İSLAM DÜNYASI NEREDEN YÜRÜYOR VE NEREYE GİDİYOR?! (II)

Sevgili okurlar…

Sohbet serimiz, aynı minval üzerinden devam ediyor! Bir önceki sohbette ifade ettiğim gibi; İslam dünyası bir bütünlük içerisinde, en sıradan kişiden, en tepedeki zevata kadar! Diller, renkler, ırklar, coğrafyalar, yönetimler farklı olsa da “ümmet şiarıyla” tüm fertler olarak kendimizi sorgulamamız lazım… Öz eleştiri vermemiz gerekir...

***

Neden Siyonizm, neden emperyalizm, neden komünizm ve neden batıl, sömürgeci anlayış hüküm sürmektedir? Yeryüzünü saran bu küfre karşı, İslam dünyası neden gerilemektedir?  Neden, biat edici konumdadır?  Akan kan, dökülen gözyaşı, toprağı, malı, mülkü işgal edilen neden hep İslam dünyasının ülkeleri ve milletleri oluyor?

***

Oysaki İslam dini, Allah’ın buyurduğu gibi yegâne din, İslam dinidir… “İnne-ddîne ‘indallâhi-l-islâm…” Kur’an-ı Kerim bunu hükmediyor? Ki ferman-ı ilahidir. Madem öyleyse, bu nasıl bir gaflet ve dalalettir ki zilletlik içerisinde debeleniyoruz! Bir avuç Siyonist’ten korkar hale geldik… 70-80 yıldır Filistin’de, Gazze’de, Ortadoğu’da oluk oluk Müslüman kanı akmaktadır.

***

7 Ekim “Aksa Tufanından” sonra, sadece Gazze’de soykırıma uğratılan Müslüman sayısı, 50 bini aşmış durumda… Çoluk, çocuk, kadın, yaşlı, kundaktaki bebek dahi gözetilmeden, hunharca, vahşice, canice katlediliyor… Camiler, okullar, hastaneler bombalanıyor… Bedeni her toprağa düşenin ağzından dökülen tek sözcük var o da “Allahû Ekber.”

***

ABD, İsrail ve Batı! Yekvücut şekilde, Müslüman’ın kanını akıtıyor… İslam’a ve İslam dinine, Osmanlı medeniyetine savaş açmıştır... Aslında bu çatışmalar, “Haç ile Hilal’in” çatışması... Ama ne yazık ki İslam ülkeleri bu gerçeğe karşı “kafalarını kuma gömmüş” ve üç maymunu oynuyorlar…

***

En vahimi, korkunç olanı da Ortadoğu’da icra edilen “vesayet savaşları!” Bu da Müslümanları birbirine kırdırıyor... Ki ölen de “Allahû Ekber” diyor, öldüren de! Özü itibariyle, vahşileştikçe vahşileşiyor bu kadim coğrafya! Peyda edilen örgütlerin yarattığı iç çatışmalar da Siyonizm’in, emperyalizmin, komünizmin ekmeğine yağ, bal oluyor!

***

Netice itibariyle, İslam ümmeti olarak, Hz. Muhammed (S.A.V)’e intisabımızla beraber maalesef yerimizde sayıyoruz. Mevcut çağ adeta, İslam dünyasının gerileme çağı gibi... Oysaki Hz. Peygamber (S.A.V), şöyle buyurmuştur; “Benim heybetim, benim korkum iki ay uzaklıktaki düşmanımın kalbinde yaşıyor.”

***

O yüce İslam Peygamberi ve onun söylemleri ve bugünkü ümmetin halini; karşı karşıya getirdiğimizde “nasıl bir zilletlik” içerisinde olduğumuz apaçık ortaya çıkmaktadır… Hep derim, siz Kur’an’a sarılmazsanız, Peygamber’in gösterdiği yolda yürümezseniz, Allah’ın emir ve buyruklarına itaat etmezseniz, yok olmaya mahkûm olursunuz! Çünkü din sizi sahiplenmez! Onun içindir ki iki yakamızı bir araya getiremiyoruz!

***

Tarih sayfaları açık! Ne zaman ki Müslümanlar, İslam dininin yüce sancağını dalgalandırmış, iman meşalesini yakmışsa, Allahû Teâlâ’nın nuru üzerlerine yağmıştır… Zaferden zafere koşup, yeryüzünün hükümranı olmuştur... Osmanlının tarihi bunun en bariz şahididir... Vaki mi bugün Osmanlı’nın o iman şuuru..? Maalesef…

***

Sevgili okurlar…

Nisa Suresinin 65. Ayeti mealen bize aynen şöyle seslenmektedir…

“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

***

Demek ki; bir toplum ümmet unvanıyla Hz. Muhammed (S.A.V)’in intisabıyla kendine sahip çıkmıyorsa, tabiri caizse, peşinen idam fermanı çıkarıp, dar ağacındaki ipini çekmiştir… Kur’an açıktır, hadis açıktır. Tarih kitapları açıktır. Bu anlattıklarımız, söylediklerimiz, dile getirdiklerimiz, hikâye değil ve masal da değildir.

***

Hepsi ama hepsi, tarihi gerçeklerdir... Tarihi deneyimlerden geçmiş ve yaşanmış olayları anlatıyoruz. Bunun için diyoruz ki; Lütfen! Mademki aramızda bir ilahi kitap var… Ki o da yüce Kur’an-ı Kerimdir... O zaman, ona sımsıkı sarılmalıyız. O hakemdir. Şaşmaz, silinmez ve eskimez ilahi hükümlerin manzumesidir.

***

Bütün hal ve edvarımızla, kültürümüzle, eğitim, öğretim ve okullarımızla, tüm tedrisat usulümüzle, yaşam biçimimizle… Yani, A’dan Z’ye İslam ümmeti olarak Kur’an’a kendimizi endekslendirmemiz gerekir... Tamamen, Şeriat-ı Garra-yı Ahmediye’nin kontrolü altında olmamız lazım... Bunları ikmal edersek, hiçbir şekilde pusulamızı şaşırmayız! Ama yapmıyoruz!

***

Onun içindir ki İslam dünyasında “ümmet şiarı” yok... Onun içindir ki milletler barış içerisinde değil… Onun içindir ki aile mefhumu diye bir kavram kalmamış... Anne mi, baba mı, bacı mı, kardeş mi? Herkes ferdi bir çıkar hesabı içerisinde... Ne inanç var ne de insani ve vicdani merhamet var.

***

İşte, ülkemizde son dönemlerde yaşanan olaylara bir bakın; korkunç fecaat bir durum! Gençler, uyuşturucu batağında… Şiddet, terör, gasp, hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük inanılmaz bir boyutta! İnsanlar tavuk keser gibi birbirlerini doğrayıp, öldürüyor... Merhamet yok... Canilik var... İki yaşındaki bir bebeğe tecavüz edebilecek noktaya gelen bir nesille, karşı karşıyayız!

***

Diyarbakır’daki 8 yaşında olan kızımız Narin Güran! Boğularak öldürüldü... Ceset var. Ama katil yok! Ne var? Aile fertlerinden 12 kişi katil zanlısı olarak tutuklu! Bir aile, kızını vahşice öldürüyor... Tüm bunlar gösteriyor ki bizi biz yapan değerlerden hızla ama hızla uzaklaştırılmışız! Batının ve batılın sömürgesi altında; benlik kaybına uğramış durumdayız...

***

Netice itibariyle, İslam dünyası tüm bireyleriyle öz eleştiride bulunarak, düştüğü bu zilletlik batağından öncelikle çıkması gerekir… Hz. Muhammed (S.A.V)’in Peygamberliği önderliğinde onun kalbi üzerine vahiy olarak gelen Kur’an’ı Kerim’in rehberliğinde kendimize çekidüzen vermemiz lazım… Ki huzur-u ilahiye kavuşabilelim… Aksi takdirde ne yaparsak yapalım, düştüğümüz zilletlik batağından kurtulmamız mümkün değildir…

En derin saygı ve sevgilerimle.