BARIŞ’A DOĞRU GÜNDEM

Uzun zaman oldu kalemim siyaset yapmayalı, hatta siyaset demeyelim de gündemi markajlayalım.

Bir barış sürecine girdik tuhaf, eksik, sessiz ilerlese de.

Belki de taktiktir, umarım öyledir.

Yukarıdakiler kavgayı kesmiş gibi aşağıdakiler hâlâ Kürtlük Türklük üzerinden kavga ediyor çünkü barış aşağıya sızmadı henüz.

Demirtaş’ın açıklama metninden sonra bazı Kürtler tarafından taşlanması…

Farkındaysanız canım ülkemde her gün bir katliamın anma günü veya ölü şahsiyetlerin anma günü maşallah boş gün yok.

Her gün ölmüşlerin yanmış yakılmışların, öldürülmüşlerin ardından Fatiha okunuyor veya mum dikiliyor.

Bu millet Kürt Türk fark etmeksizin ölülerin arkasında durduğu kadar dirilerin arkasında durmuyor. Demirtaş yıllarını heba etti, siz kimsiniz ki onu kınıyorsunuz.

Ne istiyorsunuz savaş bitmesin mi? Tabi ki istemeyenler var, bana kızmayın ama barış sürecinin bozulmasını isteyenler yine kürdü türkü fark etmez şuursuzlukla baş başalar.

Küçük resme değil büyük resme bakın. Kim derdi ki devlet bahçeli ve Ahmet Türk el sıkışacak bu ikili yan yana geldiyse düşman iki tarafından toplamından çok daha büyük demektir.

Yangın çıkıyor ormanlarda, yanan canlar değil siyaset konuşuluyor. PKK’sız kalacaklar diye ödleri kopanlar var.

Şimdiye kadar PKK’nın her hamlesine göz yuman veya sessiz kalan CHP’li ya da muhalif gazeteciler (bu arada kim kime muhalefet orası da karışık) bugünlerde PKK’nın önceki katliamlarını bir bir ortaya seriyor.

Şimdiye kadar neredeydiniz?

Hafta başında şehit olan 12 askerimizin ölümlerini tuhaf bulanlar araştırılsın isteyenler var. Silahla bombayla öldürülselerdi tuhaf olmayacaktı herhâlde.

Kürt kanadında da rahatsız olanların sayısı azımsanacak gibi değil. Şunu unutmamalıyız süreç bir kitlenin keyfine göre şekil alamaz süreç Türkiye içinde yaşayan tüm halkların selameti üzerine şekil almalı.

Kafalar karışık, safların hepsi ayakta nereye oturacaklarını henüz bilmiyorlar.

Bu süreçte olan CHP ye oldu sanırım. Seçime daha çok var ama bence iktidar bize CHP’nin gerçek yüzünü gösteriyor.

Kendine birinci parti diyen CHP İmamoğlu ile sarsıldı, fıstıklı baklava yiyen belediye başkanı ile dizlerinin üzerine çöktü.

Devlet babadan ricam; hazır belediye avına çıkılmış lütfen Ak partili ve Dem’li belediyelerin de bütçeleri soruşturulsun.

Dem partili bazı isimler ve belediye başkanları gözaltına alınan CHP’li isimler için koşa koşa CHP il başkanlıklarına ziyaret düzenliyorlar.

Geçen gün özgür özel bir basın toplantısında Ümit Özdağ gibi bir adamın elini sıkıp uğurlarken Dem’li Tülay Hatimoğlu’nun elini sıkmadan arkasına bakmadan masadan ayrıldı. Şahsi fikrim oxweş etti.

Bugüne kadar Dem’in üzerine basıp yukarı çıkmayan topluluk kaldı mı bilmiyorum, Türk solu, Ermeni vekiller, Kürt olmayan Kürtler…

Kendi halkına hiçbir faydası dokunmayan, Selahattin Demirtaş’ın bile adını anmayan Dem’in, Kürt olmayanlara sempatisi var sanırım.

Soruyorum neden Silivri de Demirtaş ve orada yatanlar ziyaret edilmiyor?

Pençe-kilit operasyonunda yaşamını yitiren şehitlerimize Dem parti baş sağlığı diledi. Bir şey fark ettim ülkede muhalefet parti kalmadı 😊

Muhalefet var ama partileri yok, partileri var ama bazıları yıkımda.

Neyse seçime yakın birleşirler çoğalarak bölünürler.

Bu satranç tahtasını kimler yönetiyorsa mizah anlayışları da gelişmiş.

Barış sürecinin 13 yıl önce olduğu gibi baltalanıp çöp olacağını düşünmüyorum. Gerçi dış güçlerin hamlelerini henüz görmedik yani biz aşağıdakiler görmedik.

Umarım yukarıdakiler bu sefer aralarındaki karanlık isimleri durdurabilirler.

Ya hep beraber batacağız beş altı yıl sonra Gazze gibi olacak halimiz ya da her beraber güzel günlere yelken açacağız.

Kitap Önerisi: Osamu Dazai – Güneş Batarken