Gazze'den Afrika'ya Bitmeyen Çile!
Gazze'de ateşkesin sağlanmasının üzerinden neredeyse 1 aylık süre geçti ama İsrailin saldırıları -eskisi kadar yoğun olmasa da- aralıksız devam ediyor. Sadece Gazze'ye değil, Lübnan'ın güneyine de aynı şekilde saldırıyor. Gazze'ye saldırmasına bahane olarak da Hamas'ın ateşkese uymamasını gösteriyor, yavuz hırsız misali! Bu noktada Trump'un hakkını teslim edelim; diyor ki Trump, Hamas ateşkesi ihlal etmedi, Gazze'deki bir takım çetelerin provokasyonları var. Bildiği ama söylemediği şey ise, bu çetelerin İsrail tarafından kontrol edildiği! Gazze'de bir an önce anlaşma şartları hayata geçirilmeli ve Gazze sınırına Türkiye, Ürdün, Mısır ve Katar'dan askerler konuşlandırılarak İsrail katliamlarının önüne geçilmelidir. İsrail bu kez de durdurulmadığı takdirde başta Amerika ve Türkiye olmak üzere, anlaşmaya imza atan devletler daha fazla itibar kaybına uğrayarak inandırıcılıklarını iyice yitireceklerdir. Bu ne Amerika'nın ne de Türkiye'nin kabullenebileceği bir durum değil. Eğer bu coğrafyada bir takım projeleriniz, idealleriniz varsa, bunları gerçekleştirmek için gücünüzü ve itibarınızı korumak zorundasınız. Bunun en birinci şartı ise güvenilir olmaktır. C.B Erdoğan'ın, İsrail bu kez de ateşkesi ihlal ederse bedeli ağır olur, şeklindeki sözleri yerinde ve zamanında hedefine ulaşmazsa, bunun da bedeli Türkiye için ağır olur! Aynı şekilde Trump da, Araplara verdiği sözün arkasında durmak zorunda. Eğer ateşkesin ihlali devam ettirilirse Amerika'nın da menfaatleri zedelenir. Zaten Trump, Amerikayı İsrail kamburundan kurtarmak için -sürekli 1 ileri 2 geri adım atmak zorunda kalsa da- elinden geleni yapıyor.
Mesela şöyle bir tespitte bulundu geçenlerde; eskiden İsraili desteklemeyenler Amerikan siyasetinde barınamazken, şimdi İsraili destekleyenler barınamıyor! Trump'un yardımcısı Vence, Missisipi'de bir üniversitede 10 bin kişiye yaptığı bir konuşmada, yahudiler İsa Mesih'i kabul etmiyor onlarla aramızda teolojik bir problem var; diyerek işi daha da ileri götürdü. Daha daha ilerisini ise Tom Barrack yaptı. Dedi ki Tom Barrack, Osmanlı'nın yıkılmasından sonra Batı'nın o coğrafyada yaptığı dinsizleştirme, kultürsüzleştirme ve tek tipleştirme çabaları bir hataydı. Batının bütün modelleri çöktü!(burada sizce de ana muhalefetin alması gereken çok önemli bir mesaj yok mu?! Tom Barrack, modası çoktan geçmiş, köhnemiş ideolojilerini bir çırpıda buruşturup çöpe atmış!) Amerika'yı bilmeyenler için belki bu sözler normal karşılanabilir ama Amerikan siyasetini yakından takip için bu sözler devrim niteliğinde çok sarsıcı bir etkiye sahip. Özellikle Tom Barrack'ın sözleri aynı zamanda şu anlama gelmiyor mu; biz bundan sonra bu coğrafyada Osmanlı'nın devamı olan Türkiye ile birlikte çalışmaya hazırız. Bu coğrafyanın hamiliğini Türkiye'ye teslim etmeye hazırız!
İçeride her alanda var olan olumsuzlukları bir yana koyarsak, Türkiye dışarıda çok hayati işlere imza atıyor. Fakat bu işlerin sorunsuz yürümesi için içeriyi de toparlamak gerektiği bir sır değil. Yolsuzluk, liyakatsizlik, adamcılık, mafya, pahalılık, emeklilerin geçim sıkıntısı, yüksek kiralar, kumar ve bahis vs... son günlerde adım adım bu çürümüşlüklerin üzerine gidildiğini görmek ise, bu konudaki endişelerimizi yavaş yavaş gideriyor diyebilirim.
...
Sudan'da yaklaşık olarak 2 yıldır devam eden bir iç savaş var. Son günlerde yaşanan drama dair sosyal medyada paylaşımlar yoğunlaşmış da durumda. Kendilerine RSF(Hızlı Destek Güçleri) denilen bir paralı asker topluluğu bu süreç içinde 10 milyon civarında insanı mülteci durumuna düşürüp yaklaşık 150 bin insanı katletmiş bulunuyor. Silahlar Çin ve İngiltere'den, finansal destek ve organizasyon Bae'den. Bin Zayed denilen Yahudi uşağı efendilerinden aldığı talimatla Sudan'da tıpkı yahudinin Gazze'de yaptığı gibi katliamlar gerçekleştiriyor. Sudan'da bunlar olurken Afrika'nın diğer bazı ülkelerinde de (Nijerya, Tanzanya, Mali, Kamerun, Gine vs) darbe girişimleri, halk ayaklanmaları, tutuklamalar, çatışmalar, işgaller artarak devam ediyor. Kara Kıtanın kaderi değişmiyor ve siyahi kardeşlerimiz bir türlü kendi içinde bir barış ve huzur tesis edemiyorlar. Ortaya bir irade koyamadıkları için de dışarıdan destekli bir takım karanlık güçlerin müdahalesine açık hale geliyorlar. Yüzyıllarca Avrupa ve Amerika sanayisinin kalkınması için köle olarak Afrika'dan getirilip bedenleri sömürülen bu kara derili ve kara bahtlı kardeşlerimiz şimdi de hem katlediliyor hem de sahip oldukları eşsiz doğal kaynaklarına el konulmak isteniyor. Sanılanın aksine, Dünyadaki ekilebilir arazinin %60'ına sahip, yer altı kaynakları bakımından çok zengin olan bu topraklar (altın, doğalgaz, petrol, uranyum, nadir toprak elementleri vs) küresel sömürü baronlarının iştahını kabartmış durumda. Afrika'da bu zenginlik, küresel sömürü çarkında bu açgözlülük olduğu sürece Afrika'nın mazlum halklarına rahat yüzü görmek çok zor gibi görünüyor. 21.Yüzyılın dijital teknolojik düzeni için hayati önemde kaynaklara sahip olan bir kıta ve üstünde yaşayan geri kalmış fakir topluluklar. Tam anlamıyla bir çelişkiler yumağı, bir ironi! Bütün olumsuzluklara rağmen inancım odur ki, Sudan'daki katliamlar sona erdirilecek, Bin Zayed ve efendileri Sudan topraklarından en kısa sürede kovulacaktır. Darısı diğer Afrika ülkelerinin başına diyeceğimiz günler yakındır inşaallah!