VAROLUŞÇULUK 2

Varoluşçu yazı dizisinin devamı;

Fyodor Dostoyevski – Yeraltından Notlar

“Ben hasta bir adamım… Alıngan bir adamım. Suratsız bir adamım. Sanırım karaciğerim hasta.”
Kahramanın kendi içindeki çatışmayı, dünyayla ve kendisiyle olan düşmanlığını yansıtır. Yeraltı adamı, varoluşun karanlık yönünü dile getirir.

Türk Varoluşçu Yazarlar:

         •        Oğuz Atay: Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar gibi romanlarında bireyin yalnızlığı, toplumla çatışması ve anlam arayışı işlenir.

         •        Ferit Edgü: Hakkâri’de Bir Mevsim adlı eseri, bireyin doğa ve insanla yüzleşmesini anlatır.

         •        Yusuf Atılgan: Aylak Adam ve Anayurt Oteli adlı romanlarında birey-toplum çatışması, içsel bunalım ve yalnızlık ön plandadır.

         •        Bilge Karasu: Diliyle ve felsefi altyapısıyla varoluşçuluğa yaklaşır (Gece, Troya’da Ölüm Vardı).

         •        Tezer Özlü: Çocukluğun Soğuk Geceleri, Yaşamın Ucuna Yolculuk gibi eserlerinde varoluşsal sıkıntılar, intihar ve yabancılaşma temaları vardır.

  Albert Camus – Yabancı

“Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.”
Bu giriş cümlesi, Meursault’nun olaylara karşı kayıtsızlığı ve duygusal yabancılaşmasını yansıtır. Varoluşçuluğun "duygusuz gerçekçilik" anlayışını simgeler.

 Franz Kafka – Dönüşüm

“Gregor Samsa, bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”
Bu başlangıç, insanın bir anda tanınmaz hale gelmesini ve toplumdan dışlanmasını anlatır. Kafka’nın varoluşsal yabancılaşma temasının merkezindedir.

 

 Oğuz Atay – Tutunamayanlar

“Korkuyorum. Kendimden korkuyorum. Herkes olmaktan korkuyorum. Herkes gibi olmaktan.”
Selim Işık’ın toplumla olan çatışması ve bireysel yalnızlığı varoluşçuluğun merkezindedir.

Yusuf Atılgan – Aylak Adam “Bir insan bir insanı sevebilir mi gerçekten? Hem de ömrü boyunca.”
C.’nin aşk, aidiyet ve insan ilişkileri hakkındaki sorgulamaları, yalnızlıkla örülüdür.

Ferit Edgü – Hakkâri’de Bir Mevsim

“Konuşmuyordum. Konuşacak hiçbir şeyim yoktu. Onlar da sormuyorlardı.”
Kendini tanımlamaya çalışan, sessizlikle çevrili bir öğretmenin yalnızlığı anlatılır.

Tezer Özlü – Yaşamın Ucuna Yolculuk “Çocukken her şey daha mı anlamlıydı, yoksa o zamanlar da anlamsızlığı anlamlandıramadığımız için mi böyleydi?”
Tezer Özlü ’nün kendine dönük içsel sorgulamaları, yaşamın anlamına dair varoluşsal bir arayışa işaret eder.

Elbette! "Anlam arayışı" varoluşçuluğun en temel temalarından biridir. Bu arayış, bireyin hayatı boyunca karşılaştığı boşluk, belirsizlik, yabancılaşma ve özgürlük duygularıyla şekillenir.

Aşağıda, anlam arayışını işleyen önemli eserlerden analizlerle birlikte pasajlar paylaşıyorum.

 Anlam Arayışı Temalı Pasaj ve Analizler

 Albert Camus – Yabancı “Her şeyin anlamsız olduğunu anladığımda, özgür olduğumu da anladım.”

Analiz:
Camus, bu cümleyle absürd felsefesinin temelini sunar. Hayatın doğasında anlam olmadığı fikri, ilk bakışta karamsar görünse de bireyin bu boşluğu kendi anlamıyla doldurabileceğini savunur. Meursault karakteri, toplumsal beklentilere uymadığı ve duygularını sorguladığı için "anlamsızlık"la yüzleşir ama bu yüzleşme, onun gerçek özgürlüğe ulaşmasını sağlar.

 Jean-Paul Sartre – Bulantı 

“Varlık benim için bir fazlalıktı. Ne zaman, neden var olduğumu bilmiyorum. Sadece buradayım.”

Analiz:
Sartre’ın kahramanı, varlığın nedenini sorguladıkça ona “bulantı” gelir. Bu, yalnızca fiziksel değil, metafiziksel bir mide bulantısıdır. Varlığın temelsizliğini anlamak, bireyi anlam arayışının eşiğine getirir. Ancak Sartre’a göre, bu boşluk bir kriz değil, bir olanaktır. İnsan bu boşlukta kendi anlamını yaratabilir.

 Franz Kafka – Dava

“Suçlu olduğu bile söylenmeden bir sabah tutuklandı Joseph K.”Analiz:
Kafka’da anlam arayışı genellikle çıkışsızlık ve bürokratik labirentler içinde ezilir. Joseph K.’nın yaşadığı deneyim, bir düzenin içinde kendine neden yer bulamadığını, neden yargılandığını anlayamamasıdır. Bu “bilinmezliğe karşı arayış”, Kafka'nın evreninde cevapsız kalır. Anlam, ulaşılmaz ya da yoktur.

 Yusuf Atılgan – Aylak Adam

“Bir kadın, bir sevgi, bir iş, bir ev... Belki de bunların hepsi bir tuzaktı.”

Analiz:
C., toplumun sunduğu anlam kalıplarını (evlilik, iş, aidiyet) reddeder. Aradığı şey "gerçekliktir", yüzeysel ilişkiler ya da kalıplaşmış mutluluklar değil. Ancak bu arayış, onu yalnızlaştırır. Atılgan’ın karakteri, anlamın ancak bireysel sorgulama ve içsel yolculukla bulunabileceğini gösterir.

 Tezer Özlü – Yaşamın Ucuna Yolculuk

“Yaşamak zorunda olmak, bir ceza gibi. Ama yine de yaşıyoruz, anlam arayarak.”

Analiz:
Tezer Özlü’nün arayışı, çok daha kişiseldir. Travmalar, aile ilişkileri, toplumsal baskılar onun için hayatı daraltır. Yazar, bu dar dünyadan kaçmak ve anlamı "yaşamın ucunda", yani sınırlarında aramak ister. Yazı onun için hem terapi hem de varoluşsal bir keşiftir.