Diyarbakır’da bir öğrenci evi. Kimi kumaş kesiyor, kimi dikiyor, kimi de eline aldığı tığla iğne oyası yapıp takı tasarlıyor. Minderler dolduruluyor, kitap ayraçları boyanarak süsleniyor. Çabalarının önemli bir anlamı var. El işi, göz nuru çalışmaları uzaklardaki bir okulda küçük çocukların daha iyi şartlarda eğitim görmesini sağlayacak.
Bu yılki sloganları "Şimdi Rota Karlıova." 2012’den beri her yıl yeniden bir araya gelen Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi; Sınıf, Okul Öncesi ve Fen Bilgisi Bölümü öğrencileri, "Topluma Hizmet Uygulamaları" derslerini, sadece ders olarak bırakmayıp hayata geçiriyorlar. Çabalarından da pek çok iyilik hareketi çıkıyor.
Dört yılda dört proje
Bu iyilik hareketi beş yıl önce başladı. 2012'de, Van’ın Özalp ilçesi Boğazkesen İlköğretim Okulu’na 20 bin liralık kırtasiye yardımı yapıldı. 2013’te Erzincan Günebakan Köyü İlköğretim Okulu’nun komple tadilatını yapan öğrenciler buraya da yaklaşık 50 bin lira harcadılar. 2014’te 'Dersimiz Dersim' kampanyası ile Mazgirt ilçesinin Darıkent ve Bulgurcular köylerindeki tüm öğrencilere kıyafet alındı. Geçen yıl ise Bingöl’ün Karlıova ilçesi Kargapazarı köyüne iki ana sınıfı yapıldı.
"Şimdi Rota Karlıova"
Dicle Üniversitesi öğrencileri "Şimdi Rota Karlıova" sloganıyla bu yılki çalışmalarını, Bingöl’ün Karlıova ilçesi Çukurtepe köyünde bulunan harabe hâldeki öğretmen evini anaokuluna dönüştürmek için sürdürüyorlar. Öğrencilerden Hatice Elhakan’ın kendisi de Bingöllü. Dersten geçmekten çok birilerine yardım etmek üzere yola çıktıklarını anlatıyor:
“Dersimiz, Topluma Hizmet Uygulamaları. Öğrencide ve çevresinde toplumsal duyarlılık oluşturmak için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Dersten öte birilerine yardım etme, işe yarıyor olma hissi beni çok mutlu ediyor. Harabe bir bina anaokuluna dönüşecek bu çalışmalar sonunda.”
"Çocukların gülümsemesi her şeyden önemli"
Ezel Yoloğlu, Okul Öncesi Öğretmenlik öğrencisi. Projede bulunmanın ve çocukların yüzlerindeki gülümsemenin çok önemli olduğunu söylüyor:
“Daha önce de böyle bir projede yer almıştım. Çok yoruluyoruz ama çocukların yüzündeki gülümsemeyi görmek her şeyden önemli. Bingöl’e gidip ihtiyacı olan çocuklar için bir şeyler yapmak ve onların daha rahat bir öğrenim hayatı sağlamak için çaba göstermek beni çok heyecanlandırıyor.”
"Yorgunum ama mutluyum"
Öğrencilerden Nebahat Kızılkaya, tüm işi bitirip çocuklara yaptıklarını gösterecekleri günü heyecanla bekliyor. Orada oluşacak duyguyu çok merak ediyor ve bunun için çalışmaların neredeyse tamamına katılıyor:
“Topluma faydalı bir iş yapmaktan çok mutluyum. Çiğköfte yoğurdum, kermeslerde çalıştım. Çok zaman ayırdım bu işe ve elbette çok yoruldum. Karlıova’ya gittiğimizde ve okulu onardığımızda çocukların yüzlerindeki duyguyu çok merak ediyorum.”
Dersi hayata taşımak
Projenin mimarları Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi öğretim görevlileri Prof. Yalçın Tonbul, Yard. Doç. Remzi Yardımcı ve Yard. Doç. Fatih Yılmaz. Onları farklı kılan müfredattaki bir dersi gerçek hayata uyarlamaları.
"Biz sadece köprüyüz" diyen Prof. Yalçın Tonbul, çalışmalarının iyi insanlarla iyi insanlara ihtiyaç duyan insanları bir araya getirmeyi amaçladığını anlatıyor.
“Bu iş sevgi işi, biz sadece köprüyüz. Kimseden dilenmedik, kendi emeklerimizi değerlendiriyoruz. Sosyal medyanın katkısı oldu. Kampanyamızın duyulmasıyla Türkiye’nin pek çok yerinden destek geldi. Eğer siz köprü olursanız uzaklar yakın olur. Bizim işimiz de köprü kurmak.”
"Öğrenciler canla başla çalışıyor"
Yard. Doç. Remzi Yardımcı, projeye katılan 55 öğrencinin büyük bir inanç ve yoğunlukla çalıştıklarını söylüyor.
“Bu beşinci yılımız ve beşinci projemiz. Artık gelenekselleşiyor. Bundan sonraki yıllarda da çalışmalarımız sürecek. Öğrencilerimiz büyük bir samimiyet ve duyarlılıkla katılıyorlar çalışmalara. Evet, belki bir ders ama bu dersin onların hayatlarının dersi olduğunu hissediyorum. İşte o zaman kendi kendime ‘Sanırım gerçek eğitim öğretim bu’ diyorum çünkü reel ve gerçek hayatta yansıması var.”
Bir Surlu öğrenci
Çalışmaların dikkat çekici isimlerinden birisi de Sınıf Öğretmenliği 3. Sınıf Öğrencisi Eyüp Ölker. Evi Sur’da. Çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle dört aydan beri görmedi. Ama bu onun başkalarının okulu için çalışmasına engel değil.
“Evim Sur’da Savaş Mahallesi’nde. Çatışmalar başladığında çıktık. Önce ablamda kaldık bir süre, sonra Şehitlik Mahallesi’nde ev tuttuk. Evimizden kıyafetlerimizi bile alamadık. Bu kampanya başladığında tüm işim de bu oldu. Kermesler düzenledik, standlar açıp satış yaptık. İnsanlara gidip kampanyamıza dahil ettik. Bu iş gönül işi. Dört yaşındaki bir çocuğun gülümsemesi benim için yeterlidir. Eğer ayağında ayakkabısı yoksa üşür o çocuk o üşüyünce ben de üşürüm.”
Kampanya için çalışan, Çukurtepe köyünde anaokulunu açacakları günü bekliyor.
Kaynak: Diyarbakır Söz