HER ŞEY CEZA MI!?..
İlla ki.. Her cezanın bir de caydırıcılık özelliği olmalı.. Ancak cezadan daha çok, suç ve suçluları önlemede ortaya konulması gereken, sosyal, siyasal, ekonomik olguların, arıza-i yaratıcılığını önlemek!.. Özellikle de, toplumsal yönü..
***
Son zamanlarda, sıkça duyar ve yine sıkça biz dillendirip, kalem oynatırız!.. Ülkede vuku bulan infial üretici suç ve suçlulara dair; ne ara böyle olduk?.. Genelleştirerek, toplumu artık tanıyamaz hale geldik.?! Maalesef; bu minvalde hiç de sağlıklı bir seyir söz konusu değil..
***
Nitekim gün veya saat diyebiliriz ki, iğrenççe işlenen bir suç veya faille, yüz yüze gelmemek!.. Haber bültenlerinde, konu edilmesin.. Sıkça duyuyoruz.. Dehşetli, fecaat kan donduran bir zorbalık mı, şiddet mi, cinayet mi, cinsel saldırı mı, trafik terörü mü?.. Hepsini hırla yaşıyoruz…
***
Yaşananlar karşısında söylenmeye başlıyoruz bu kez!.. Öfke, sinir, kaygı bir o kadar da, isyankar kesilerek!.. Bu bir caniliktir.? Bir insan nasıl böyle bir alçaklığı, şerefsizliği yapabilir.. İnsan hayatı bu kadar mı ucuz!.. Bu sorumsuzluk, bu keyfiyet, bu ahlaksızlık nereye kadar?..
***
Tepkisel deşarjın ardından bu kez, kendimize özgü başlıyoruz klasik sorumlu aramaya?. Suç ve suçlunun ikmalinde; kim sorumlu deriz.. Hep de ilk olarak aklımıza, ki bugün de toplumun ekseriyetinde görüyorum!.. Ceza kanunlarımız, sistem ve işleyiş mekanizması üzerine, denilir ki, “ah ki ah, cezalarımız caydırıcı değil?.."
***
Detaya girerek; eğer ki cezalarımız caydırıcı olsaydı, o alçak bu suçu işlemezdi, cesaret edemezdi.. Eğer ki, zamanında bu ceza verilseydi, sapık adam cinsel istismara kalkışmazdı.. Eğer ki, verilen ceza ibreti alemlik etmiş olsaydı, o cani trafikte terör estirmezdi?
***
Uzayıp giden bir sorumlu bulduk ihdasıyla, geliştirilir olaya fail bulmak için!.. Tek tartışma cezaların caydırıcı olmayışı.. Oysa ki, insanoğlunun varlık tarihi itibariyle yaşam düzeninde suç ve ceza birbirlerini, takip eden olmuştur.. Toplumda bilfiil suç olarak tanımlandığı an, o suçun önlenmesi için ceza-i müeyyide ikmal edilmiştir…
***
Belirlenen cezai mevzuatın ana psikolojik uygulanmasında temel etken şu olmuştur.. Ki bunu akademik alan, basit bir çözüm formülü olarak görmektedir.. “Suç işleyeni pişman edecek bir ceza verirsiniz.. Ki bir daha böylesi bir suçu tekrar etmesin, kimse de benzer suçu işlemeye yönelmesin, çekinsin tezi..”
***
Bu klasik, ezberci mantık ne yazık ki, ne suç oranını düşürmüştür, ne de suçluların azalmasını sağlamıştır… Bugün görüyor ve yaşıyoruz ki, bu tez ve düz mantık, yeterince bir şifa sağlayıcı değil.. Metod kendi başına, kafi gelmiyor?.. Nitekim, suç ve suçlularla alakalı bilimin, psikolojinin ve sosyolojinin yekün şekilde ortaya koyduğu tez, bu fikri tek başına yeterli görmüyor?..
***
Ne diyor cezaların caydırıcılık özelliği ilk etapta geçici bir sağlıklı ortam yaratıp, suç ve suçluları önlemede, netice sağlıyorsa da.. Zaman içerisinde, tek başına, çözüm üretici olmadığı ortaya çıkıyor.. Suç ve suçlunun ilişkiler ağı içerisinde, tüm toplumsal yapısının da göz önüne alınması gerekir.. Neden, suça itildi, ya da suç işledi?
***
Bugün ülkemizde, coğrafyamızda özellikle de ilimizde vuku bulan hadiselerin temelinde yorumlanan bir etken var ki, o da tıpkı cezaların caydırıcılığıyla sınırlı kalan fikri beyan gibi maddi koşullara bağlı tutuluyor.. Yoksulluktur suçu ve suçluyu üreten diye!.. Ancak kimi suçlar var ki akla ziyan noktasında, övülür olması?..
***
İşte son zamanlarda bunu vahim şekilde sahada görüyor, suç ve suçlular tabiri caizse bağımlılık üretici bir şekilde, sarmaşık misali, yayılıyor. Şu sosyal medya!.. Özellikle TikTok, Instagram gibi mecralarda suç ve suçlular öylesine iğrenç, alçakça düzlemelerle; cazip kılınarak, övülüyor, sahipleniyor.. En korkunç; mafya özentisi!
***
15 yaşındaki Ahmet Minguzzi olayı, bunun bariz örneği!.. Gündüz vakti, insanların yoğun olduğu bir pazarda; bıçaklanarak öldürülüyor.. Yetmiyor failler ve onları övenler, aile fertlerinden tutun da, en uzağındaki kişiyi bile tehdit ediyor, sizi de öldürürüz paylaşımında bulunuyor.. Bunu yapanlar, katillerini de birer kahraman ilan ediyorlar..
***
Bu olay şunu gösteriyor, sosyo-psikolojik sarmalın içerisinde cezanız ne kadar ağır olursa olsun, şifa sağlayıcı olmaz!.. Kaldı ki, 17 yaşındaki lise son sınıf öğrencisi Kübra Seyfioğlu’nu hayattan koparan, kayıtlara da trafik kazası olarak geçen olay!.. Fail, 16 yaşında Cengiz Güzel.. Çocuk, reşit bile değil..
***
Rent a car!. Yani araç kiralama.. Bu çocuk gidiyor, araç kiralıyor.. Sonra aşırı derecede alkol alıyor.. Ve trafiğe çıkıp, yolları kafa yapısıyla; hız alanı olarak, görüp gaza basıyor!.. Sonuç, çarptığı kız yaşamını yitirdi.. Kendisi de, şimdi cezaevinde.. Kübra için adalet istiyoruz deniliyor, onun için de ne kadar az ceza alabilir mücadelesi!..
***
Peki, bu iki örnek vakıa; ilk mi?.. Değil. Nice benzer vakıalar vaki.. Daha acı verici, daha kahredici.. Demem o ki, bizim toplumsal olarak kendimizi çek etmemiz gerekir? Sorgulamalıyız, kendimizi!…
***
Ve demeliyiz ki; suç işleyenin övülmediği, suçu kahramanlaştırmadığımız.. Siyasi ve ideolojik kutuplaşmayla işlenen suçları kategorize etmediğimiz.. Bir düzenin ve ahlakın ikmaline ihtiyacımız var!..
***
Özü itibariyle takıntımız; ceza!.. Ki bu da doğal olarak, Adalet Sistemine olan güvensizliğin, yaratıcı bir kanıtı olması münasebetiyle!.. Caydırıcı ceza olmadığı kanısı; toplumsal gerçeğimizi, kangrenleştiriyor..
***
Toplumun vücut katmanlarını tetikleyen diğer etkenlere odaklanmıyor, akıl edicilik içerisinde; “toplum ne ara bu hale geldi” sorusuna kafa yormuyoruz, ya da sıra gelmiyor!.. Ama bildiğim tek şey var; cezaların caydırıcılığıyla suç ve suçluların üstesinden gelmek mümkün değildir?..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Suça ahlaki libası giydiren cezanın caydırıcılığı, topluma ise adil ve adaletli tutumdur