Çürümenin ardından Üçüncüsü mü geliyor yoksa?!

Gazze'de ateşkesin sağlanmasından sonra  beklendiği üzere işler çok yavaş ilerliyor ve İsrail kendisine güvenmeyenleri mahçup etmeyerek yan çizmeye devam ediyor! Düştüğü çukurdan çıkmak için çırpınıyor ve çırpındıkça daha da batıyor. İsrail savunma bakanı, Hamas'ı bitirmek için yeni planlar yapmamız lazım, diyerek İsrail'in niyetini açık etti. Trump ise (her ne kadar İsrail parlamentosunda İsraillilerin (olmayan) gönlünü okşamak için bir takım sözler sarfetse de) buna karşılık, Hamas'ı yenebilseydiniz bunu geçen 2 senede yapardınız; başaramadınız diyerek adeta oturun oturduğunuz yerde kaybettiniz mesajını verdi! Pazartesi yani bugün,  İsrail'in Refah sınır kapısını açması bekleniyor. Umarız İsrail bu sözünden de dönmez ve Gazzeli kardeşlerimiz temiz su, gıda ve ilaç ihtiyaçlarını karşılayabilirler.  İsrailin içinde endişe ve tartışmalar da bitmiyor bu arada. Netenyahu durumu kurtarmaya dönük açıklamalar yaparken, büyük bir kesim ortada bir zaferden çok hayal kırıklığı olduğunu düşünüyor. Siyonist kesimden birileri ise, Gazze'ye dünyanın her kesiminden gazetecilerin henüz girmediğini, o gazeteciler Gazze'ye girdiğinde buradaki yıkımın boyutları ortaya çıkacak ve Hiroşima ile Nagazaki'deki yıkımın bile Gazze'nin yanında çok küçük kaldığını bütün dünya görecek. Bu da yahudilerin daha fazla tecrit edilmesine yol açacak diye düşünüyor. Bunu doğrular nitelikte bir açıklama Avrupa Birliğinden geldi. Gazze'nin yeniden imarı için 70 milyar dolara ihtiyaç varmış!  Öylesine vahşice bir bombalama yapılmış ki bu kadar büyük bir paraya ihtiyaç duyuluyor.

Temennimiz İsrail'in sıkıştığı yerden artık kıpırdayamaz hale gelmesi ve Gazze'den (her ne kadar inanmasak da!) elini ayağını çekmesi yönünde. Gazzeyle fitili ateşlenen ve bütün dünyada 'kurulu düzenin' hedef tahtasına oturtulmasıyla devam eden uyanışı, bir takım devlet dışı aktörlerin (ki biz buna küreselci elitler diyoruz) manipüle etmesine izin verilmezse, dünyayı iyi şeylerin beklediğini söyleyebiliriz. Ancak, gelişmeler durumun her an farklı yönlere evrilebileceğini de göstermiyor değil. Dünya genelinde bir korku ve endişenin hakim olduğunu altın piyasasındaki olağandışı hareketlere  bakarak anlayabiliriz. Savaş ve kaos ortamlarında insanlar kendi ülkelerinin paralarından kaçar ve her devirde geçerli olana, altına hücum eder zira! Şu anda altının önlenemez bir yükselişi söz konusu.

Ortada geçerli bir sebep yokken Avrupanın Rusya ile bir savaşa hazırlık yapması ve silah yığması, Pakistan-Hindistan kısa süreli gerginliğinden sonra Afganistan-Pakistan kapışması, (ki Türkiye ve Katar'ın araya girmesiyle son bulabilir) Amerika'nın her an Venezuella'ya bir operasyon olasılığı, Çin- Tayvan gerginliği, Amerika-Avrupa çatışması vs... bütün bunlar yaklaşan dünya geneli bir savaşın sinyallerini veriyor. Devletler savaşmak istemese de bir el dünyayı bu sona doğru itmeye devam ediyor. Uyanan dünya halkları mı, yoksa küresel elitler mi kazanacak göreceğiz.

Geçenlerde Rus parlamentosu başkanı Volodin, SSCB 91 yıl önce çökmedi, 35 yıl önce Gorbaçov Nobel ödülü aldığında çöktü. Bu ödülü ya hainlere ya da kullanabileceklerine verirler şeklinde bir açıklama yaptı. Son Nobel ödülünün verildiği Venezuella muhalefetinden Maria Corina adlı kişiye baktığımızda tam da Volodin'in tanımına uyan bir kadın profili  görmekteyiz! Bu kadın, Netenyahu ile görüşerek, İsrail'in yaptığı soykırımı desteklediğini bildirmiş! Nobel Barış Ödülünü verdikleri kadın savaş ve soykırım yanlısı bir ucube imiş! Dünyanın nasıl bir zihniyetin elinde çürütüldüğünü göstermesi açısından ibretlik bir manzara!

Avrupa Komisyonu sözcüsü açıklama yapıyor ve Rusya, Ukraynaya savaş tazminatı vermeli diyor. Gazeteci soruyor, İsrail'in Filistin'e tazminat vermesi gerekir mi? Sözcü;  bu soruya cevap vermek istemiyorum! Dünyanın uğradığı ahlaki erozyona bundan daha açık bir kanıt olabilir mi?! Bir diğer örnek; Rusya -Ukrayna savaşından 4 gün sonra Rusyayı bütün uluslararası spor etkinliklerinden men eden FİFA başkanı İnfantino sıra İsrail'e gelince bir çok tepki alacağını bildiği halde İsraili turnuvalardan çıkarmadı ve 'Fifa jeopolitik sorunları çözemez' şeklinde aşağılık bir açıklama yaptı! Birçok çürümüşlük içinden seçtiğimiz bu birkaç örnek bile 20. Yüzyılın değerlerinin(!) çöktüğünü ve yeni bir sistemin gerekliliğini ortaya koyuyor. 21. yüzyılda yeni bir dünya düzeni inşa etme hazırlıkları ne zamandır yapılıyor zaten. İşin ilginç ve hoş olmayan tarafı ise yeni düzeni de eski düzen sahiplerinin kuracak olması! 'Leylekle yavrusunun hikayesini' çağrıştıran bu hikayede kaçınılmaz sonla karşılaşmak istemiyorsak, kesinlikle ve kesinlikle farklı bir çıkış yolu bulmamız ve bütün insanlığın yararına olacak adalet, ahlak ve merhamet temelli bir sistemi dünya insanlarıyla birlikte inşa etmemiz şart! Bu şartın birinci şartı ise, kendinden önce ötekini düşünmek olacaktır. Zor ama imkansız değil. Zorlukla yüzleşmeden, kolaylık olmaz!