İLK DÖNEM ESERLERİ-30
"İttihad-ı İslâm, şarktan garba, cenuptan şimale mümted bir meclis-i nurânîdir ki, el'an üç yüz milyondan fazla bulunur ki, gafletlerinden nâşi gayr-ı meş'ûr bir sûrete girmiş olan bir rabıta-i metin ile birbiriyle merbutturlar. Misâk-ı ezeliye ile, peyman ve yeminimiz olan iman ile o cemiyete dahil olmuşuz, ehl-i tevhidiz, ittihada memuruz. Şu cemiyetin şubeleri bütün mesacid ve medaris ve tekâyâ ve zevâyâdır. Ve şu cemiyetin reisi, Resul-i Ekremdir (a.s.m.). Kanun-u esasîsi, Kur'ân-ı Azîmüşşândır.
Bütün efrad mâbeynindeki rabıta-i nuraniyeyi şuurî bir sûrette ihtizaza getirmekle bütün o şubelere ifaza-i nur etmek zamanı gelmiştir.
İşte kâbe-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın haceru'l-esvedi Kâbe-i Mükerremedir. Ve dürretü'l-beyzâsı Ravza-i Mutahharadır. Mekke-i Mükerremesi Ceziretü'l-Arap'tır. Medine-i medeniyet-i münevveresi, Devlet-i Osmâniyedir.
Bir zaman, İslâmiyetin secâyâ, revâbıt, mehâsin-i ahlâkına işareten rumuz tarikiyle şöyle demiştim:
Eğer şu Kâbe'nin ziynet ve nakşını görmek istersen, işte bak: Hayâ ve hamiyetten neş'et eden civanmerdâne humret; hürmet ve rahmetten tevellüd eden mâsumâne tebessüm; cezâlet ve melâhattan hasıl olan ruhânî halâvet; aşk-ı şebâbîden, şevk-i baharîden neş'et eden semâvî neşe; hüzn-ü gurubîden, ferah-ı seherîden vücuda gelen melekûtî lezzet; hüsn-ü mücerredden, cemâl-i mücellâdan tecellî eden mukaddes ziynet birbiriyle imtizaç edip, ondan çıkan levn-i nurânî, o şark ve garbın kab-ı kavseyni olan kâbe-i saadetteki tâk-ı muallâsındaki, kavs-ı kuzahındaki elvân-ı seb'anın lâcivert ve yeşil levninin timsâlini göreceksin. Lâkin ittihad cehl ile olmaz. İttihad, imtizac-ı efkârdır; imtizac-ı efkâr marifetin şuaıyla olur.
Yüksekten bakmak isteyen dessas bir papaza cevap
Bir adam seni çamurda düşürmüş, öldürüyor. Ayağını senin boğazına basmış olduğu halde istifham-ı istihfafıyla sual ediyor ki: "Mezhebin nasıldır?" Buna cevab-ı müskit, küsmekle sükût edip yüzüne tükürmektir. Tükürün laînin o hayâsız yüzüne!
Ona değil, hakikat namına şudur:
1. S - Din-i Muhammed nedir?
C - Kur'ân'dır.
2. S - Fikir ve hayata ne verdi?
C - Tevhid ve istikamet.
3. S - Mezâhimin devası nedir?
C - Hurmet-i ribâ ve vücub-u zekâttır.
4. S - Şu zelzeleye ne der?
C -
"Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!" Tevbe Sûresi, 9:34.
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır." Necm Sûresi, 53:39.
Mücahid bir hayvan mersiyesi
"Rabbinin ordularını Ondan başkası bilemez." Müddessir Sûresi, 74:31.
İşte o cünuddan bir gazi-i şehid,
Nev-i hayvandaki meymun-u saîd.
Ey maymun-u meymun! Mü'minleri memnun,
Kâfirleri mahzun, Yunan'ı da mecnun eyledin.
Öyle bir tokat vurdun ki, siyaset çarkını bozdun.
Lloyd George'u kudurttun.
Venizelos'u geberttin.
Mizan-ı siyasette pek ağır oturdun ki, küfrün ordularını, zulmün leşkerlerini bir hamlede havaya fırlattın.
Başlarındaki maskelerini düşürüp maskara ederek, bütün dünyayı güldürdün.
Cennetle mübeşşer olan hayvanların isrine gittin.
Cennette saîdsin; çünkü gazi hem şehidsin.
Mühim bir nokta
İslâm gaflet edip küstü. Hıristiyanlık dini fen ve medeniyeti kendine mal edip, iki silâhla galebe çaldı. Şimdi şarkta müthiş bir silâh imal ediliyor. Bunun hak kısmına sahip olmalı. Yoksa yine küssek, onu da Hıristiyanlık İslâmiyet aleyhinde istimal edecektir. Buna karşı dayanılmaz.
Cumhur-u avama müteveccih olan bir fikir, bir kudsiyet almazsa söner. O desatire kudsiyet verecek iki muazzam rakîb din var. Şu keskin fikir, gözünü açtığı vakit hasmını ve hasmının elindeki silâhını Hıristiyanlık dini bulmuştur. Öyleyse o fikir kudsiyet almak için İslâmiyete dehalet etmeye mecburdur.
DEVAM EDECEK