SEVMENİN KİTABI

Eduardo Galeano’nun Sevmenin Kitabı’nı geçen hafta bitirdim markajını sizlere sunuyorum.

Okuruna romanın doğrusallığını değil, hayatın parçalı dağılımını sunuyor. Galeano’nun cümleleri kısa, kırık, çoğu zaman yarım bırakılmış gibi…

Fakat her kırık, insanın içindeki boşluğa birebir uyuyor. Kitabı okurken “parçalar” arasında değil, parçaların arasındaki sessizlikte ilerliyorsunuz. Asıl akış, o sessizlikte.

     Galeano’nun tüm eserlerinde görülen lirik-epik karışımı ton, bu kitapta en yoğun biçimine ulaşmış. Masal, hatıra, toplumsal vicdan, ironik gözlem…

Hepsi aynı avuçta durur. O yüzden kitabı tür olarak sınıflandırmak zordur; hikâye defteri, şiirli günlük, tanıklık kitabı… Hangisi derseniz doğru olur, hangisi derseniz eksik kalır.

Eser, birbirinden bağımsız gibi görünen yüzlerce kısa metinden oluşur. Bu yapıya teknik olarak “fragman kompozisyonu” denir.

1–2 paragraf uzunluğunda mikro öyküler, anlık sahneler, felsefi kırıntılar, politik ağıtlar, çocukluk anılarına benzeyen iç monologlar

olarak sıralayabilirim.

Bu kırıklı yapı, beni hızlandırdı okurken ama Galeano’nun dili, aynı anda yavaşlatır. Çünkü her bölüm, cümle bittiğinde bile anlamı tamamlanmaz.

Okur, bir boşlukta daha yürür. Kitabın akıcılığının sırrı da burada: ritimden değil, nefes aralarından doğan bir akıcılık.

Kısa bir Galeano cümlesi bunu özetler:
“Hafıza parçalardan doğar.” Kitabın tamamı bu cümlenin dramatik karşılığı gibidir.

Dilin İşlevi: İronik, Şefkatli ve Sadelik İçinde Derin

Galeano, Latin Amerika’nın acılarını anlatırken bile sesini sertleştirmez. O, bağırarak değil, okurun omzuna dokunarak konuşur. Dili bu nedenle “yumuşak” görünür; fakat kelimelerin altı her zaman gergindir.

Teknik açıdan dili üç temel özellik taşır: Sadelik

Kelimeler süslenmez. Cümleler aşırı kısa:
“Dünya küçük. İnsan daha da küçük.”

Bu sadelik, okuru yormadığı için kitap açılamadan kapanan türden değildir; aksine hep “bir bölüm daha” okutturur bana göre.

Görsel Betimleme

Galeano’nun cümleleri büyük resimler çizmez; minik dokunuşlarla bir atmosfer yaratır. Bu, sinemada “close-up anlatım” denilen şeye benzer.

“El, dokunduğu hikâyeyi hatırlar.”

Lirik Ton

Galeano’nun hiçbir cümlesi dümdüz değildir. Altında hissedilen bir ritim vardır. Bu ritim, gerçekten de şiire yaklaşan bir müzikalitedir.

Fakat şiire dönüşmez; hep öykü sınırında kalır. İşte akıcılığı sağlayan müzikal tekrarlar bu noktada belirir.

Kitabın adını belirleyen “sevmek”, romantik bir sevgiden ibaret değildir.
Galeano için sevgi: Bir halkın hafızası, Çocuğun dünyası, Aşkın kırılganlığı, İnsanın kendi gölgesiyle barışı, Direnişin sıcak yüzü gibi değerlendirdim ben.

Kısa bir alıntı bu temayı özetler:
“Sevgi dokunulan her şeyi büyütür.”

Kitabın parçalı yapısı vardır, ama okur bunu bir bütün gibi algılar. Çünkü Galeano fragmanları bir ritim zinciriyle birbirine bağlamış. Kısa bölüm, Daha kısa bölüm, Bir cümlelik sarsıntı, Sonra yumuşak bir sahne

Bu iniş–çıkış, okurda dalga etkisi yaratıyor. Sahillerde yürürken dalgaların ayaklarına çarpıp çekilmesi gibi. Kitabın akışkanlığının psikolojik sebebi budur: doğal bir ritim, yapay hiçbir bağ yok.

Sevmenin Kitabı, okura “hikâye” sunmaz; okurun kendi hikâyesinin üstüne bir ışık tutar. Bazen sıcak, bazen karanlık, bazen acıtır. Ama her bölümün sonunda aynı duygu kalır:

“İnsan kırılgandır. Ama kırılganlık bir büyüme biçimidir.”

Galeano tam da bu yüzden okuyun. Sadece anlatmaz, insanı kendisine baktırır.