“BA-ŞA-RA-CA-ĞIZ” DAN, NOTLAR!..
Tarihin akışını değiştiren, ezberlerin bozulduğu anlara tanıklık etmek? Ve dün neyi konuşuyorduk, bugün neyi ikmale getiriyoruz, gerçekleriyle bütünleşmek!.. Hayalin gerçeğe dönüşü.. Milat diyebileceğimiz, tarihsel adımların atılması.. Böylesi bir duygu arenasında olmak bambaşka bir his!.. Birebir temas, istişare, özgürce beyan ve geçmişin kısırlaştıran hadiselerine takılmadan, kendini ifade edebilmek, konuşabilmek!..
***
İşte böylesi bir atmosfer içerisinde geçtiğimiz cuma günü Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’u, Diyarbakır’da ağırladık, iz bırakan, söylem ve eylemlerine tanıklık ettik.. Bu odaklanmayla kendime göre aldığım bazı önemli notları aktarmak paylaşmak adına istiyorum.. Yarım asırı bulan, şiddetin, çatışmanın, terörün, kan ve gözyaşının, körüklediği, hizipleşme, ötekileştirme, inkar ve asimilasyonun dayattığı bizi bizden eden hadiseden kurtuluş reçetesinin tedaviye geçiş dönemi açısından vakıf olmak önemli!
***
Erdoğan ve Bahçeli’nin öncülük ettiği, İmralı’dan Öcalan’ın kurucusu ve önderi olduğu Örgütün lağvedilmesini sağlaması, Meclis’te bulunan Siyasi Partilerin ekseriyetinin de çözüme odaklı tarihi yazma iradesini ortaya koymalarının yekünüyle, geleceği birlikte inşa edebileceğine inanmak!..O inancı, tüm duygularında hissedebilmek!.. Beri yanda Kurtulmuş’un Diyarbakır temaslarında kendi ifadesiyle “Müzakere ve İstişare organı” tanımladığı Komisyon üyelerinin varlık ve temsiliyeti de, inancı yükseltti!.
***
Kim ne der, bilmem?.. Ama görünen köy kılavuz istemez gerçeğiyle, şahit olunan ve de havası solunan atmosferde Türkiye 86 milyon insanıyla çözüm odaklı, kendine mahsus bir model üzerinden yol alıyor.. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok hak, hukuk ve de daha çok eşitlik içeren bir rota!!.. Tarihin seyrinde meseleye dair çok kafa yoruldu, çözüm formülleri üretildi, istişareler gerçekleştirildi ama her seferinde, “beko-avanların üstünlüğüyle’ sonuçsuz bırakıldı… Ancak elde edilen ders-i ibretlerle; “bu kez başaracağız” gibi!..
***
Gelirsek, Kurtulmuş’a dair aldığım notlar!.. Önce Akademik yılı açılışındaki konuşması! Umut ve duygu yüklüydü.. Özellikle de, “Kürtçe’nin ana sütü gibi” helal olduğu gerçeğine pür dikkat çekici kesilmesi!.. Ve tarihe not düşüren okuduğu şiir.. "Bi hev re bibin, dil bi dil, dest bi dest; aştî li nav me ra best…" Türkçesi..“Anadili ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiç kimse, dilini istediği gibi kullandığı için sorgulanamaz..” Kurtulmuş bu şiiri okurken, “Türkiye’de kardeşliğe, esenliğe katkısı olacağı” inancıyla okuduğunu aktardı..
***
"Kardeşliğin teminatı hukuk, adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır" diyen Kurtulmuş, demokrasinin sürdürülebilir olmasının teminatının ise toplumsal mutabakat olduğunu dile getirdi.. Farklılıkların zenginlik vesilesi olarak görülmesi gerektiğini söylerken, şuna dikkat çekti. “Dil, insanların kendisini en iyi ifade ettiği alanlardan birisidir. Ayrışmanın değil, çok çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün yansımasıdır. Ana dil, ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiç kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için sorgulanamaz. Dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lügatımızda yazmaz.”
***
Kurtulmuş, Selahaddin Eyyubi'nin mirasını yeniden benimseme zamanı olduğunu dile getirirken, “ Türkiye'nin tarihi, Türklerin tarihi olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir. Hep beraber tarihimize sahip çıkmak, tarihimizi gelecek nesillere aktarmak mecburiyetindeyiz." Sürece dair, önemli bir tespitte bulundu.. Ki şu sözü de çok kıymetli ve üzerinde düşünülmesi gerekir.. “Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler başaracak. Ama bu sefer başaracağız, bu sefer barış hakim olacak, bu sefer esenlik hakim olacak, bu sefer kardeşlik hakim olacak..”
***
Diyarbakır’ın tarihinden, medeniyet ve kültüründen söz etti.. Ve dedi ki; "Diyarbakır büyük Kürt medeniyetinin yeşerdiği, geliştiği, büyüdüğü bir kenttir. Diyarbakır aynı zamanda Türk İslam medeniyetinin de önemli merkezlerinden, fikir merkezlerinden birisidir. Bugün itibarıyla da doğu ile batı arasındaki sentezi, Mezopotamya ile Anadolu kıtası arasındaki sentezi en iyi şekilde gerçekleştirmiş olan nadide şehirlerimizden birisidir..”
***
"İkinci Harem-i Şerif" olarak bilinen ve tanınan Ulu Cami'de milletvekilleriyle birlikte Cuma Namazı sonrasında, heyetle birlikte kürsü atıp, vatandaşlarla sohbet edip çay içme esnasındaki, gelişmelerin notları!.. Bir soru geldi, ahaliden!… Soru da, şu..,"Halk olarak size inanmamızı istiyorsanız, bu sürecin sağlıklı bir biçimde sonuca varmasını istiyorsanız, ilk başta Selahattin Demirtaş'ın özgürlüğüne kavuşması lazım" Soruya yanıt gelmezse de, muhtevasında haklılık çok!..
***
Gelen soruya, bir de çıkış oldu!.. Kalabalık içerisinden yükselen genç bir ses.. "Ya Yasin Börü meselesi ne olacak..!” Yükselen tansiyona neyse ki, müdahale geldi.. Galip Ensarioğlu.. Ancak, mevcut ortamdan yükselen ortak ses şu! “Artık kan, gözyaşından bıktık, artık ne Kürtlerden ne Türklerden hiçbir kimse ölmesin. Barış ve kardeşlik tesis edilsin. Kürtlerin meşru hakları kendilerine teslim edilsin.. Ana dil özgürleşsin.. Dağda eli silahlı kimse kalmasın!.. Barış.. Barış.. Barış!”
***
STK’larla yapılan toplantı!.. İlgi yüksek.. 450’ye yakın katılım..Tabi organizasyon, format, oturma şekli açısından arıza-i durumlar da oldu.. Terk edenler de.. Tıpkı, Dicle Üniversitesindeki protokol düzensizliği gibi!.. Keyfiyet mi, işbilmezlik mi, bilinmez, bir çok Belediye Başkanı, salonu terk etti.. Çıkarken de, bu nasıl bir beceriksizlik denildi.. Salonda bir bölünmüşlük vardı.. Barış Anneleri, Diyarbakır Anneleri, STK’lar.. Ancak konuşmalar açısından, kazanımı oldu!..
***
Sırayla konuşan oldu.. Vali Murat Zorluoğlu.. "Medeniyetler Şehri" Diyarbakır'ın bugün yine tarihi günlerinden birini yaşadığını, geçmişinden bugüne taşıdığı eşsiz kültürel mirasıyla Diyarbakır'ın önümüzdeki yıllarda ülkenin büyümesine, kalkınmasına ve refahına çok daha fazla katkı yapabilecek bir potansiyele sahip olduğunu söyledi.
***
Zorluoğlu’nun şu ifadesi altı çizili, notlarımın arasında yer aldı.. “Son 40 yılda yaşanan terör hadiseleri şehrin toplumsal yapısında ciddi kırılganlıklar oluşturdu. O nedenle başta çocuklar, gençler ve kadınlar olmak üzere bilhassa hassas toplumsal kesimlere yönelik sosyal yaraları tedavi edecek kırılganlıkları onaracak ve şehri adeta rehabilite edecek çok sayıda kapsamlı ve uzun vadeli projelere, sosyal içerikli projelere ağırlık verilmesi gerektiği kanaatindeyim."
***
Galip Ensarioğlu’na kulak verirsek.. “41 yıllık çatışmalı sürece son vereceğiz inşallah. Birçok acılar yaşadık ve bu acıları bir sonraki yüzyıla taşımamak için 'Türkiye Yüzyılı' diyoruz. Bu bir paradigma değişikliğidir. Sarsılan bu kardeşliği hep birlikte inşa edeceğiz. Acıları içimize gömeceğiz, geleceğe birlikte yürüyeceğiz. Bu sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak. Sınırlarımızın ötesinde Suriye, Irak, İran ve hatta bütün Orta Doğu'ya inşallah bu model barış getirecektir. Onun için sadece bizim için değil bu coğrafya için çok kıymetli bir sürecin eşiğindeyiz."
***
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük.. Güne ve sürece özgü, ifadeleri şu oldu.. "26 yıl sonra Diyarbakır'da bir Meclis başkanının bu kadar kapsayıcı, güzel, katılımlı, çoğulcu bir buluşmayı gerçekleştirmesi elbette barışa ve demokrasiye olan özlemimizi ve inancımızı da arttırıyor ve pekiştiriyor. Ülkemizin yaşamış olduğu zorlu koşullar, çatışmalı dönemler, baskı dönemleri, anti-demokratik uygulamaların olduğu dönemler ve elbette bugün bu süreçleri ardımızda bırakan ama bu süreçlerle temelde helalleşmek, yüzleşmek isteyen de bir akla sahibiz hep birlikte."
***
Günün sonunda, Kurtulmuş’un kameralar karşısındaki sorularımıza verdiği yanıtlardan notları aktarırsak!.. Çünkü, günün ilk saatlerindeki gelişmeler, “ülke gündemini” oluşturdu. Yankısı yüksek derecede!..
Kurtulmuş, Diyarbakır temaslarının ardından, istişare konseptiyle karşımıza geçti.. Ziyaret, gündem ve kent serüveninde, yaptığı konuşmaların muhtevasına dair, soruları yanıtladı.. İlk soru şu oldu.. "TBMM resmi hesabından bugüne kadar farklı dillerde onlarca paylaşım yapıldı. Üniversite programınızda Kürtçe bir şiir okudunuz ve TBMM resmi hesabından paylaşıldı. Eleştirenler de oldu, olumlu karşılayanlar da… Bu konuda neler söylemek istersiniz?"
***
Gelen yanıt.. “Konuşmanın akışı içerisinde herhalde tam yerine oturdu diye düşünüyorum. Manası itibarıyla, birlikte olmayı, el ele olmayı, barış içerisinde olmayı, aramızda huzurun, esenliğin hakim olmasını dileyen Kürtçe bir dizeydi. Bunun Türkiye'deki kardeşliğe ve esenliğe katkısı olacağı kanaatindeyim."
***
"Kürtçe ana dilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılacağını düşünüyor musunuz?" sorusuna gelen yanıt.. "Üniversite açılışında kendi görüşlerimi ifade ettim. Çok temel bir insani haktan bahsettim. Herkesin doğuştan gelen haklarından birisi, kendi ana dilini kullanabilmesidir. Nasıl karar alınacağı konusu ise ifade ettiğim gibi komisyonun vereceği bir karardır”
***
Evet, bendeki notların özeti bu!.. Ana beklenti, bundan sonra istişare odaklı gelişmelerin dökümünün fiili duruma geçmesidir!. Ortak ve toplumsal mutabakatın tesisinde, oluşacak ortak fikir.. Umut odur ki, “barışı inşa edecek olan çözümü bu kez başarılı şekilde”, ikmal etmektir..
***
Demokrasinin, özgürlüğün, hür ve eşitliğin bayrağının dalgalanmasını istiyorsak özetle “insanlık sözleşmesini” imzalamamız lazım.. Aksi halde bu çağ, teknolojinin değil, günümüzde görerek şahit olduğumuz, şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının egemen olduğu, vicdansızlığın altın çağı olarak, “kardeşi kardeşe kırdıran” tarih diye yazılacak.? Ve ne acıdır ki bu dramatik senaryoyu da, çizen başkası değil, bizatihi kendimiz olacağız! Vebal çok büyük ve ağır!..
GÜNÜN SÖZÜ..
Özünde, sözünde bir olduğunda, gerçek meramın ezber bozarak, önyargıları yok eder!..