BU NASIL BİR CELALLENME YA!..

Bi sakin olun ya!.. Bi kendinize relaks çekin ya!.. Okumadan, anlamadan, konuşmadan, sormadan, yumrukları sıkmış, sağlı-sollu, paldır, küldür, bodoslama, Numan Kurtulmuş’a odaklanıp, saldırılıyor!!.. Vur da vur.. Kafa, göz, kıran kırana! Bi kendinize gelin diyen de yok?!.. Ama ateşi körükleyen çok…

***

İşin garibi, Numan Kurtulmuş’a bu kadar yüksek dozajlı celallenmelerini  gerektiren bir şey de ortada yok iken!. Ama sanırsınız ki, Kurtulmuş Anayasanın ilk dört maddesine bayrak açmış, kökten kaldırılsın, tek bir cümlesi kullanılmasın demiş gibi, konuşuluyor tartışılıyor!!..

***

Öyle ki, ülkenin bölünmez bütünlüğünü yıkmaya çalışıyor diyen bile var!?.. 

Kurtulmuş, Anayasa’nın üçüncü maddesine bir atfı var.. “Türkiye Devleti, ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütündür?”.. İşte ifadenin yerine getirdiği öneri; “Millet, devletiyle ve ülkesiyle bir bütündür.?”

***

Koparılan fırtınaya ne diyor.. Diyor ki; “Hiçbir şekilde 3. Madde demedim o konuşmada. Bahsettiğim devleti önceleyen yaklaşım anayasanın en az 7-8 farklı maddesinde geçiyor. Ben bir zihniyetten bahsettim..” 

***

Dik duruş sergileyen Kurtulmuş şunu söylüyor.. “Biz kendimizden de yaptıklarımızdan ve yapmak istediklerimizden de eminiz. Hiçbir şey olmaz. Burada beni en çok ne üzüyor, biliyor musunuz? (Muhalefeti işaret ederek) Siyasilerin trol ağzıyla konuşması. İşte bu çok acı..?”

***

Muhalefetin kopardığı yaygaraya bakarak, sorgulayalım!.. Kurtulmuş’un kurduğu cümlede, Devlet’e, Millet’e ve ülkeye dair bir itirazı var mı?.. Peki, bölünmezliğe.. Ya da ülkenin bütünlüğüne?! Yok…. Kaldı ki, Yeni Anayasa değişikliğine dair fikriyatın özünde, değiştirilmesi teklif edilemez olan, üçüncü maddenin amacını, işlevini, bozacak, değiştirecek, bir söylemi var mı?.. O da yok!.. 

***

Ne diyor, üçüncü maddeyi hiç ağzıma dahi almadım!.. O ki, ağzından çıkanı kulağı duyan biri.. Bölünmezliği de, bütünlüğü de, devleti de, milleti de, ülkeyi de, bilendir.. Ne diyoruz, Devlet Millet için var olan bir mekanizmadır!.. Devletin milleti olmaz, olsa olsa, Milletin devleti olur!.. Devleti yönetenler neden, Milletin hizmetkarıyız diyorlar öyleyse!

***

Gaye, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir!.. Kaldı ki, Anayasa’nın ilk dört maddesi; kutsal bir metin mi?.. İlahi vahiy mi?.. Bu kadar yüksek güvenlikli içtihat kapısı sıkı sıkıya kapalı tutuluyor?.. Bunu anlamak çok zor!.. Sivil, sivil ve sivil diyerek, söylenip duruyoruz, gelip takıldığımız noktaya bakın!…

***

Neyse!.. “Devlet ile Millet” üzerinden muhalefetin Numan Kurtulmuş’a yönelik, linç operasyonunun özünde yatan gerçek, kendilerinin, “güvensiz” oluşlarıdır!.. Karşılarındakilerini, kendileri gibi görüyor olmalarıdır.. Söylenene değil, niyet okuyucudurlar!..

***

Katı kuralcılıklarından biri de, “kurucu metnin özünü oluşturan” maddelere, dokunulabilir bir durumun vaki olması!.. En önemlisi de, HÜDA PAR’ın ilk dört maddeyle alakalı söylem ve eylemlilik yaklaşımlarının, Cumhur ittifakıyla hareket edilmesinin yarattığı handikap!.. Ve tabi ki, Meclis başkanlığı, gücü!

***

Doğrusu, bu minvaldeki hassasiyet kabulü karşısında, sergilenen tutumun futursuzca, boca edilir olması, kabul edilir değil.. Çünkü, sağlıklı bir tartışma seyrinde değil, Kurtulmuş’un sorgulanır haline getirilen linç kampanyası, tartışma kültüründen ve adabından ıraklar.. Yazık ediliyor..!

***

Gerçekçi olmak gerekir!.. Kurtulmuş’un altını çizdiği nüansın bugünün Türkiyesinde bir anlam ifade etmediğini düşünüyorum.. Geçmişte kalmış bir tartışmanın klişe argümanlarından.. Asıl sorun nedir biliyormusunuz?.. 82 Anayasası’nın, ayet haline getirilmesidir..

***

Bu Anayasayı hazırlayan kim?.. Kenan Evren… O ki, yargılandı, rütbeleri sökülerek, mezara konuldu.. Kendisi değil miydi ki, ibret olsun diye bir sağdan, bir soldan gençleri idam ederek, darbeyi meşrulaştırdığını!.. Sonra da, bu Anayasayı halka dikte ettirip kabul ettirdi!..

***

Bu faşizan, bu ceberut-i dayatmanın vücuda getirdiği anayasanın maddelerine dokunanı, cüret edeni, değişmesi gerektiğini söyleyeni, asarız, keseriz, biçeriz, zindanlara mahkum ederiz, demek, dedirtmek bir faşizanlık değil de nedir?!

***

Kaldı ki, Bu Anayasayı, bu hükümleri koyan, Türkiye’nin kurucusu Atatürk değil ki, darbeci generaller!.. Ama maalesef sokağa çıkıp, sorsanız, ahalinin ekseriyeti, Atatürk’ü sanır!..  Hasılı, dert başka, mevzu başka; havanda su dövülüyor, ahaliyi de meşgul ediyorlar!..

***

GÖNÜLLERE, GİREBİLMEK!..

Peki, kimin gönlüne girebilmek, elzemdir!.. Devletin mi, milletin mi?.. Elbette ki, milletin.. Sıkça telaffuz etmez miyiz!.. Seçilmişler de, atanmışlar da, halkın-milletin gönlüne girebilmelidir.. Ki, aldığı vekâleti, oturduğu makamı ehil ve liyakat ölçüsünde hizmetkar olsun.. Yani, olması gereken!..

***

Hal bu iken, o zaman milletin gönlüne girmeye çalışan valilere, kaymakamlara, emniyet müdürlerine, ya da siyasilere, vekillere şaşıp kalıyoruz!.. Ya da, alkışlıyoruz.. Neyse!.? Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni kaymakamlara seslenirken, söylediği şu söz önemliydi..

***

Koltuğa oturmak, resmi plakalı araçlara binmek bir yöneticiyi, bir mülki idare amirini, saygıdeğer bir devlet adamı yapmaz. Milletin adamı olunmadan, milletin gönlüne girilmeden, milletin takdirini, teveccühünü, duasını kazanmadan hakiki manada devlet adamı olunmaz…”

***

Sohbetin başına dönersek.? Demek ki, Anayasa’nın kurucu ruhunda bizatihi millet olmalıdır?.. O Millet, bu millettir!?…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Milleti olmayan bir ülke, çorak bırakılmış toprak gibidir!