ADAB-I MUAŞERET’E KAMİL OLMAK?..
Keskin bir ifadeyle söze girelim; “Diplomalı Cahiller, vaki mi?..” Olmaz mı be arkadaş.. Siz de, biz de son zamanlarda, sıkça duyar, hatta ifade eder, yaşar hale geldik? Ne bu ya, diplomalı cahil türedi diye?. Ne yazık ki, yaşam maratonu içerisinde görülen, yaşananlar bu minvalde, toplumsal bir fecaatla feryat edici!.. Çoklar çok!!..
***
Son iki yazımda, Eğitim ve Öğretimle alakalı, fikri beyanda bulunduk; nasıl bir girdap hal-i yaşadığına ilişkin.. Konular farklı olsa da yazıdaki ana tema; maneviyat yoksunluğu! Çünkü, mevcut eğitim ve öğretim sistemindeki öğretim tüm müştemilatıyla, maddiyata biat edici, köle hali egemen!..
***
Vecize bir söz!.. Deriz; “üstünlük takvadadır!..” Yani, manevi üstünlük, insanı yüceltir.. Onu ikmal eden de hiç kuşkusuz ki ahlaktır, onurdur, haysiyettir, şereftir, sorumluluktur, tevazu, hoşgörü, saygı, salih amelle buluşturan insani niyetin kamilidir.. Kısacası ulvi değerlerin karakterde nüfuz edici olmasıdır!!!.. Kişiyi kişilik sahibi yapar!..
***
Ama!.. Tüm bunların vaki olmadığı, zerre-i miskal eğitim ve öğretimde, yer edinmediği bir zaman dilimi içerisinde bulunuyoruz!.. Sadece ve sadece kapital zihnin düşkünlüğüyle, para, diploma ve meslek olarak, okul nasıl bitirilir, mezun olunura odaklanılıyor.. O kişinin yaşam maratonundaki maddiyat onun karakteristik özelliğine aynı zamanda, diploma özelliğine de sirayet edici!..
***
Demem o ki!.. Bugünkü eğitimde düşünen, üreten, çağdaş, maneviyatı önemseyen, hak, hukuk, adalet rotasında yürüyen, bireyler değil, hangi meslekte daha çok para kazanabilirim, mal, mülk, zenginliğine kavuşabilirim, aklı üstün!!.. Hatta sosyal hayatı esaret altına alan haksız kazanç nasıl sağlanır kolaylığına düşkünlükte!. Neticede diploma bir kağıt parçası halini alıyor!..
***
Oysa ki, maneviyatı üstün kılan ahlaklı toplumlarda, saygılı nesil yetişir!.. Mevcut zaman dilimi içerisinde, şöyle çevresel bir bakış atarsak, saygı, bilgi, görgü, adap, örf, adet, gelenek görenek, vaki mi nesilde!.. Görüyor ve şahit oluyoruz ki, zerre-i miskal tatbik edilmediği gibi, yerlerde!..
***
Geçen, ziyarete gelen lise öğrencileriyle sohbet ederken, sordum; Adap nedir diye?.. Kelimenin anlamını, bilen çıkmadı.. Sayıları, 10 kadar olan gençler ne hazindir ki, Adap kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyor.. Yabancılar.. Oysa ki, Adap incelik ve terbiye, nezaket, saygı ve sevginin harmanını oluşturan, eş anlamlı!..
***
Hele ki, muaşeret kelimesine o nedir diye, apışıp kalarak sordular!.. Ki, muhtevası toplumu, birlikte yaşayan insanların, birbirleriyle iyi geçinmesi, birbirlerine nazik davranmaları demektir.. Adab-ı Muaşeret.. Bir kültür, medeniyet, ahlaki yaşamdır.. Genel itibariyle görgüdür.. Ki, yarım asır öncesine kadar, eğitim ve öğretimin bir parçası idi!..
***
Bilmem hatırlar mısınız!.. “Hayat Bilgisi” adıyla verilen bir ders vardı.. 60’lı, 80’li yıllarda.. Bu dersin ana temasında, Adab-ı Muaşeret, öğretilirdi.. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi göstermek, temiz ve düzenli olmak, çevreye zarar vermemek, yardımlaşma, ziyaret!..
***
Ve o kutsal selamlaşma!.. Hal-hatır ve selam vermek!.. Yapılana, edilene minnet borcuyla, yerinde ve zamanında teşekkür etmek.. Vaki ise bir hata, suç teşkil edici, adap dışı, edep dışı hal ve harekette bulununca, buna karşı özrün beyanının ivedilikle, tesis edici olunması.. Ve emanete sadakat kesilip sahip çıkmak, zamanında geri vermek!
***
Öğretilirdi, yardımsever olmak!.. Arkadaşına karşı merhametli olmak.. Hak, hukuk, adaleti gözetmek.. Empatide bulunmak.. Karşındakinin onurunu, şerefini, korumak, kırıcı olmamak, hele ki onunla alay etmek, lakap takmak, en büyük mahremiyetsizlik!.. Makam ve mevki de insani duruşun erdemliği!..
***
Evet, Adab-ı muaşeretin kapsamı, kültürü ve medeniyet sicili geniştir.. Özeti nettir. Ahlaklı bir toplum, donanımlı, bilgili, görgülü bir nesil!.. Onu ikmal edici olan da, toplumun tüm değerlerini ikmale getiren de, devlet-i aliyenin yönetim sistemidir, değerlere verilen kıymet-i harbiyesidir!..
***
Yaşam merdiveninde altmışını geçmiş biri olarak, dünü ve bugünkü yaşam ölçüsünü Adab-ı muaşeret terazisine aldığımızda, ne yazık ki, dün daha bir ağır basıyor.. Bugün maalesef, vahim bir arıza-i ahlak erozyonu içerisinde, debelenip duruyoruz!.. Birey de, toplum da, devlet-i aliye de!..
***
Dün hayatın zorlukları daha bir egemendi.. Bugünkü gibi değil.. Sosyal, ekonomik, kültürel, sanayi, teknoloji ve tabi ki, eğitim kurumları dahil!.. Binbir güçlük, zorluk.. Yaşıtlarımızdaki en büyük özne nedir bilirmişsiniz!.. Eğitimde aldığımız terbiyeyle, özümüz hiç değişmedi, kültürel erozyona da kapılmadık!..
***
İşte bundan dolayı da, dün olduğu gibi bugün de, ifade ediyorum!.. 70’lerin, 80’lerin, ortaokul-lise eğitimi, bugünkü fakülte ve yüksek okullarına, bedel!.. Dün araştıran, soruşturan, sorgulayan bir eğitim vardı, bugün ezber!.. İşte bu ezber ve kapital üstünlük, ürkütücü bir cahiliye dönemini oluşturdu..
***
Zat, en üstün diplomayı almış!.. Şu veya bu şekilde, meslek ve makam sahibi olmuş.. Ama gel gör ki, adab-ı muaşeret’in zerre-i misaline sahip değil.. Kimsenin kimseye vakti ve tahammülü olmadığı gibi, ihtiyaç da duyulmuyor.. Herkes tek başına.. Bir yalnızlaşma var!.. Ev içinde bile..
***
Ellerindeki cep telefonları onlara öğretilen yapmacık sahte yaşantılarla beyin ve karakter oluşturuluyor.. Kirli bir ahlaki erozyonla, hiç bir emek harcamadan, çekmeden bir şeylere, bir yerlere ulaşma çabası… İki yüzlülük, yalakalık!. Menfaatpereslik!.. Kişiyi veya kişileri kendi onurunu ayaklar altına alarak, ikiyüzlülükle bir yere gelmek!..
***
Bugün vahim bir ahlaki erozyon içerisindeyiz!.. Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, vurgun, çete, mafya, uyuşturucu!. Ve Fuhuş.. Hak, hukuk, adalet tanımazlık!.. Cinayet, şiddet, terör!.. Suç ve suçlu potansiyelindeki infial yaratıcı toplumsal patlama!.. Vahim bir cinnet hali!.. Bir dostun ifadesiyle “insanoğlu bir bozuldu mu, yeryüzünün en büyük vahşi canisi olur?” Bugün böyle bir hal-i durumu yaşıyoruz!..
***
Ve meselenin tümünde yatan ana etken manevi yoksunluk, maddiyatın egemen oluşu!.. Peki kendimize soruyor muyuz biz nasıl böyle bir hale geldik, düştük?! Ve hiç itiraz edici miyiz, yahu bu eğitim de, bu öğretim de, bu kültür de, bu biat edici olunan medeniyette, bizim özümüz değil, bize ait bir hayat ikmal etmiyor?!
***
Velhasıl!.. Özetlersek meramımızı.. Bugün laik, kemalist, seküler anlayışın maddiyata odaklı zihniyeti, LGS sınavlarında, İmam Hatip Okullarında öğrenim gören öğrencilerin “tam puan” alanların sayısındaki artışa gösterdikleri rahatsızlık!.. Bunun bariz ifşasıdır.. Çünkü bunlar; adab-ı muaşeratten ıraklar!.. Ne edebi, ne adabı bilmezler!
***
Notumu düşerek, yazımı noktalamak istiyorum! İvedi bir şekilde, Eğitim ve Öğretim’de, birinci sınıftan, en tepe yüksek okuluna kadar.. 70’lerde, 80’lerde okutulan hayat bilgisine dönülmeli!.. Okullarda önce adap okutulmalı. Akademik dersler daha sonra verilmelidir.
***
Aksi taktirde, bugün az da olsa elde avuçta tutulan bir nesil var ise, yarın yok olur.. Yarın, kendini düşünen sorumsuz ve saygısız robot gibi bir nesille yüzleşebiliriz!.. Ne diyor büyük düşünür.. “Hiçbir süs edep kadar güzel değildir, olamaz da!!!”
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Aklın suretine edep hakimse, icraatında lütuf vardır!..