İŞLENİLEN GÜNAHLARIN CEZASI!…
Kuru kalabalığa, laf ebeliğine gerek yok!.. Vaki olan hakikat ve gerçektir.. O da, yaşadıklarımız ve ders-i ibret noktasında, gaflet içerisinde olmamızdan, kaynaklı!.. Hiç bir şey, kendiliğinden vuku bulmaz!.. İlla ki, bir sebep vardır.. O sebebin baş aktörü de, ne yazık ki, insandır!.. Yer yüzünü yaşanılır kılan da, yaşanılmaz hale getiren de o’dur!..
***
Şöyle, son bir kaç yıl içerisinde, ülke, toplum ve birey noktasında, yaşadıklarımıza bakalım!. Yaşananı ister doğal afet kapsamına alın, isterseniz başka bir isimlendirmede bulunun. Ama özüne, pür dikkat olmalıyız. Aylar, yıllar diyebileceğimiz pandemi dönemi. Nice insanlarımızı yitirdik, salgın var ama salgına karşı alınan tedbirlerden ırak kaldık!
***
Bilim adamlarına, kulak tıkadık, bana bir şey olmaz deyip, ense çektik!.. Toplu alanlarda cirit attık!.. Karantinaya bile “vız gelir, tırıs geçer” dedik.. En büyük naramız da, “Covid-19’a nanik” yapıp bana bir şey olmazla yoğun bakımları doldurduk.. Ölen öldü, kalanlara sağlık olsun!.. Sahi, o öldürücü virüse ne oldu da, sırra kadem bastı!..
***
Ya deprem!.. 11 ilimizi yıktı, 60 bine yakın insanımızı kurban verdik.. Yüzbinlerce yaralı, onbinlerce uzvunu kaybetmiş, insan.. Virane, yerle bir olmuş, milyonlarca yapı!.. Atılan slogan nedir; deprem öldürmez, inşa edilen yapılar öldürür?.. Eee, dere yatağında ev yaparsan, demirden, çimentodan çalarsan, binanın kolonlarını ticaret için, kesersen!..
***
Denetimde zafiyet, keyfiyet ve menfaat çarkı işletirsen!.. Müteahhidin aç gözlülüğüne göz yumar, belediye başkanına indregandi yapar, kontrol ve inşaat mühendisini de ele muhtaç ederek, patron tahakkümünde tutarsan!.. Vatandaşı da, yapıya değil süse, gösterişe meyil ettirirsen hal-i durumun bu olmaz mı?! Günahkar kim?..
***
Sel, ya da toprak kayması!.. Ha keza.. Kim izin verdi, ormanın yamacına konut yap, ya da çayın, derenin, nehrin havzasına, bina inşaa et.. Yangına da, sele de, toprak kaymasına da, maruz kalırsın.. Çünkü, doğanın, tabiatın dokusuyla oynarsan, o da acımadan intikamını alır!.. Hem de, Allah belanı versin diyerek de, beddua eder!.
***
Peki ya, son yıllarda yaşanılan kuraklık, aşırı sıcaklar ve don!.. İklim değişikliğinin bugün, ki giderek daha ağırlaşan felaketiyle yüz yüze geliyoruz!.. Yarınlar tehdit ve tehlike altında.. Ozon tabakasını delen biz, iklim ve doğanın dengesini bozan biz, suyu deseniz hoyratça kullanan, tarlada, bahçede vahşi sulamayla canilik yapan yine biz!..
***
Yeryüzündeki suyu tüketirken, yer altındakini de kuruttuk!.. İşte Diyarbakır’da son dönemlerde oluşan obruklar.. Uzmanın ifadesiyle.. Bölgede daha önce, 15-20 metrelik sondajda su çıkardı, şimdi 200 ila 300 metrede ancak, suya ulaşabiliyoruz.. DİSKİ Genel Müdürü Mehmet Şerefoğlu ne diyor. “Suyu ihtiyacınıza göre kullanın, fazlasını tasarruf edin”
***
Peki vaki mi değil!.. Açgözlülük, bencillik, umursamazlık.. Aç musluğu bırak aksın, ne var ki sudan bol diyen anlayışın egemenliğiyle oluşan; vicdansızlık!. Nereye kadar.. Sebep ve sonuç değişmediğine göre baş müsebbip ve kabahatli biziz.. İnsan kendi eliyle, hem yaşamına hem doğasına yaptığı zulmün, yıkımın bedelini ödüyor!.. Başkası suçlu değil!..
***
Bir okurum, önceki yazımın altına yazmış, haklı bir tepki ve veryansın ifadesiyle.. Kavurucu, yakıcı, bunaltıcı, sıcakların sorumlusu kim?.. Güneş mi diyorsunuz?.. Haşa!.. Yok güneş en masumu?. Onu kızdıran, kızgınlaştıran, bizatihi sıcaktan bunaldığını, haykırandır.. Çünkü, doğayı betonlaştıran, yaşanılmaz kılan kendisi!.. Yağmur yeşile yağar, betona değil!
***
Sahi küreyi kim ısıtıyor!.. Uzaylılar mı, cinler mi, periler mi?.. Ne alaka değil mi?.. Kendi düşen ağlamaz gerçeğiyle, biraz kendimizi sorgulayalım, konuşalım ki, başımıza gelen bunca felaket ve beladan kısmen de olsa, ders çıkaralım!.. Biz insan mıyız, vicdan sahibi miyiz, doğanın yaşayanı olarak bize bahşedilenlere ne kadar sadık ve sadakat göstericiyiz?!..
***
Farkındaysanız, her geçen sene, asırlar beterin beteri misali.. Yaşamı kolaylaştıran teknolojiden dem vurup, uzay çağını yaşıyor, yaşarız diyoruz!.. Ama, doğallığımızı, doğamızı kaybediyoruz!.. Ormanlarımız niye yanıyor ya da niye yakıyoruz!.. Kasıtlı, ihanet ve hainlik içerisinde olan orman teröristlerini bir kenara bırakarak, çıplak gözle bi bakalım mevzuya!..
***
Sormak istiyorum!.. 21. yüzyılda iken, hala mı ormanlarımızı nasıl koruyacağız, yangınlardan nasıl arındırabileceğiz, alabilecek önlemlerimiz nedir, bilmemek mümkün mü?.. Değilse, bu gaflet ve delalet hal-i nedir?.. Elbette ki, cehaletin, cibilliyetsizliğin, alçaklığın daniskasıdır.. İnsanı kurumuş, zevat-ı bağnazlığıdır..
***
Yoksa, otomobiliyle seyir halindeyken sönmemiş sigarasının izmaritini yol kenarına atar mı?!.. Ya da maganda keyfiyetiyle, ormanda mangal yapıp, ateşini, külünü, içtiklerinin cam şişelerini, öyle bırakır mı? Dünden bu yana Diyarbakır’ın Lice ve Ergani ilçesinde, çıkan örtü yangını ki, yayılıyor.. Ormanlık alana sıçradı.. İki gün önce de ormanlık alanda çıkmıştı?!.. Hele ki anız yangını yaygınlaştı?
***
İki yıl önce yaşanan, 15 insanımızı kaybettiğimiz Çınar’daki acı hadiseden, akıl almadık demek!.. Yak gitsin, kim sorabilir ki?.. İşin kolayı ve ucuzluğu!.. Yeşili ve bağrında yaşayan tüm canlıları yok eden, yakan bir ahlaksızlık bu!.. Kimse kusura bakmasın, gocunan da gocunsun, bu şerefsizliği, bu bencilliği, aymazlığı, vurdumduymazlığı cehalete bağlayamayız!..
***
Tabi sahil bölgelerindeki yangınlar, Antalya, İzmir, Mersin, Balıkesir, Çanakkale, İstanbul’un çevresi, Bursa.. Orman yangınlarının özüne baktığımızda, bir de imar vurgunu, işgali söz konusu.. Rant eksenli.. Yak ormanı dik bol yıldızlı otelleri, yak ormanı inşa et villaları, yak ormanı dik çok katlı binaları, yak ormanı, yap köy evleri.!..
***
Tuhaf olan işin siyasi mülahazada, konu edilmesi!.. İktidar suçlu.. Elbette ki, müdahalede yetersizlik vaki ise, iktidar sorumlu.. Ama iktidar kadar yerel iktidarlar da sorumlu.. En baba sorumlu ise, o bölgenin yaşayan bireyleri!.. Vaki olsaydı iktidarlar değişikliğinin tüm bu felaketlerin önünün kesileceği ve bir daha yaşanmamış olacağı!.. En kolayı!..
***
Ama belamız, kendi belalığımız!.. Çünkü hakikate odaklanmıyoruz!.. Saçma-sapan, suni, akla ziyan, bir girdap içerisinde, meseleleri tartışıyoruz!.. Ve kral çıplak noktasında değil, kralım sen çok yaşa kabilinde, siyasi rant devşirmenin gayretkeşliğiyle; post çıkarma peşindeyiz!.. Kimin işine nasıl geliyorsa öyle bakılıyor, mevzulara!
***
Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu’nu dinliyorum.. Kuraklıkla alakalı, çiftçinin yaşadığı travmayı anlatıyor.. Ve dikkat diyor; gelecek sene bu seneden daha beter olacak.. Yani kıtlık kapıda, mahsul yok.. Girdiler çok pahalı, hububat alım fiyatı düşük desteklemeler yetersiz!.. Kendine has haklılıklar ikmal ediyor.. Su yok, toprak çorak! İşlediğimiz günahların cezasıdır, çektiklerimiz!..
***
E BE YUH YANİ.
Macron!.. Fransa Cumhurbaşkanı.? Bize karşı alerjisi olan biri.. Pek, aşina değil Türkiye ve tabi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a.. Kıskanç.. İşte bu Macron, kendisinden hiç te beklenmeyen bir çıkış yaptı?.. Herkesi şaşırtarak!..
***
Ne dedi Macron!.. “Fransa hükümeti olarak, Filistin’i devlet olarak tanıyacağız!.” Kaç gündür bu çıkış gündemde.. Ancak bizdeki kerametli(!) sol muhalif bir haber kanalı, ezber bozan bu çıkışa, attığı başlık var.. “Filistin’i tanıyor da ne oluyor?”…
***
E be yuh yani demek gerekmez mi?!.. Baksanıza Macron Filistin’i tanıyacağız dediği için, İsrail ve Netanyahu kudurmuş vaziyette!.. Tehditleri savuruyorlar.. “Paris'i ateşe veririz.. Yakarız, yıkarız” imasında bulunuyorlar.. Bu bile Macron’a, bravo dedirtir!..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Ormanımdan bir dalı kesenin başını keserim (Fatih Sultan Mehmet..)