BU KADAR MI, KİRLENMİŞİZ!…

Vay ki vay arkadaş!.. Kirlenmek hafif kalır vaziyeti ifade etmekte.. Berbat, şizofrenik bir hal almış durumdayız.. Ne ara bu hale geldik, bilinmez denklem misali zihni bombalıyor?!..

***

Onun içindir ki, antidepresan tüketicisi olduk.. Bir önceki yıl, 65 milyon, 591 bin kutu tüketmiş bir toplum oluvermişiz!.. 4 kişiden, 3’ü artık tiryakisi kesilmiş!..

***

Eee; ülkenin hal-i pür melali içerisinde , mümkün mü ruh halinizin sağlıklı kalması?.. Vaki mi sıhhatli bir gün geçirmemiz.. Ya da geçiriyor olmamız!..

***

Dört bir taraf kirlilik deryasına dönüşmüşken bireyin “akıl sağlığı” yerinde olabilir mi?!. Fecaat bir çürümüşlük hali içerisindeyiz, debeleniyoruz!.. Psikolojik olarak, sağlam kalınır mı siz deyin böylesi bir yaşam mahkumiyeti içerisinde?! 

***

Abartı değil.. Öyle bir hale gelindi ki, yarın bile belirsiz kimi kişi-kişiler için… Günün sabahı, öğleni, akşamı değil, artık saat başı neyle karşılayacağımızı, nasıl olacağımızı bilemez şekilde, meçhulleşerek yol alıyoruz?!..

***

İşte, trafikte, evde bile kavga büyük!!.. Kim kiminle, iş tutmuş, kim dost, kim düşman belli değil?.. Hırsız kim, dürüst kim?.. Cani kim, masum kim?.. Rüşvetçi kim, vicdan sahibi kim?..  Meçhul de meçhul!

***

Ne hazindir ki, aynı minvalde kurumsal işleyiş gibi, siyasal mevki ve kurumlar da aynı rotada ilerliyor, ahlaki değerlerden uzak, gayri ahlaki membayla yol alıyor..! 

***

Ülkenin idaresine talip olan siyasi partilere bakıyoruz, denir ya al birini vur ötekine.. Eee boşuna söylenmiş bir söz değil.. Balık baştan kokar diye..  Toplum ve idari yapı böylesi bir kokuşmuşluk içerisinde!

***

Baksanıza her günün sabahında haber bültenlerine son dakika operasyon haberleri makinalı tüfek misli, toplumsal ve kurumsal çürümüşlüğü içeren, skandal haberler önümüze düşüyor.. 

***

Öyle ki, yasadışı terör örgütleri klasiğine, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, vurgun,  suç örgütleri, çeteler, çökmeler günün sıradanlaşan, vakıaları halini aldı.. Gözaltı tutuklama, ve yeni yeni ifşalar!..

***

Eskiden 3-5 sayıyla sınırlıydı, göz altılar!.. Şimdi, 50’den aşağı düşmüyor..  Bir tutuklama fırtınası mı, furyası mı? Ne derseniz deyin bilemiyorum.!

***

İş adamları mı, gazeteciler mi, örgütlü sivil yapılar mı, doktor mu, avukat mı, savcı mı hakim mi, asker mi polis mi?!.. Alayı, kimi ararsanız, şirazesinden çıkmayan  yok?! Etrafınıza bakmanız yeter!

***

Neyse elbet bir gün, çeteler, şer yapılar, sülükler, kan emiciler ve siyasi koltuk ihtiraslı, enva-i yüzlü beko avanlar kaybedecek, hak kazanacak!..

***

Belediyelerin makamlarını rüşvetin çarkı, birimlerini de yolsuzluk, usulsüzlük, rant çarkına döndürenlerin, hak, hukuk ve adaleti namlunun ucunda ikmal eden mafya çetelerinin, üstesinden gelinecek!..

***

Baharı da, yazı da, kışı da tüm içtimai ruhuyla, kardeşçe ahlaki erdemlilikle bütünleşip, yaşayacağız!

***

 

12 YILLIK ZORUNLU EĞİTİM..

Mevcut kirlenmemizin etkilerinden biri diyebilir miyiz? Düşünülmeli.. 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin etkileri nasıl bir ölçekte!? Ki,  mevzu tartışma masasında.. Artısı mı, eksisi mi?.. Mevcut hal, “toplumsal hakikat” ölçeğinde, kaybı yüksek!.. Çünkü, 12 Yıllık eğitimin, nesil yaşı noktasında, 18 ila 20’yi bulur.. Hal böyle olunca da, mesleki alan tamamen, tükeniyor.!

***

Sanayici de, küçük işletme ve esnaflar da, ne diyor.. Özellikle de, sanayi sektörü için.. Çırak yok, kalfa yok.. Usta artık yetişmiyor.. Tornacı, marangoz, kaynakçı, demirci, operatörler!.. Hepsinin tükenimi, 12 Yıllık eğitimin getirdiği eksiler!..

***

Oysa ki, 8 yıllık eğitimdeki zorunluluk vaki olduğu dönemde, bu kadar yüksek dozajlı meslek alanındaki işlerde kayıp yoktu.. Şu veya bu şekilde, farklı gerekçelerin yarattığı zorunlulukla okuyamayan çocuklar, “mesleki yönde çırak olarak verilir ve iş öğrenilerek, ustalaşırlardı?”

***

Ne var ki şimdi yok!.. Belki ağır bir itham ve yüksek dozajlı bir suçlama olacak? Lakin gerçek ortada.. Mevcudiyetin doğurduğu sonuç, suça itilen çocuklar, sokak çeteleri, dijital alandaki suç ve suçlu potansiyelinin önlenemez boyuta gelmesi..

***

Ne diyor eğitimci dostumuz!.. Zorunlu eğitim; 5 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul şeklinde olmalıdır.”  Ve gerekçesini de şöyle açıklıyor.. Diyor ki; “Ortaokulda hazırlanacak kişisel karakter ve kapasite raporları ile çocuğun lise eğitimine devam edip etmeyeceği “puanlama ve gözlem değerlendirme” sonucunda ortaya konulmalıdır.. Okuyamayacak çocuklar zorlanmamalıdır. Yeteneğine göre mesleki kurslara ya da meslek liselerine yönlendirilmelidir.

***

İsteyen örgün eğitime devam edebilmeli, isteyen dünyada hızla yayılmakta olan ev okulu yöntemiyle, açıktan devam edebilmeli, devletin yapacağı sınavlara girerek diplomasını alabilmelidir.

***

Anaokulu da mecburi tutulmamalıdır. Çünkü büyükşehirlerde çalışan aileler zaten kendi ihtiyaçları doğrultusunda çocuklarını anaokullarına ya da okul öncesi eğitim kurumlarına vermektedir. Okul öncesi dönemi kritik öneme sahiptir. Bu yaşlarda anne baba, kendi çocuğunu yetiştirme fırsatı bulmalıdır.

***

Sonuç itibariyle.. Eğer ki meslek okullarına ağırlık verilecekse.. Çırak, kalfa, sektörel alana kalifiye eleman yetiştirmek isteniliyorsa.. Çocukların eğitim ve çevresel etkilerin rotasında, mesleklere yönlendirilecekse!.. 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi, kapsamlı şekilde gözden geçirilerek, kısaltılmalı..

 ***

 

GÜNÜN SÖZÜ..

Ruhunda yamukluk olanın, fiziki bozukluğunun kıymeti harbiyesi yoktur!..