıyla müdahale edeceğini açıkladı.

Büyük ihtimalle ne Suriye yönetimi ne de Türkiye herhangi bir savaş riskiyle karşılaşmadan bu kargaşadan sıyrılacak gibi görünüyor. Bütün bunlara rağmen

 

İsrail,  vaadedilmiş topraklar hayalinden vazgeçmez ve yok olup gidene kadar bu topraklar üzerindeki emellerine ulaşmak adına daha farklı kartlarını sahaya sürmek için fırsat kollamaya devam eder. Bu yüzden, Türkiye ve bütün bir coğrafya 24 saat uyanık ve teyakkuzda kalmalı. Özellikle her şeyi belirleyecek olan önümüzdeki  bir kaç yıl çok çok önemli!