ÜSTÜNLÜK VE HEDEFTEKİ SİNSİLİK!!!

İran-İsrail savaşı 8’inci günde!.. Naklen ve kesintisiz canlı olarak izliyoruz.. TV ekranları, üçe bölünmüş.. Sunucu.. Tahran.. Tel Aviv.. Arada bir de, dörtlü, beşli kareler.. Orta da, vurulan yerlerin yıkıntıları.. Sabah, öğlen saatlerinde İsrail İran’ı.. Akşam ve gece yarısı da, İran İsrail’i vuruyor!.. 

***

Bombalar.. Füzeler.. İha’lar.. F-35’ler.. Söylem ve eylem, fiziki ve fiili düello!.. Karşılıklı tehditler havada uçuşuyor.. Geçen her zaman diliminde taraflar sürekli el yükseltiyor!.. Tabi, savaşın kazananı yok, kaybedeni çok gerçeğiyle hal-i hazırda, iki tarafta da ciddi zaiyat ve hasar söz konusu!…

***

Savaşın seyrinde psikolojik üstünlük kimde derseniz!?.. Doğrusu iki taraf için de, söylenecek çok şey vardır.. Ama görüntü ve yorumlar İsrail’i bir el üstün olarak gösteriyor.. Ama velakin Tel Aviv’in dokunulmaz, vurulamaz, güç algısı tar-ü mar!?.

***

Ortadoğu’nun en güvenlikli, Demir kubbeye sahip, ülke başkenti algı ve hükmü, İran’dan atılan ve yağmur gibi inen, füzelerle, çöktü!.. Emekli generaller ne diyor, demir kubbe kevgire döndü.. Daha da dönecek?!

***

İran’ı kendi içinde devşirdikleriyle, generalleri, bilim adamlarını, siyasetçileri yatak odasında, katletmeyle övünen MOSSAD’ın da, gördük ki, karargâhını bile, Tahran'dan atılan füzeler vurdu.. Ciddi bir kayıp var.. Sosyo-ekonomik yönde İsrail’ın hızla derin  çöküşün içerisinde olduğunu söylemek gerekir.. 

***

Artık hem kendini savunma adına, hem de gelen saldırılara karşı misillemede bulunma yönünde silah ve mühimmat sıkıntısı yaşıyor!.. ABD ve AB ülkelerinin verdiği destekler de yeterlik arz etmiyor!?. 

***

Yani!.. İran mevcut yarım asırlık ambargoya rağmen!.. Kendi iç karışıklığı.. Rejimden kaynaklı, dağınıklığa rağmen!.. Bugün görünüyor ki, kolay lokma değil.. İsrail’e büyük geldi. Nitekim Netanyahu bunu gördüğü içindir ki, Trump’ın kıçından ayrılmıyor.. 

***

Sürekli telkin ve çağrıyla, İran’a bizzat müdahale etmesini istiyor.. ABD’yi bilfiil sahada savaşın içerisinde yer almasını isteyerek, varlığını diri tutmaya çalışıyor!.. Yoksa, İsrail’in hal-i pür melali, ciddi şekilde mevta olacak?!..

***

REJİM DEĞİŞİKLİĞİ!..

İlk gün ifade ettim.. Tazeleyerek yeniden aktarmak gerekiyor.. Gerek İran’ı hedef tahtasına koyanlar olsun, gerekse de bizdeki kimi sözde mürekkep yalayıcılar olsun!.. Bir tutturmuşlar gidiyor her şey; “İran’da rejim değişikliği” içindir!.. 

***

İsrail’in saldırılarında hedef bu!.. ABD ve Tel Aviv’in savaşın çıkış anı itibariyle sıkça rejim değişikliğine vurgu yapılarak, halkı kışkırtma adına, geliştirdikleri metotlar herkesin malumu!…

***

Peki, nasıl olacak?.. Mevcut iktidar nasıl devrilecek?.. Değişikliği, kim yapacak?.. Akıl karı mı?.. İsrail, yedi düvelle iş tutarak, İran halkının üzerine, evlerine, barklarına, işyerlerine, kısacası tepelerine tepelerine bomba yağdırarak mı bunu yapacak?!.. 

***

Kendi halkını atılan bombalarla öldüren İsrail’e sen haklısın, sen bizim hakkımızı, hukukumuzu, özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı savunuyorsun mu diyecekler!!.. Kendi ülkesine ve milletine açılan savaşta, teslim bayrağı mı çekecekler?

***

Kaldı ki, ABD ve İsrail’in derdi, rejim değil ki?.. Ve bunu İran halkı da biliyor.. Siyonizmin, emperyalistlerin hedefi, İran’ı ne şekilde olursa olsun, etkisiz hale getirip, yeraltı ve yer üstü zenginliklerini, sömürebilmek!.. 

***

İşte Irak, işte Suriye, işte Filistin, Libya! Afganistan.. Seri şekilde aynı akıbete uğrayan nice ülkeler var.. Buradan çıkarılması gereken dersler bulunuyor.  Onun için yüzde 20’lik bir temsiliyet olsa dahi, İran’da rejim değişikliği kısa sürede, ne mümkündür diyorum?!

***

Gelelim rejim derken, ne kastediliyor!.. İran dört dörtlük bir ülke ve yönetime sahip değil.. Eksiklikleri, yanlışlıkları, mezhep esasına dayalı, iç ve dış angajmanları çok.. Irak’ın, Suriye’nin hatta Filistin’in uğradıkları hazin sonuçlarda kabahati yüksek.. 

***

Yani günahkar!.. Bunu yıllardır dile getiriyoruz.. Bölgede mezhebi bir mücadele yürütüyor. Türkiye’ye de büyük zararı ve müdahalesi oldu.. Ama tüm bu günahkarlığına rağmen, ne İsrail’in hedefi, ne de ABD’nin isteği onun günahkarlığı değil, savunduğudur.. Ki o da İslam’dır.. 

***

İÇİMİZDEKİLERİN ŞİRRETLİĞİ!..

Hep deriz!.. Siz hala mı anlamadınız, Ortadoğu’da yaşananlar hilal ve haç savaşıdır.. Evet, İsrail’in saldırıları, barbarlığı, ABD’nin vampir gibi kan emiciliğinin özünde yatan, İslam’dır…

Mevcut hal-i durumu bu minvalde okumalıyız!.. Türkiye bugün, İran’ın arkasında!.. Saldırıları lanetliyor, İran’ın karşılık vermesini kendi savunma hakkı olarak gördüğünü söylüyor!..

***

Her ne kadar, İran’ın çok sayıda sırttan hançerini yemiş olsak da, Türkiye insani, vicdani, rahmani ve hakkın”yanında olduğu gerçeğiyle; dik duruyor!.. AK Parti’nin önceki günkü grup toplantısını izlediniz mi bilmiyorum.. Canlı olarak izledim.. Orada Erdoğan açık ve net bir ifadeyle, savaşın ana amacını deklare etti..

***

İsrail haydutluk yapıyor, saldırılarla haydutluğunu genişletiyor..  İsrail, saldırgan, yayılmacı ve terörist bir ülkedir. Nihai hedefinde de Türkiye dahil, diğer bölge ülkeleri vardır. İran'a yönelik saldırıları devam ederken, nitekim İsrail ve Avrupa’nın kan emicileri bunu açıkça dillendirmeye başladılar!… "HAMAS ve İran'dan sonra hedefimizde Türkiye var. Türkiye'ye de sıra gelecek."

***

Hasılı kelam!.. Biz bu hakikate vakıf ve gerçeği biliyoruz.. Ancak, ülke ahalisi kadar, Türkiye’deki muhalefetin de, bunu görmesi ve bilmesi lazım!.. Çünkü bugün bile, Gazze’deki soykırımı ve vahşeti görmelerine rağmen, terör devleti İsrail’i destekleyenler var.. 

***

Sosyal medya başta olmak üzere yazılı ve görsel kulvarda, hainler var!.. Bizim ivedi olarak, üstesinden gelmemiz ya da ders-i ibret noktasında aklımızı başımıza almamız gerekir!.. Yoksa; “yılan bize doğru da, hamle yapmaya hazır!?.”

***

SORGULAYALIM?..

Onun için sorgulayalım!.. Siyonist medyanın, İstanbul’da neden karargah kurduğunu!.. Algı operasyonlarını, neden ikmale getirdiğini.. Ve Arap devletlerinin birer birer, İsrail’e dost kılındığını, bel çıkıldığını da!.. En bariz net olanı da, Filistin ve Gazze’nin fiziki yönde, nasıl yalnızlaştığını.?

***

AYŞE ŞAN’IN NAAŞI!..

Kendisi, Kürt müziğinin taçsız kraliçesi diye bilinir.. Ama ben O’nu tacı olan bir kraliçe olarak görüyor ve anıyorum.. Rahmetli, Mahmut Kızıl’ın kadar, onun şarkılarıyla, stranlarıyla, ağıtlarını dinleyerek, hayatımızın büyük bölümü geçti.. Dönen plaklar hep onların idi.. Kızıl, memleketinde öldü, sürgünler yaşadıysa da!..

***

Ayşe Şan.. 29 yıl önce öldü. Hayatı trajik hadiselerle dolu. O da, dönemin inkar ve asimilasyon anlayışına maruz kalanların, mağdur olanların başında yer aldı.. Sürgünler yaşayan biri idi… Onun, son durağı, Almanya sonrası İzmir oldu.. Ki orada da vefat etti. 

***

Vasiyet etmişti.. “Ben bir gün ölürsem, naaşımı doğup, büyüdüğüm, sürgünlerde hasretlendiğim Diyarbekir’ime gömün.. Amedime gömün beni..” İşte o vasiyet, 29 yıl sonra yerine getirildi.. Neden bugün, neden bu kadar gecikmeli oldu sorgulamasına girmiyorum!.. 

***

Meramın hasılına katkı sunmuyor.. Neticede söylenecek söz o da ilimizin, bölgemizin bir değeri, kültürümüzün bir elçisi!.. Öyle, siyasi, ideolojik, kutuplaştıran bir arenaya ya da sahiplenilmişliğe boğdurulmamalı..! 

***

O herkesin Ayşe Şan’ı..  Bıraktığı miras da, şarkıları, stranları ve ağıtlarıdır.? Ki onlar da, bizim kültürümüzün, membasından yetişenlerdir!.. Mekanı cennet olsun..!

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Yaşanmış her şeyi yaşanmamış olarak görmek; teslimiyettir!..

 ***

HAYIRLI CUMALAR.