SUÇA SÜRÜKLENEN Mİ, SÜRÜKLEYEN Mİ?!

Ne diyorlar?.. Ya da ne diyoruz? “Suça sürüklenmiş çocuklar..!” Toplumsal bir travmatik hadise bu artık!.. Bu söylemle işi psikolojik ve sosyolojik yönüyle mevzuya şirin bakış ortaya koysak da şu hakikati gözardı edemeyiz!.. Etmemeliyiz de!.. Ki, sebep-sonuç noktasında asıl müsebbibe pek odaklandığımız söylenemez!.. Yıllardır bildik yönde, tersi çark dönüyor!?

***

Kübra’nın, Aynur’un, Yeliz’in ölümüne neden olan çocuk katillerine getirdiğimiz, suça sürüklenen çocuklar tanımında, şu ifadeyi çığlık olarak, burada, hep not ede gelmişim.. Bir kez daha not ediyorum.. Her şey kabul.. Lakin, eline silah alan, bıçak, muska ile dolaşan gasp, soygun, hırsızlık, uyuşturucu ve çeteleşen, bu çocukları suça sürükleyenlere dair, bir duruş, söylem, eylem vaki mi?!.. Değil..

***

Daha açık bir ifadeyle!?. Sokakları çete ve mafya yapısıyla terörize eden çocukları birer maşa olarak kullanan, yapılarla, oluşumlarla, istenilen noktada mücadele ediyor muyuz?! Peşlerine düşüp, hesap sorabiliyor muyuz?!.. Batağı kurutma adına kollektif bir gayret, çaba ve dert edinmişlik içerisine girebiliyor muyuz?!.. Yok!..

***

Ne yapıyoruz?.. Hamaset takılıp, hümanistlikle çocukları sözde dert edindiğimizden dem vuruyoruz!.. Ah vah ederek!.. Ama el birliğiyle, meseleye odaklanarak, haykırmıyoruz; sorun bir beka sorunudur diye!.. Nerdeee?.. Evet, bu “çocuklar, suça sürüklenen çocuklar?”.. Cezaevleri onlarla dolu.? Son beş yıl içerisinde, korkunç bir rakamsal artış var!..

***

Hal bu iken, kim, kimler bunlar ki bizim geleceğimizi karartarak, çocuklarımızı suça sürüklüyorlar diyemiyoruz?.. Neden, neden ve niçin demiyoruz?!.. En klasik ve klişeleşmiş hal ise, çocuk cinayetleri yaşandığında, aklıma gelip, söyleniyoruz.? Bir süre sonra, unutuluyor, ta ki benzer bir vakıa yaşanana kadar!..

***

Sormuyoruz, o çocuk ne yapıyor ya da ona ne yaptırılıyor?!.. Eline, silah, bıçak, muska denir ya “Allah ne verdiyse” alıyor.. Sonra, bi şekilde teması olanı ya da, hedef gösterilen 14-15 yaşındaki ya erkek ya da kız çocuğuna odaklanıyor.. Takip ediyor.. Kıstırdığı yerde, hunharca saldırıp, vahşice kanını akıtarak, oracıkta öldürüyor!.. Bir de akran zorbalığı vaki!..

***

Sonra mı?!.. Gazete manşetlerinde vuran da çocuk, öldüren de çocuk..  Okulda dehşet, sokakta dehşet, evde dehşet, çarşıda, pazarda dehşet.. Yargı düzeyinde, suça sürüklenen çocuk muamelesiyle, o çocuk ceza alıyor.. 14 yaşında cezaevine, 27 yaşında, serbest.. Ergenliği, cezaevinde geçiyor… Ve yüksek dozajlı ıslahsızlığın ikmal ettiği suç makinası olarak, toplum içinde..

***

İşte, kaç gün önce Balıkesir Edremit’te, seri şekilde üç kişiyi öldüren, 2’si polis 7 kişiyi yaralayan, şahıs.. Suç makinası.. İki kez de cezaevinden kaçmış.. 21 yıl cezası var, 5 yıl sonra açık cezaevi sonra firarlar serisi!.. Onun gibi daha niceleri var!.. Resmi verilere göre, suç işleyip cezaevine girenlerin yüzde 50’sinin üzerinde ikinci suçla yeniden cezaevine girip-çıkmış!.. 

***

Ya Şırnak’ta 14 yaşındaki çocuk babasını öldürmesi olayı!.. Peki sorun nerde?.. İşte onun yanıtı, ülke, toplum ve de yönetimsel mekanizma, hukuk, adalet beri yanda sosyal devlet sorumluluğunun, gerçeklerle yüzleşmekten, kaçınmasıdır!!.. Eğer ki, kaçınmamış olsaydık, suça sürüklenen çocuklar söylem ve tezinden hemen sonra, çocuklarımızı suça sürükleyenler kim, kimler deyip, peşine düşmemiz gerekirdi!..

***

“İKİ VAKIA’NIN HÜKMÜ, VİCDAN YARALAYICI!…” başlıklı cumartesi günkü yazıma, okurdan gelen bir vecize sözle, konuyu bitirmek istiyorum.. Devlet-i aliye hukuk ve sosyal nizamnamesinde ne zaman eğretilikten arınıp, adalet ve cezai caydırıcılığa, odaklanarak, toplumsal birliğin vicdani bayrağını dalgalandıracak..!.. Aksi takdirde, canlar da vicdanlar da heba olmaya devam edecek!..

***

TALİMAT KİMDEN Mİ?

CHP’nin hal-i pür melali hiç de iyi değil.. Berbat… Sağlıksız, travma geçirici, yaratıcı!.. Her yönüyle toplumsal sirayet edici bir psikolojik, vakıaya döndü.. Diyeceksiniz ki olmasın mı?. Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, hırsızlık, suç örgütü, casusluk.. Ve de bitmeyen, kurultaylara dair şaibeli haller!!!..

***

İki yıla, 4 kurultay hangi parti sıkıştırmış dille bir örnek verebilir misiniz??.. Vaki mi değil.. Ama CHP bunda rekor  kırıcı.. Tabi, Özgür Özel de aynı minvalde lider koltuğunda, iki yılda, 3 kez seçilebilmek adına koşturan kişi!!.. Bu kadar mevzu da, adalet hep sorgulandı, CHP’liler tarafından!..

***

Emir, komuta denildi.. Ki, 38’inci Kurultay için de.. Ama, Mahkeme 38’inci Kurultay ile 6 Nisan’daki 21’inci Olağanüstü Kurultay’ın iptaline dair, istemi reddetti.. Ne demektir bu red, bugüne kadar yapılan kurultaylar boşuna yapılmış demektir!!!..

***

Neyse!.. Şaibeli kurultaya siyasi davadır libası giydirenlere de sormak gerekir!.. Siz o kadar bağırdığınız, çağırdığınız ithamlar serisiyle, şarjörler boşalttığınız hakimler de savcılar da, talimatla iş tutuyor, iktidar ne derse ona göre karar veriyor deyip durdunuz!!!..

***

Eee!.. Mahkemenin bu hükmü kararına ne diyeceksiniz..? Bir hayıflanma oldu mu, ya da hissi bir duygu?.. Ne gezer?.. Demezsiniz! Oy pazarlığı, pavyon masası, iş vaadi, rüşvet çarkı.. Tabi davayı açanın da, itiraz edenin de, ifade verenin de, CHP’ye mensup kişiler olduğuna da ıraksınız?.. Neyse bir yüz kaldı mı, kızarmaya?! Ne gezer!

***

Bir kerametsizin, namuslular ile namussuzlar deyip, siyasi hesaplaşmayı bu kulvarda tutmasına karşı, çıkan söylemlere ne denir?!.. Kendi halkıyla çatışan, çelişen tek parti..  En kritik durum ise, Kılıçdaroğlu’nun şu işten, arınmış olması!.. Mutlak Butlan!.? Neyse ki, kapandı.. Yoksa hırpalanmaktan kurtulmazdı?! 

 

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Başkalarını suçlayanların yolculuğunda daha gidecek çok yol vardır.