SENA’DAN MEKTUP VAR!?..

Nur Sena Düzgün!.. İlahiyat Fakültesi 2. Sınıf öğrencisi.. Herkes artık onu biliyor ve tanıyor.. Hikayesine de vakıf..  Malum, geçtiğimiz hafta boğazına geçirdiği iple sabahın ilk ışıklarında, intihar etti.. Üniversite kampüsü içerisinde, Onkoloji Hastanesi Bahçesindeki, ağacı kendine, dar ağaçı yapmıştı!..

***

Vakıa, dram içerisinde dram içeriyor.. Bir önceki yazımda “Sena’yı intihara sürükleyen kim?” diye sormuştum.. O kim denilen kişiyi de rumuzla aktarmıştım.. Ama açık ismini veriyorum çünkü her şey aleni oldu.. O kişi Araştırma Görevlisi Ahmet Pekaydın!..

***

Sena’nın ölümüyle alakalı, ifadesi alınmış, ne var ki sonra salıverilmiş.. Adaletin hükmü bilahare ne olur, neyle sonuçlanır bilmem.. Ama sorduğum şey; herkes vicdanen rahat mı?.. Hiç sanmıyorum, kimse rahat olsun!?.

***

Neyse!.. İlahi adalet var.. Sena’nın dediği gibi Asıl Mesele Ahmet!.. noktasında, onun, İlahiyat Fakültesinde bir araştırma görevlisi, bir öğretim yetkilisi olarak, görevi ifa ederken, öğrencisiyle, kurduğu ilişki ağındaki, ahlaki duruşa dair iddiaları nereye koymamız lazım!?.

***

Gelirsek Sena’nın ardından bıraktığı mektuba!!.. Şöyle sesleniyor, kendi idam fermanını icra ederken!.. İdama giden kişiye son sözün nedir diye, sorulur ya!.. O da öyle kendine sormuş.. Beni 20 yaşında hayattan koparan, girdabın neden olduğu, çaresizlik

***

 

“2 gündür yemek yemedim. Şimdi acıktığımı fark ettim. Bari ölmeden bir ciğer yeseydim. Canım elma ve karpuz çekiyor. Bir de salatalık. Telefonun taksitini F.Z. hocaya muhakkak verin. Ödeyin bitsin. Hatta telefonu satın, kalanı ödersiniz. Ardımda bıraktığım tek borç bu oldu. Bilseydim bunu da bırakmazdım, özür dilerim.

***

İp boyumdan uzun kaldı, yetişebilmek için kozalak topladım, üstüne bastım, çöktü. Tezek topladım, o da çöktü ama hallettim. Ölüyorum bu defa. Bütün elbiselerimi yardım kuruluşlarına verin. Kitaplarımı üniversiteye, oyuncaklarımı yuvaya, balığımı Ahmet’e. Benden hiçbir şey kalmasın bu dünyada.

***

Mezarımda tek bir çiçek dahi istemiyorum. Mezar taşım dahi olmasın. Hiç kimse 5 dakikadan fazla kalmasın mezarımın başında. Ağlamak isteyen evine gitsin, annem de dahil. Ve asıl mesele Ahmet. Ahmet, asla mezarıma gelmesin.”

***

Sena, yaşamı ve ardından bıraktığı mektubun muhtevası şunu haykırıyor.. “Biz sessiz çığlıkları duymadığımız sürece, kirlenmeye mahkumuz.. Ve biz de, o sessizlik girdabının kurbanları arasındayız, bulunduğumuzu da hiç ama hiç unutmamalıyız!!..” 

***

İnsani ve vicdani değerlerimizi inanç noktasında, kaybetmiş durumdayız!.. Yoksa maktülü önceler, sanığı da önemsemezdik!.. Ama hep, tersine işliyor.. O kara kitap olan adalet!.. Ah adalet ah, bir kadın ismi değilsin, vicdanın adısın!.. Kanıyorsun..

***

Çaresizlik girdabında kaybedilen bir tek Sena değil, hayattan koparılan çiçek olarak!… Niceleri vaki.. İşte Rojin.. İşte Gülistan.. Geçtiğimiz hafta Bağlar’da kayıtlara intihar diye geçen Leyla’nın ölümü..

***

Onları ve hayat hikayelerini düşündükçe, dünyanın ve biz bireylerin, toplumsal yönde ne kadar vahşice kirlendiğimizi görüyor ve de haykırıyorum!.. Biz ve bizleri kirleten çok be, arkadaş.. Onun içindir ki Sena mektubunda diyor ki; “Bu dünyada benden hiçbir şey kalmasın!..” Aynen de öyle.. Niye kalsın ki..

***

İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hacı Musa Bağcı.. Videosunu izledim, Sena’nın ölümünün ardından, öğrenci arkadaşlarıyla, yaptığı konuşmayı içeriyor.. Gözyaşları içerisinde anlatıyor.. “Keşke bana ulaşsaydı”… Ne yazık ki, ulaşamamış..”

***

Dekan Bağcı’nın son cümlesi, aslında her şeyi boca ederek haykırıyor.. Ne diyor?.. “Ben dekan olarak nasıl ulaşamadım, nasıl böyle bir durum ortaya çıktı... Layıkıyla görevimizi yapamadık, inşallah bundan sonra öğrencilere layıkıyla görevimizi yaparız"  Giden gitmiştir, telafisi yoktur!..

***

 

Aziz Özkılıç.. İş insanı.. Telefonla aradı.. Bir önceki yazımdan, ailece etkilendiğini ifade etti.. Ve dedi ki, “Oğlum ve kızım, üniversite okuyor.. Sena’nın dramıyla, irkildik.. Onlar da hayli, üzgün.. Genç bir kız, nasıl canına kıyabilir..”

***

Özkılıç’ın asıl söylemi, yaşanan dramdan çok, Sena’yı intihara sürükleyen etken ve faile karşı, adalet mekanizmasının adil işleyip, işlemediğine dair sorgulama!!.. Bir acziyet vaki!.. Yani cezasızlık!.. Ne yazık ve hazindir ki, hep böyle olmuştur!..

***

Yaşanan zaman dilimi içerisinde, cezasızlık hayli, marazi.? Ki cezaevinden aldığım mektupların ekseriyeti de, cezasızlığın, büyük cezaları getiren sonuçlara gebe olduğuna ilişkin feryatları içeriyor.. Sonuç itibariyle, sistem, toplum, işleyiş böylesi bir marazi ruh haliyle, nereye kadar?..

***

Öncelikle bizi maraz eden etkenlerden ivedi şekilde, kurtulmamız, lazım!.. Hiç bir vakıa kazadır oldu, ne bilecektik böyle olacağını, ya da layıkıyla görevimizi yapamadık, şimdi yaparız, demekle geçiştirilemez!..

***

Son olarak, Sena’nın intiharına dair, ham görüntüleri dün pür dikkat izledim!.. İntihara sürükleme diyoruz ya, gerçekten kendi mi intihar etti, yoksa başka bir hal-i durum mu var?.. Doğrusu, görüntüler kuşku götürücü değil.. Ağaç, Sena’nın boynundaki ip, yere olan yakınlık!..

***

Vakıanın tahkikatını yürüten Emniyet ve Savcılığın bu noktaya da odaklanması gerektiği önerisiyle, Adli Tıp Kurumu’nun raporu da önem arz edici!.. Şimdilik bu kadar diyelim.. Bayram sonrası gelişmelere daha bir vakıf olacağız gibime geliyor!..

***

ANNE’NİN AÇIKLAMASI!..

Yazıya noktayı koymak üzereyken, bizlerin de grup dahili olduğumuz, Diyarbakır Haber-Hattı WhatsApp grubundan, Sena’nın annesinin vekili olduğunu beyan eden Av. Nur Sena Ayrancı’dan açıklama geldi…

***

“Kamuoyunun dikkatine” başlıklı açıklamadan meselenin hassasiyeti noktasında, şu paragrafı aktarmak istiyorum.  “Ne yazık ki bazı kişi ve gruplar, hassas süreci kendi ideolojik, siyasi ya da kişisel amaçları doğrultusunda kullanmakta; ilgisi olmayan kesimleri hedef göstermektedir. Aile, sürecin sağlıklı ve adil bir şekilde yürütülmesini arzu etmekte; yargı mercilerinin vereceği kararı beklemektedir.”

***

 

 

GÜNÜN SÖZÜ…

Vicdanın adaleti haykırmıyorsa, ağzından dökülen adil olalım sözcüğü, iki yüzlüdür!..

***

Not.. Bugün arife günü.. Yarın da, Kurban Bayramının ilk günü.. Söz Gazetesi olarak, geleneğimizi sürdürüyoruz.. Kurban Bayramı süresi içerisinde, gazete yayınlanmayacak.. Ama sosyal medyamız aktif olacak..

Şimdiden, Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum, sağlık ve sıhhatler diliyorum..! Bayram sonrası görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…