CEZAEVİ'NDEN GELEN MEKTUP!.. (BU SESİ DUYUN..)
Mektup, Diyarbakır 3 Nolu T. Tipi Cezaevinden.. Gönderen Mustafa Ateş.. Eski bir polis.. Hüküm almış.. Müebbet.. Cezaevine neden düştüğünü az sonra, hikayesinde kendisi anlatacak.. Meramı, Meclis’te görüşülen ve bugün de Kurula gelecek olan 10. Yargı Paketinde trafik kazalarıyla alakalı yer alan cezalara, dikkat çekmek!..
***
Ateş’in mektubu hayli uzun.. 7 Sayfalık.. Cezaevi idaresince de görüldü kaşesi vurulduğu için, sakınca yok.. Ateş yüce Allah’ın selam ve bereketi üzerinize olsun selamıyla, mektubuna başlıyor.. Mektubu aynen kesintisiz aktarıyorum…
***
— Sizlere Diyarbakır cezaevinden yazıyorum. Gazeteniz trafik kazaları sonucu oluşan feryatlara verdiğiniz önem dolayısıyla yazma gereği duydum. Alkollü ve ehliyetsiz sürücülerin yaptıkları sadece bir kaza değil, sonuçları itibarı ile aileleri yok eden bir cinayettir. Ben 12 yıllık polis memuru iken başıma gelen olay yüzünden cezaevinde müebbet hapis yatmaktayım.
***
Anneme alkollü bir araç çarpması sonucu yatakta kalmış. Aile CHP üyesi, zengin bir aile olması bu olay kapatılmış annemi ömür boyu acılar içinde yatağa mahkum eden kişi sadece 579 TL para cezası almıştır. Hatta 100 tane avukat tutarız bu davadan kurtulurum demiş, evimin dibine CRASH (çarpmak, ezmek) manasına gelen kafe açıp acılarımıza acı eklemiştir.
***
Bu şahsın tahrikleri tüm pişmanlığımla şu an belirtmek isterim benimle karşılaşması sonu ayağına ateş etmem sonucu vefat etmiş ama ben canilere verilen ceza ile aynı cezayı alarak müebbet hapis aldım. Yıllardır yatmaktayım. Mektuba ek olarak sunduğum mağduriyetleri gündeme getirmemiz ve bu toplumda artık bu olayların hak ettikleri cezaları bulması için karanlık zindandan tertemiz vicdanlarınıza bir sesleniştir bu mektubum. Ben yandım başkaları yanmasın!..
***
Mektuba yapılan bu girişten sonra, yaşanan trafik kazaları ve akabinde gelişen travmatik hadiselere de, örnekler veriyor..
İlk örnek, ODTÜ Öğrencisi 21 yaşındaki Eray Mümin Gedikoğlu.. 2 Şubat’ta Ankara’da yürürken otomobil çarpıyor.. 110 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybediyor.. Vurup kaçan kişi, yakalanıyor. 40 günlük ev hapsinin ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor… Gedikoğlu anne Elif ile babası İslam Gedikoğlu “bu nasıl bir hukuk, bir adalet” deyip, cezasızlığa veryansın ediyor..
***
Bir örnek olay daha!?. Muğla’nın Bodrum ilçesi. 19 yaşındaki Ezgi Altındağ.. Yolu geçerken, otomobil çapıp sakat kalıyor.. Çarpan ve yüzde yüz kusurlu bulunan şüpheli NATO’da görevli ABD vatandaşına yurtdışı yasağı konularak tutuksuz yargılanıyor. Ezgi iki ameliyat geçirdi.. Tedavisi sürüyor. Engelli şimdi.. Onu hayattan koparan ise, serbest
***
19 Yaşındaki Umut Gündüz vakıası.. Kendisi profesyonel bisiklet sürücüsü.. Bisikletiyle giderken, arkadan bir aracın çarpması sonucu öldü. Çarpan Çağdaş Şengöz.. Çarpıp kaçıyor.. Düşen plakasından yakalanıyor? Asli kusurlu.. Dört ay tutuklu kaldı, sonra serbest.. Aile öfkeli, Şenyüz’ün “Kasten adam öldürmekten” yargılanmasını istedi. Ama nafile..
***
Diğer bir hadise!..Çanakkale’nin Biga ilçesi.. 1,33 promil alkollü sürücü Mehmet Ali Şahin.. Elektrikli bisikletiyle seyir halindeki YKS Türkiye birincisi olan Necati Kaan Şahin’e (20) çarpıp ölümüne neden oldu. Bilinçli taksirli bir kişinin ölümüne neden olmaktan 4 ay tutuklu kaldı. Bilirkişi raporunda da tam kusurlu çıkmasına rağmen, serbest…
***
Özetleyerek aktardığım trafik kazaların hazin hikayelerine Ateş, mektubunda şöyle devam ediyor.. Diyor ki;
***
Yukarıdaki haberler medyada yer bulabilmiş sadece birkaç ailenin feryadı kazaların ardında yıkılan aileler ve hayaller kalmakta aile birliği yok olmakta, kişilik hakları zedelenmektedir. Anneme çarpıp kaçan şahıs da babama “babam zengin müteahhit 100 tane avukat tutar bu davadan kurtulurum demiştir.”
***
Ayrıca dediği gibi olmuş ve evimizin dibine CRASH yani Türkçe anlamı ÇARPMAK – EZMEK anlamına gelen kafe açarak acılarımıza acı eklemiştir. Ben polis memuru bir babanın polis memuru çocuğuydum. Babam 33 yıl görev yaptı ben de bu olaya kadar 12 yıllık polis memuru idim. Yarım asırdır devletimize hizmet eden bir aile idik. Ama anneme çarpıp kaçan sürücü ve sonrasında yaşananlardan dolayı hayatımız mahvoldu.
***
Şimdi cezaevinde MÜEBBET hapis yatmaktayım. Babam bu acılardan dolayı vefat etti. Annem yatalak bir halde bir başına kaldı. Aile birliğim yok oldu. Gündemimizde olan bir yayaya çarpıp öldüren ve ardından Amerika’ya kaçan ailenin toplumda yarattığı acı ve elem kamuoyunun vicdanındadır.
***
Makam ve mevkilerine, ekonomik zenginliklerine güvenerek ezdikleri canların hesabını vermeden kaçıp gidenler, adaleti yanıltanlar milletimizin vicdanında yer bırakmamaktadırlar. Anneme de çarpan şahıs bir gün bile tutuklanmadı, belki bir gün bile tutuklu kalsa ailem yok olmayacaktı, adalet duygusuyla ben duygularıma yenik düşmeyecektim. Burada cezaevinde olmayacaktım.
***
Bu yaşanan trafik suçlarının doğurduğu sorunlar olarak en acı örneği ailem ve benim. Ben okuduğum okullarda okul birincisi bir çocuktum. 17 yaşında, annemin bir kaza sonucu yatalak kalması ve sonrasında yaşananlardan dolayı hayatım mahvoldu. Sonraki yaşananlar insanın kabul edemeyeceği, kaldıramayacağı ağır psikolojilerdir.
***
Bir insanın annesinin altından olması, onu hep acı çekerken görmesi ağır travmalardır. Yaşayanlar bilirler. Çok acı günler, hastaneler, feryatlar, mezarlıklar bir de bu duruma sebep olanların kanunlardaki açıklıktan dolayı pişkin, vurdumduymaz acımasız tavırları hayatı yaşanmaz, acı dolu bir hale getirmektedir. Biraz empati ile ne acıların yaşandığını anlayabiliriz.
***
2 adet üniversite bitirmiş, kanun adına polis memuru olan biri neden hayatını mahvetsin. Neden bütün bu kazanımlarını heba etsin. Olaylar bu kağıtlara dökülemeyecek kadar acı haller alıyor ve örnekleriyle yaşanılanları siz devlet büyüklerimin takdirine sunuyorum.
***
Her şey bağışlanabilir mi? Herkes bağışlanabilir mi? Yaptığı kötülükten dolayı hiç nedamet getirmemiş birini nasıl bağışlayabiliriz. Onarılmaz ve telafi edilmez bir acı için, hangi özür hangi af dileyiş yeterince güçlü olabilir? Çünkü geçmiş geçmez, elem ve ıstırap gibi acı veren her gün bizimle yaşayan duygularımıza yerleşir. Her gün bizimle soluk alıp vermeye devam eder. “
***
Ateş mektubunda “Adalet” çağrısında bulunken, şöyle sesleniyor..
***
- “Ağır bir acıya uğramamış insanların hayatı usulca ilerler ve yarının daha vaatkâr olduğunu, bize türlü armağanlar sunacağı düşünülür. Bu yüzden ADALET, yaraları onararak insanlığın bu günden yarına daha umutlu bakması için vardır. Bu sayede yaralar iyileşir, insanlar işine gücüne bakarlar. Onlara ADALET sayesinde insanların yaralarının iyileştiği ve zaman içerisinde daha olumlu bir hayat sürdükleri görülür. Ama ADALET yerini bulmaz vicdanlara su serpmezse geçmiş geçmek bilmez, bu günde ve her anda yaşamak ister.
***
Bünyeyi ve toplumu çürütür. Gerçek kötülük bizi dehşetiyle dilsiz bırakır. Söyleyecek tek şey olur “Bu asla olmamalıydı” olur. “Böylesi büyük bir acıyı yaşamamış birisine, o acının çemberinden geçen birisi kendisini ne kadar anlatabilir.” Dil lal olur. Sessizlik içe doğru bükülür. Wolter Benjamin’e göre ilk cihan harbinden dönenler deneyimlerini aktaramamış, dilsizleşmişlerdir. Deneyimin aktarılmıyor oluşu, savaş deneyiminin daha önceki deneyimler ile kıyas kabul etmemesinden ve ORTAK NOKTANIN bulunmayışından kaynaklanmaktadır. İşte ADALET hepimizin ortak noktası olmalı, ve her şey bu zeminde ortak bir hedefte “HAK” duygusunda paylaşılmalıdır.
***
“Hiç kimse, hatta bir aziz bile, kendisinde bir öfke ve taşkınlık kapasitesi, hatta nefret yeteneği yoksa, bir adalet duygusuna sahip olamaz” diye yazar Robert Solomon. Kötülüğe duyduğumuz öfke ve nefret olmaksızın ADALET TALEP EDEMEYİZ, kuşkusuz duygudaşlık ve merhamet adalet için kaçınılmazdır. Ama bizi adalet aramaya iten şey, kızdığımız, değiştirmek için eylemde bulunduğumuz dünyadır. Öfke, savunmasız yoksulların silahıdır. Öfkelendiğimiz için dünyayı değiştirmek isteriz, adalet için mücadele ederiz. Ama bu hissiyat toplumda mağdur olmuş taraflar için toplumda karşılık bulamazsa bunun adı psikolojide TOPLUMSAL ANOMİ denilen vakayı yol açar.
***
18 yaşında polislik mesleğine girdim. Bana Vatan’ın ve annenin dokunulmaz olduğu, kutsal manevi değerlerimiz olduğu öğretildi. Cennet annelerimizin ayakları altındadır. Bu duygularla anneme yapılan adaletsizlik ve çektikleri ızdırap hep içimi parçaladı.Trafik kazalarında mağdur olan aileler olarak ki hepimiz bu durumda olabiliriz! Devletimizin bu konuya el atmasını, onarıcı adalet anlayışının hakim olmasını siz devlet büyüklerimden talep ediyorum.
***
Yukarıda feryatlarını yazdığım ve mahvolan hayatımı, ailemi yazdığım sebepler ışığında; tüm bu çığlıklar ve acılar haksiz bir tahriki veya doğurduğu sonuçlar nedeniyle mağdurdan yana haksız bir fiili oluşturmuyorsa bu feryatlar nedir o zaman? 4 yıldır cezaevlerinde cinayet koğuşlarında yatmaktayım.
***
Her olay kendi içerisinde değerlendirilir. Yan bakmayı, gülmeyi, tükürmeyi haksız tahrik kapsamında değerlendirilmiş cezalar vardır. Ama aile birliği dağılmış, yıkılmış, annem felç ve yatalak kalmış, altından alınarak yaşamak zorunda kalmış yukarıda gerekçeleri ile somut olayı anlattığım durumdan ötürü Haksız Tahrik Hükümlerinin bana uygulanmaması ne kadar adil ve vicdanidir. Temsil ettiğiniz makam gereği milletimizin tertemiz vicdanına sunuyorum. Gereğini bilgilerinize arz ederim.
***
Ateş, günün sözüne ise şu notu düşmüş…
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Hor görme harabet ehlimi, nice hazineler nice viranelerden çıkar ey can!…