DİYARBAKIR – ÇÜNGÜŞ

Gezgin ruhumu yanıma alıp Diyarbakır’ın ilçesi Çüngüş’e ve köylerine uzandım.

Çüngüş’ün birçok köyünde eskiye dair özlemini duyduğumuz yaşam biçimi el değmeden devam ediyor. Evler yüz yıl önce olduğu haliyle topraktan birinin damı üstteki evin avlusu.

Atalar köyü Çüngüş merkeze yaklaşık 20 km. Çüngüş çermik yolu üzerinden ulaşım sağlanıyor yol oldukça virajlı ve çetin. Yukarısındaki mezrayı da dahil edersek yaklaşık 150 hane var köyde.

Köy halkının geneli arıcılık ve bağ bahçelerinden elde ettikleri sebze ve meyvelerle geçimlerini sağlıyorlar. Araçlar köyün içerisine giremiyor tepede kurulu olduğundan taraça biçiminde, evler üst üste sıralı köyün içinde yüzlerce ağaç var.

Sarı yapraklar kahve toprağı öyle güzel süslemişti ki içinden çıkasım gelmedi hiç. Gelmek zorunda kalmazsam kalacak onlarca evim de vardı hani.

Atalar köyü halkı sıcacık misafirperver hiç tanımadığım insanlar evinde çay içtim sohbet ettim.

Labirent gibi dizili köyün içinde cami, okul ve market de var.

Evler sobayla ısınıyor odaların tavanı kavak ağaçlarından elde edilmiş silindir şeklindeki kütüklerle desteklenmiş. Mutfaklarda dolaplar yerine terekler var. Geçmişin huzurunu da hâlâ içinde barındırıyor.

Çok koltuklu, çok masalı, TV üniteli, goldlarla döşeli, betonlarla çevrili evlerimizden daha çok huzur vardı bize evini açan fethi bey ve ailesinin yer sofrasında. Çüngüş Atalar’a yolunuz düşerse fethi beyden bal almayı unutmayın.

Evlerin yenilememesinin sebebi kamyon pikap gibi araçların köyün içine giremiyor oluşu dolayısıyla tuğla ve kum taşınamıyor.

Bizlere nostaljik doğal tarihi gelen evleri ve köyleri onlara bize geldiği kadar muhteşem gelmiyor takdir edersiniz çünkü bakımsızlıkların sıkıntılarını onlar çekiyorlar

Kendi avlusu komşusunun çatısında güneşlenen yaşlı bir amca Çüngüş’ün

Çoğu köyünde ve merkezinde Türklerinde yaşadığını söyledi. Yüzyıllar önce Anadolu’dan gelip yerleşmişler sonrasında da düzenlerini hiç bozmamışlar Zaza ve Kürtlerle birlikte yaşamlarını idame ettiriyorlar.

           

Bu arada Çüngüş’ün birçok köyü böyle Akbaşak ve Geçitköy de yine tarihi ve doğal. Geçitköy, Fırat’ın sularını da içinde almış, Fırat nehrinin bir kolu buradan geçiyor.

Köyler her yıl göç veriyor. Gençler üniversiteye başladıklarından veya evlilik sebebiyle köyden bir bir ayrılıyor.

Köy halkı ticaretini yaptıkları ürünleri sebze, meyve bal az miktarda da süt ürünlerini eşek ve katırlarla Çermik ya da Çüngüş’e ulaştırıyor.

Hayvancılık eskiden daha çok yapılırmış köyün içinde birçok ahır mevcut ama hem bakacak kimse olmadığından hem köyün konumu itibariyle çok elverişli olmadığından artık tercih edilmiyor.

Hayvanı olan haneler var ama onlarda daha çok kendi süt ve peynirlerini elde etmek için besliyorlar.

Köyün içinden dışarıyı seyrettiğinizde manzara mükemmel dağlar, yeşil, sarımtırak, turuncu yapraklar virajlı yollara inen bulutlar…

Köyün dışından asfalt yoldan, köye bakmanın da tadı bambaşka evler dağların ağaçların arasında komünal mücevher gibi.

Şimdi diyeceksiniz ki sen hiç köy görmedin mi? :) Çok şükür benim de bir köyüm var ama şehir yaşamı o kadar baydı ki. Ağaç, nehir, oksijen bizler için artık lüks sayılıyor…