BU MU FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ!?…
Zibidinin teki!.. Çıkmış, sosyal medyada yayın yapıyor.. İzmir’in lağım çukurundan beter kokan ağzı, enva-i iğrençliğe meyil eden, diliyle, küfür ve hakaretlerde bulunuyor..
***
Allah’u Tealaya küfrediyor!.. Peygamberi sövüyor.. Müslümana, inanana, herkes zehrini boca ediyor.. Sonra, Atatürk’ün annesine sinkaflı sözler sıralıyor.. Ve tüm bunları fütursuzca, yapıyor!..
***
Bir de, racon kesiyor O leş üslubuyla.. Diyor ki, şikayet edin, kralınız dokunamaz diye de, efeleniyor.. Zibidi gibi fikre sahip olanlar da, ne hazin ve yazık ki, beğeni koyuyorlar!… Nasıl bir mahlukatlıktır bu?..
***
Neyse!.. İzmir polisi bulunduğu lağımda zibidiyi bulup gözaltına aldı.. Herkesin içinin yağlarını eriten bir de, ters kelepçe takıldı.. Savcı, mahkeme derken; doğru kodese..! Tutuklandı..
***
Adı mı?. Gerek var mı zikretmeye.. Neyse bilinsin diye aktarayım.. Kartal Bulut Doğan.. Tövbe eder mi, etmez mi bilmem!.. Ama illa ki böylesi lağım ağızlıların islahı gerekli ve de şarttır1..
***
Gel gelelim bu adama sahip çıkan kimi, kalem sahipleri var!.. Diyorlar ki; ülkede düşünce ve fikir özgürlüğü kalmamış!.. Azıcık eleştiri dozu yükseltenin hemen ensesine yapışılıyor, kelepçe takılıp, içeri atılıyor.. Ya da ev hapsi!..
***
Gel de köpürme! Gel de hiddetlenme!.. Yahu, izlemediniz mi o görüntüleri!.. Sinkaflı sözlere, küfre, hakarete, açık ve alenice, dini değerleri aşağılamaya, Atatürk’ün annesini sövmeye de; fikir ve düşünce özgürlüğü libası giydirdiniz ya!.. Buna da lanet olsun!?..
***
Sizde yüz yok ki, utanasınız diyeyim!.. Sizde hak, hukuk, adalet, eşitlik yok ki, demokrasiden söz edeyim1.. Sizde insani, vicdani ve rahmani duygu yok ki, merhametten bahsedeyim!.. Sizde, edep, haya, ar, şeref ve namus kavramı yok ki, ahlaktan söz edeyim!..
***
Maalesef! Bunlar kendilerini insan yapan fıtrat değerlerinden uzaklaşmış.. Özünü kaybetmiş, ruhları da, zihinleri de, fikirleri de, kimlikleri de, yabancılaşıyor!.. Ne yazık ki!.. Baksanıza öylesine vicdanlar kirlenmiş ki, zemzem suyunun sahtesini bile yapıp, ahaliye sattılar.. Ee içkinin sahtesini de yaptılar..
***
Tabi bu lağım ağızlıların akıttığı salyaya fikir ve düşünce özgürlüğü diye bakanlar, içkinin sahtesiyle oluşan ölümlere de, buldukları kılıfa bakar mısınız?.. İçki pahalı olduğu için, içkiciler sahte içkiye yöneliyorlar.. Ölümlerinden, hükümet sorumlu!..
***
İyi de, içkinin sahte olmayanı da insanı öldürüyor.. Sağlık açısından sakıncalı.. Siz sahtekarlığın ve kirlenmenin hayatın her alanını kuşatmış olduğu gerçeğine fikir ve düşünce, serbest piyasa diye baktığınız sürece; lağımda debelenip durursunuz!..
***
Özü itibariyle!.. Hayatı her yönüyle çepeçevre kuşatan bu zihin, fikir ve ahlaki yoksunluğun ürettiği kirlenmenin tek sebebi ve müsebbibi vardır.. O da İnsan!.. Çünkü insanı kirlettiğiniz an hayatı, zehirlemiş olursunuz!…
***
İMAMOĞLU’NUN DİPLOMASI!..
Bir dönem, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite diploması gündemdeydi.. Var mı yok mu, hakiki mi, sahte mi diye.. Ki hala da, arada bir zikreden var.. Özellikle muhalefet!..
***
Şimdi de, Ekrem İmamoğlu’nun Üniversite Diploması, mevzu!.. Sahte mi, değil mi?.. Yasal mı, yasa dışı mı almış?.. Önceki gün bu işi ilk günden itibaren takip eden, fikri takipte mahir olan Nihat Nasır bir kez daha kaleme almış!..
***
YÖK’e ve İstanbul Üniversitesi’ne çağrıda bulunarak, yanıt verin diyor.. Yazısından bir kaç satır aktarmak istiyorum.. Çünkü bu diploma işi önümüzdeki günlerde, hayli mevzu olacak gibi?. Lakin, imzalar ve tarih arızası var?!
***
Nasır diyor ki;
-“YÖK, ne İstanbul Üniversitesi yönetimi, bu hususa dair en küçük bir açıklama dahi yapmadı. Bu suskunluk hiç şüphesiz, yapılan yasa dışı işlemi sessiz kalarak kabul etmek anlamına geliyordu. Nitekim üniversite, işlenen suçu örtbas edebilmek için akıl almaz bir skandala tevessül etti.
***
Bu skandal hadise tam olarak şöyle cereyan etti… İmamoğlu’nun ‘hakkımla aldım’ dediği diplomanın altındaki imza henüz o tarihte göreve gelmemiş olan dekan Kemal Kurtuluş’a ait.
“Kemal Kurtuluş o tarihte dekan bile değildi, nasıl diplomayı imzaladı?” sorusu üniversite yönetimini hayli bunaltmış olacak ki, akıllara ziyan bir işe kalkıştılar.
***
Yaptıkları şu… Kamuoyunu yanıltma ve yasaları ihlal etme pahasına sisteme yeni bir giriş yaparak Kemal Kurtuluş’u o tarihte dekanmış gibi göstermek. Yani Kurtuluş, o tarihte dekan olmadığı halde sanki dekanmış gibi sahte kayıt düşüyorlar. Allah’ın işine bakın ki, bu sahte işlemi geriye doğru yaparlarken gerçek tarihi silmeyi unutuyorlar.
***
Sizin anlayacağınız, bir sahtekarlığı örtbas etmeye çalışırlarken başka bir sahtekarlık yapıyorlar iyi mi?! Bu sahte işlem sonrasında yayın organlarının yaptığı ‘suçüstü’ üzerine insan, ilgililerin ve yetkililerin çıkıp bir açıklama yapmasını bekliyor doğal olarak…
***
Ama o da ne! Ne YÖK’ten ve ne de Üniversite yönetiminden çıt çıkmıyor! İşin kötüsü memlekette, skandal ötesi bu katmerli sahtekârlığı soruşturacak bir savcı da çıkmadı şimdiye kadar… Netice-i kelam biz, önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi bu meselenin peşini bırakmayacağız elbet…
***
Fikri takiple, İstanbul’u perişan etmekle kalmayıp ülkeyi batırmaya namzet bu kifayetsiz muhterisin hevesini kursağında bırakmak için elimizden ne geliyorsa yapmayı da millete ve memlekete karşı bir borç ve vazife addediyoruz. Bu anlayışa sahip herkesin de bir şekilde bu işe dâhil olması şart ama…
***
Velhasıl!.. Nasır’ın yazdıkları der demez dudak uçuklatıcı.. Bakalım, Erdoğan’ın diplomasını “ağızlarına dolayanlar” İmamoğlu’nun bu malum diploma mevzusuna, ne diyecekler?.. Sağıra mı yatacaklar, yoksa sorgulamaya mı başlayacaklar?..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Hayatın çemberi kirlenmişse, müsebbibi insanı kirletendir!..