Barış Tek Kanatlı Kuş Değildir: Kürt Meselesi Bağlamında Çatışma ve Çözüm Dinamiklerinin Analizi

“Barış tek kanatlı kuş değildir” söylemi üzerinden Türkiye’deki Kürt meselesinin analizi.

Kürt sorunu, hem siyasal hem de toplumsal yönleri olan çok katmanlı bir olgudur. Çatışma çözümü kuramları çerçevesinde devletin ve Kürt hareketinin karşılıklı sorumlulukları, başarısız barış süreçleri ve toplumsal katılımın eksikliği ele alınmalıdır. Barış süreci için gerekli olan çok aktörlü ve çok boyutlu yaklaşım yapısal dönüşüm ihtiyacı ile beraber ele alınıp öne çıkarılmalıdır. 

Kürt meselesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana varlığını sürdüren çok katmanlı bir siyasal sorundur. Bu sorunun silahlı mücadeleye dönüşmesiyle birlikte devletin savaşla kurduğu ilişki, klasik güvenlik anlayışlarının ötesinde, devletin kendini yeniden tanımladığı bir alana dönüşmüştür.

Türkiye’deki Kürt meselesi, yalnızca bir etnik talepler sorunu değil, aynı zamanda bir demokrasi ve toplumsal adalet sorunudur. “Barış tek kanatlı kuş değildir” metaforu, çözüm sürecinin çift taraflı çaba, güven ve irade gerektirdiğini ima eder. Türkiye’nin Kürt meselesindeki barış girişimlerinin bugüne dek neden sürdürülebilir olamadığını yapısal, tarihsel ve kuramsal açıdan tartışmak gerekir.

Kuramsal çerçevede Galtung (1969), barışı yalnızca silahlı çatışmaların sona ermesi olarak değil, aynı zamanda yapısal şiddetin giderilmesiyle tanımlar. Türkiye'de Kürt kimliğinin tanınmaması, anadil yasakları ve siyasal temsilde dışlanma gibi olgular, bir anlamda yapısal şiddetin örnekleridir. Diğer yandan Lederach (1997), barışın sadece çatışmanın sonlandırılması değil, taraflar arasında yeni bir ilişki biçiminin inşası olduğunu savunur. Türkiye’deki barış süreçlerinin başarısızlığı, büyük ölçüde bu dönüşümün sağlanamamasından kaynaklanmaktadır.

Devlet, Kürt meselesine uzun süre güvenlikçi bir yaklaşımla yaklaşmıştır. 1980'ler sonrasında PKK'nin silahlı mücadeleye başlamasıyla birlikte mesele giderek askerî bir çatışmaya indirgenmiştir. Barış girişimleri (örneğin 2009 Demokratik Açılım süreci, 2013 Çözüm Süreci) çoğunlukla devletin inisiyatifiyle başlamış, ancak siyasal sistemin içindeki dirençler (askerî bürokrasi, yargı, ulusalcı muhalefet) ve toplumsal meşruiyet inşasındaki eksiklikler nedeniyle kalıcılaşamamıştır.

Kürt meselesinde artan baskılar, 1984’te PKK’nin silahlı mücadelesine zemin hazırlamıştır. 1990’lar boyunca süren yoğun çatışma dönemi, köy boşaltmaları, faili meçhuller ve zorla kaybetmelerle hafızalarda derin izler bırakmıştır (HRW, 1993).

Tek Kanatla Uçmaya Çalışmak: Başarısız Barış Girişimleri

2009 Demokratik Açılım
2009’da başlatılan Demokratik Açılım süreci, taraflar arasında doğrudan temas olmaksızın yürütülmüş ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmemiştir. Devletin niyeti “entegre etmek”, Kürt hareketinin beklentisi ise “tanınmak” idi. Bu beklenti farkı süreci akamete uğratmıştır (Watts, 2010).

PKK'nin sadece silahlı bir yapı olmaktan çıkıp, ideolojik ve siyasi düzlemde değişim göstermesi (Demokratik Konfederalizm gibi) barış için önemli fırsatlar yaratmıştır. Ancak hareketin silahlı yönünü tamamen terk etmemesi, siviller üzerindeki baskılar ve bölgesel ittifak ilişkileri (örneğin Suriye sahasında PYD ile Türkiye’nin ilişkisi) süreci zora sokmuştur. Bu yönüyle Kürt hareketi de "diğer kanat" olarak sorumluluk taşımaktadır.

2013–2015 Çözüm Süreci
İmralı görüşmeleri ve HDP’nin arabuluculuğu ile yürütülen süreç, önemli bir dönüm noktasıydı. Ancak karşılıklı güvensizlik, şeffaflık eksikliği ve hukuki reformların hayata geçirilmemesi nedeniyle 2015’te sona erdi. Suruç ve Ceylanpınar olaylarının ardından yeniden başlayan çatışmalar, sürecin temelsizliğini ortaya koymuştur (Çandar, 2020).

Çözüm Süreci, tarafların karşılıklı görüşmelere dayalı olarak yürüttüğü ender dönemlerden biridir. Ancak taraflar arasında karşılıklı güvenin yeterince inşa edilememesi, şeffaflığın eksikliği ve özellikle 2015 Suruç ve Ceylanpınar saldırıları gibi kriz anlarında siyasal irade sürecin sonunu getirmiştir.

Bu süreçte devletin ve PKK’nin birbirlerinden farklı beklentileri vardı. Devlet daha çok silahlı eylemlerin son bulmasını ve kamu düzeninin sağlanmasını isterken, Kürt hareketi anayasal reformlar ve yerel özerklik taleplerini öne çıkardı. Bu beklenti asimetrisi, barışın "tek kanatla" yürümeye çalıştığını gösteren somut bir örnektir.

Barışın uçabilmesi için devletin rolü çok önemlidir. Devletin, sadece güvenlikçi politikalarla değil, çoğulcu bir demokratik sistemle Kürtlerin taleplerine yanıt vermesi gerekir. Anayasal yurttaşlık tanımı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve ifade özgürlüğünün korunması temel adımlar arasındadır (Keyman & Gumuscu, 2014). Tabi burada  Kürt hareketinin sorumluluğu çok önemlidir. Kürt hareketi, siyasal mücadelesine legal şekilde yön vererek toplumsal meşruiyetini pekiştirmeli ve silahlı yöntemleri terk ettiği noktasında duruş sergilemelidir. Ayrıca yerel halkın taleplerine duyarlı, katılımcı bir dil benimsemelidir (Öktem, 2011).

Barış süreci sadece devlet ve silahlı aktörler arasında değil, toplumun tüm kesimleri arasında kurulmalıdır. Kadın hareketleri, insan hakları örgütleri ve dini yapılar gibi aktörlerin sürece katılımı barışın sürdürülebilirliğini artırır (Üstel, 2016).

Pek tabi ki kaybedilenler, faili meçhuller ve işkence gibi olaylarla yüzleşmeden kalıcı barış mümkün değildir. Hakikat komisyonlarının varlığı, adalet ve özür politikaları gereklidir (Tezcür, 2009).

Sonuç 

“Barış tek kanatlı kuş değildir” söylemi, Kürt meselesi bağlamında sadece taraflar arası değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de çok yönlü bir çabanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt meselesinin çözümü birlikte düşünülmelidir. Aksi takdirde barış girişimleri, temelsiz ve kısa ömürlü olmaya mahkum kalacaktır.


---

Kaynakça 

Çandar, C. (2020). Turkey’s Mission Impossible: War and Peace with the Kurds. Oxford University Press.

Galtung, J. (1969). Violence, Peace, and Peace Research. Journal of Peace Research, 6(3), 167–191.

HRW (Human Rights Watch). (1993). Turkey: Violations of Free Expression in Turkey.

Keyman, E. F., & Gumuscu, S. (2014). Democracy, Identity and Foreign Policy in Turkey. Palgrave Macmillan.

Lederach, J. P. (1997). Building Peace: Sustainable Reconciliation in Divided Societies. Washington DC: United States Institute of Peace Press.

Öktem, K. (2011). Angry Nation: Turkey since 1989. Zed Books.

Tezcür, G. M. (2009). Kurdish Nationalism and Identity in Turkey: A Conceptual Reinterpretation. European Journal of Turkish Studies.

Üstel, F. (2016). Türkiye'de Sivil Toplum ve Demokrasi. İstanbul: İletişim Yayınları.

Watts, N. F. (2010). Activists in Office: Kurdish Politics and Protest in Turkey. University of Washington Press.

Yeğen, M. (1999). Devlet Söyleminde Kürt Sorunu. İstanbul: İletişim Yayınları.