KUR’AN VE ŞİİR

                                                                                                                      وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ

            "Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyarlar" ayeti, şiir ve şairlerle ilgili olması bakımından, en çok tartışma konusu olan bir ayettir. Aslında bu ayet, müşriklerin Hz. Muhammed (sav.) için şair ve Kur'an'a da şiir demelerine bir cevap, bir reddiyedir. Rivayet edildiğine göre, ayrı iki kabileden olan iki şair karşılıklı şiir söyleyip atışırlarken, kendi kabilelerinden olanlar da onların etrafında toplanıp onları kızıştırıyorlardı. Bunun üzerine bu ayetler nazil olmuştur.

            Hz. Muhammed’in (sav.) zamanında bazı kötü niyetli şairler, İslâm dini aleyhinde şiir söylüyorlardı. Kendileri gibi batıl düşünceli olan bazı insanlar da onların etrafında toplanıp onları alkışlıyorlardı. İşte bu ayetlerde tenkit edilen, bu tür şairlerdir. Yoksa bu ayetlerde, genel olarak bütün şairler kast edilmemektedir. Nitekim sahih hadis kitaplarında yer alan birçok hadisten de anlaşıldığı üzere, kötülüğü ifade etmeyen ve iyi maksatla kullanılan şiir, bu ayetlerde kötülenen şiirden istisna edilmektedir. Sahabe arasında Hz. Muhammed’in (sav.) takdirlerini kazanmış olan şairler bulunmaktaydı. Bu çalışmamızın ileriki bölümlerinde bu konuda bilgi verileceğiz. Yine rivayet edildiğine göre, "şairlere gelince, onlara da sapıklar uyarlar" mealindeki ayet nazil olunca, Hz. Muhammed’in (sav.) hususi şairlerinden bir grup onun huzuruna gelmiş ve "Ey Allah'ın Resulü, Allah bu ayeti indirdiğinde, şüphesiz bizim de birer şair olduğumuzu biliyordu. Bu durumda halimiz ne olacak?” diyerek üzüntülerini bildirmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Muhammed (sav.), "İman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesnadır" ayetini okuyarak, "İşte bunlar sizlersiniz" demiştir. Ayrıca bu ayetlerdeki "Onlara sapıklar uyarlar" ifadesindeki sapıklar kelimesinde kimlerin kastedildiği hususunda, âlimlerin çeşitli yorum ve görüşleri vardır.

            Çağdaş müfessirlerden Mevdudi, bu ayetlerde söz konusu olan şairlerle ilgili olarak şu bilgilere yer vermiştir: "Kur'an, açıkça şu mesajı veriyor ki, Hz. Muhammed (sav.) ve şairlerin davaları, yol ve yöntemleri birbirlerinden tamamıyla farklıdır. Şairlerin peşinden gidenler, Hz. Muhammed (sav.) ve onun peşinden giden kimselerden karakter, davranış ve ahlak bakımından farklıdırlar. Bir taraftan ciddi, doğru, dindar, muttaki, sorumluluk sahibi, başkalarının hakkına saygılı, başkaları ile ilişkilerinde adaletli davranan, iyilik ve ıslah dışında söz sarf etmeyen insanlar vardır. Öbür tarafta ise, şiirleriyle fuhuş ve içki sahnelerini tasvir eden, başkalarıyla alay eden ve onları hicveden, hakkı olmayanı bile aşırı bir şekilde metheden, kin, nefret ve kabile taassubunu yayan, halkın alkış ve beğenisini kazanmak için yapmacık davranan, evlerinde oturan iffetli kadınlara bile dil uzatmaktan çekinmeyen insanlar vardır." Mevdudi, daha sonra Kur'an'ın kınadığı şairler zümresinden istisna edilenlerde şu dört niteliğin bulunmasının gerektiğini savunmaktadır:

            1 – Allah'a, Peygamberlerine, kitaplarına ve ahiret gününe inanmak.

            2 – Günlük hayatlarında muttaki, her istediğini söyleyemeyecek kadar ahlaki sınırlara bağlı olmak.

            3 – Edebî eserlerine yansıttıkları yaşam biçimleri ile gerçek hayatları arasında tezat içerisinde olmamak.

            4 – Kişisel nedenlerle başkalarını hicvetmemek, şiir ve edebî yetenekleri zalim ve hainlere karşı bir silah olarak kullanmak, ırki ve ulusal ön yargılarla intikam almaya kalkışmamak.

            Yine çağdaş tefsircilerden olan Seyyid Kutup (ö.1386/1966), bu ayetlerin izahını yaparken, şiir hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır: "Şiirin mutlaka İslâm'ı müdafaa etmesi veya ona karşı yapılan saldırılara bir reddiye niteliğini taşıması gerekli değildir. Şiirin mutlaka İslami davete vasıta olması, İslâm'ı methetmesi veya İslâm büyüklerini övmesi de şart değildir. Şiirin ille de bu şartlara uyma mecburiyeti yoktur. Gecenin hafif hafif tüllenmesine ya da sabah güneşinin ışıklarının yayılmasına bakıp bu manzarayı nazım olarak duygularına tercüman kılan şairin söylediği şiir de İslâm'ın kabul ettiği bir şiirdir.

Kur'an'da şiire yer verildiği gibi, Hz. Muhammed’in (sav.) hadislerinde de şiir hakkında bilgi verilmiştir. Şiirin iyi tarafını anlatan ve şiiri teşvik eden hadisler olduğu gibi, onu kötü ve zararlı taraflarını anlatarak tenkit eden hadisler de vardır. Hz. Muhammed (sav.) bir hadiste, "Sizden birinizin karnının irin ile dolması, şiir ile dolmasından daha hayırlıdır" diyerek, İslâm ahlakına ters düşen, kötülüğü ve ahlaksızlığı teşvik eden şiirin durumuna dikkat çekmiştir. Haliyle Hz. Muhammed’in (sav.) bu hadiste kast ettiği şiir, İslâm'a ters düşen, ahlaksızlığı ve şehevi duyguları konu alan, başkasına hakaret mahiyetindeki ifadeleri içeren ve benzeri şiirlerdir. Bu gibi kötü özellikleri taşımayan şiirler, bu şekilde tenkit edilmemiş ve yasaklanmamıştır. Nitekim Hz. Ayşe’den rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed (sav.) Hassan için mescitte bir minber yaptırmıştı. Hassan onun üzerine çıkarak, Hz. Muhammed’e (sav.) yöneltilen tenkitlere şiirle cevap veriyordu ve Hz. Muhammed (sav.), onun için şöyle demiştir: "Muhakkak ki Hassan Allah'ın resulünü savundukça, Ruhu'l-Kudus onunla beraberdir.”

            Hz. Muhammed’in (sav.) özel şairlerinden biri olan Ka'b b. Malik (ö. 50/670), bir gün kendisine "Ya Allah’ı Resulü! Şiir hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sormuş. Hz. Muhammed (sav.) ona şu cevabı vermiştir: "Mümin, kılıcıyla olduğu gibi diliyle de mücadele eder" diyerek, mukaddesin emrinde olan şiirin, hedefine ulaşan oktan daha tesirli olduğunu beyan etmiştir.

            Enes b. Malik’ten (ö.93/712) rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed (sav.) Kaza Umresi için Mekke'ye girdiği zaman, onun özel şairlerinden bir olan Abdullah b. Revaha (ö. 8/629), onun önünde yürüyor ve şiir okuyordu. Bunu gören Hz. Ömer, "Ey İbn Revaha, sen Hz. Muhammed’in (sav.) önünde ve Allah'ın hareminde şiir mi okuyorsun?" diye çıkışınca, Hz. Muhammed (sav.) ona, "Ey Ömer, onu bırak" diyerek müdahalede bulunmuştur.

            Hz. Muhammed (sav.), başka bir hadiste, "Kesin olarak bilin ki, şiir kelam yani söz mesabesindedir. İyisi iyi söz ve kötüsü de kötü sözdür” diyerek, şiirin iyisinin iyi ve kötüsünün de kötü olduğunu belirtmiştir. Başka açıklamalarında da, "Muhakkak ki şiirde hikmet vardır" ve "Muhakkak ki sözde sihir/etkileyici manevî güç vardır" diyerek şiirin etkisini ifade etmiştir.

            Bir gün Arap ediplerinden biri, "Artık emir olunduğun şeyleri oku" ayetini okuyunca, hemen secdeye kapanmıştır. Kendisine "Sende mi Müslüman oldun?” diye soranlara bu edip, "Hayır, ben sadece bu ayetin belâgatine secde ettim" diye cevap vermiştir. İşte bu şekilde Kur'an'ı anlayarak okuyan, ondaki muhtevayı kavrayan insanlar, şiirin Kur'an karşısındaki basitliğini anlarlar ve şiir onların gözünden adeta silinir.

SONUÇ

Şiir, her zaman iyilikte de kötülükte de kullanılmaktadır. Kötülükte kullanılan şiir kötü ve iyilikte kullanılan şiir de iyi olarak kabul edilmektedir. Haliyle İslâm’ın ilk döneminden beri Müslümanlar şiiri iyilikte kullanma eğilimi içerisinde bulunmaktadırlar. İslâmiyet’ten önceki cahiliye döneminde de, şiiri iyilikte kullanma çabası içerisinde bulunanlar olmuştur. Netice olarak diyebiliriz ki, İslâm’ın gelişi ile Arapların hayatında büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişiklikler, çeşitli alanlarda meydana geldiği gibi şiire de yansımıştır.

Anahtar Kelimeler: Kur’an, sünnet, Hz. Muhammed (sav.), şiir, iyilik, kötülük.