YÜZÜMÜZE TÜKÜREN GERÇEKLER?..

Narin kızımızın hunharca öldürülmesi vakıası, geldiği aşama itibariyle toplumsal, yıkım ve çöküşümüzü yüzümüze, okkalı bir şekilde, tükürmektedir!.. Siz ne ara böyle, oldunuz ey toplum!?…

***

Vakıanın, oluş biçimi!. Soruşturmada ortaya çıkan kirli ve sinsi, şeytani ilişkiler ağı.. Anne, kardeş, amca, yenge, gelinin ifadelerinin içeriğindeki kokuşmuşluk… Her yönüyle, ama her yönüyle fecaatlık!..

***

Evet, anne, kardeş, amca, yenge, kuzenlerden, toplam 10 tutuklu.. Diğerleri şartlı serbest!.. Baba da serbest.. Ne diyor baba Arif Gürkan, “katil kimse, cezasını çeksin, abim de, eşim de olsa?”..

***

Belki, ağır bir tabir ve itham olacak!.. Ama hakikat, gözardı edilemez.. Olay aslında, toplumun geldiği noktanın trajik ve travmatik gerçeğini ortaya koymaktadır!.. İşte, Tekirdağ’daki 2 yaşındaki bebeğe yönelik sapkınlık içeren hadise!…

***

Ben, özellikle bu minvalde gelişen olayların, münferitleştirilmemesi gerektiğini, hep ifade etmişim, haykırmışımdır.. Ve yine de tekrar ediyorum avazımın çıktığı kadar, haykırıyorum?!..

***

Ve diyorum ki, çok yönlü akademik bir araştırma gereklidir.. Toplum, neden, niçin, nasıl canileşiyor, burnundan soluyor, kadın, çocuk, yaşlı, genç, demeden saldırganlaşıyor!… Ölme ve öldürmeler neden çoğaldı?..

***

Toplumsal dönüşüm bizleri, şiddetin, öfkenin, kinin, garezin, saldırganlığın girdabına hangi nedenler kaptırdı!.. Sosyolojik çıkmazı kim nasıl, inşa etti de böyle, cinnet geçiren bir toplum haline geldik?…

***

Sorgulamıyoruz!.. Siyasi, ekonomi, kültürel, gerçeklerimizle yüzleşmiyoruz!.. İnsani, vicdani ve rahmani duygularımızı, bizden alan egemen anlayışa ve prim kazandıranlarına odaklanmıyoruz?.. “Bizi bizden eden nedir?”..

***

 

Bir anne evladını neden öldürür!.. Bir evlat neden, annesini, babasını, bacısını katleder.. Ya da bir baba, eşini, çocuklarını toprağa gömer!.. Aile içi sapkınlıklar nasıl, vücut buldu?.. İhanet ve kalleşlik, neden yapılır ve yaşanır?

***

Ahlaksızlığın, pervasızlığın, yüzsüzlüğün, samimiyetsizliğin, uyuşturucunun, fuhuşun, gayri ahlaki enva-i şuursuzluğun hakim olduğu bir yaşama, kim bizi nasıl mahkum eyledi?… Suç ve suç oranlarımız neden bu kadar arttı?..

***

İşte bu hakikatlerin gerçekliliğine, odaklanmıyoruz!.? Sorgulamıyoruz, soruşturmuyoruz, çözümsel efor sarfetmiyoruz.. Kimin işine nasıl gelirse, münferitleştirerek siyasi egemenlik kazanmaya çalışıyor?!?..

***

Bu da, hakikatlerimizin üstünü örtüyor!.? O tek mevzuyla sınırlı kalarak, asıl mevzularımızı, öteliyoruz!?. Böyle olunca da cinayetler, katliamlar, öldürme, kırma, şiddet sıradanlaşıyor!.. Ne olmuşkine getiriyoruz?

***

Bir önceki yazımda, ifade etmiştim!.. Narin suskun, dilsiz şeytanların, nefes aldığı yerdedir?.. En yakınıdır, onu hayattan alanlar, öldürenler, dere yatağına atıp, üstüne taş koyanlar?.. Ve öyle de çıktı!…

***

Bunu ifade ederken, şunu da hayırmıştım!.. Salt o köy değil?.. Narin’in aile fertleri de, bu işte tek sorumlu değil… Ülke ve millet olarak, biz yekün şekilde acı gerçeklerimize karşı hep suskun kaldık.? Ki biz de suçluyuz?

***

Çünkü, gerçeklerle yüzleşmekten korkuyoruz!.. Mesele bu!.. Hep ben.. Biz, bir olamadık.. Nitekim, Narin’i günlerdir tüm medya konuşuyor, peki Tekirdağ’daki 2 yaşındaki bebeğe yapılan sapkınlığı niye kimse dile getirip konuşmuyor?…

***

Bu da sosyolojik yönde, bir handikap değil mi?.. Ayrıştırıcı, ötekileştirici!.. Özetle, olaylarımızı münferitleştirmeyelim? Coğrafik, kültür, feodal yapı, ya da ırk, inanç hanelerine sıkıştırmadan toplumsallaştırırsak, çözümü yakalarız!…

***

Yoksa, Narin için günlerdir çığlık çığlığa ifade ettiğimiz hak, hukuk, adalet, nihayete ermez?!.. “Asacaksın” sözleri de, bir başka hadiseye kadar, dar ağacında kalır!.. Mevzulara seyirci olmayalım!…

***

CUMA HUTBESİNDE ANLATILANLAR

Malum dün cuma idi.. Cuma namazında, Diyanet İşleri Başkanlığı, Narin’e atıf edici, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V)’in de, yer yüzünü nurlandırdığı gün olarak ifade edilen Mevlid-i Nebevi” haftasına dair bir hutbe irat etti..

***

Dinlerken, yukarıda ülke gerçeklerine kısmi olarak dalıp, kendi nefsi vicdani sorgulamamı “ahlaki değerler ve insani ulvi kıymetlerde” sahip çıkılmasına odaklandırdım. “Biz millet ve ümmet olarak ne ara bu hale geldik” diye de sorguladım..

***

Size hutbeden bir kaç not aktarmak istiyorum.. Şöyle ki”; Ne hazindir ki her geçen gün, insani değerlerin ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin bedenler oluyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz’in sadece mevlidini anmak ve hatırasını yâd etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş olamayız.”

***

Bugün bize düşen; Allah Resûlü’ne hakkıyla tabi olmak, bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur’an-ı Kerim’e ve sünnetine sımsıkı sarılmaktır. Başka Narinler’in canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların canlarına kıyılmaması için Peygamberimiz’in güzel ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Barış dini İslam’ın, hayat rehberi Kur’an-ı Kerim’in, rahmet peygamberi Hz. Muhammed Mustafa'nın, insanlığın sığınabileceği tek liman olduğunu ısrarla anlatmaktır”

* Dinimizi ve dini değerlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamaktır. O kutlu Nebî’nin sünnet-i seniyyesinin tüm insanlık için bir kurtuluş pusulası ve bir hayat kılavuzu olduğunu unutmamaktır. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecek, insanlar güven içinde kardeşçe bir arada yaşayacaktır. Kimse kimsenin canına, malına, namus ve iffetine zarar veremeyecek, masum canlar hayatlarının baharında solmayacaktır."

***

El hak!.. Ah bir kendimizi sorgulayabilsek.. Yeter de artar, yaşanan ve yaşatılanlara karşı kurtuluşa ermemiz için!..

Mevlit Kandiliniz mübarek olsun..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Dokunmadığın yılan, mutlaka bir gün sülalenden birini ısırır?..