MUŞ - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Özellikle bizi birbirimize düşürmek için ırkçılık, mezhepçilik ve farklı anlayışları birbirine karşı kışkırtma noktasında öteden beri bazı planlar var. Bu yeni bir plan değil. 100 yılı aşkın bir plan. Bu planların hep karşısında duracağız, hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz." dedi.
Erbaş, Muş Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda düzenlenen Din Görevlileri Buluşma Toplantısı'nda, din görevlilerinin, milletin dini hayatına ve insanlığın geleceğine hizmet eden gönüllüler olduğunu söyledi.
Din görevlilerinin erdem ve güzel ahlakın yaygınlaşması ile yeryüzünün imarı için çalışması gerektiğini anlatan Erbaş, "İnsanlık bizden bunu bekliyor. Peygamberler bunu yapmışlar. Peygamberlerin varisleri de bunu yapacaklar. Yapmalılar, yapmak zorundayız. Çünkü bize bu görevi emanet ettiler. O emanet üzerimizde. İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarma noktasında o işin içerisinde olarak buna şahitlik yapacağız, katkı sağlayacağız." diye konuştu.
İnsanların doğruyu duymaya ve irşada ihtiyaç duyduğunu, bu konuda fırsatların değerlendirilmesi için en güzel ve önemli mekanların camiler olduğunu belirten Erbaş, camilerin sadece namaz kılmak için açılıp kapatılan yerler olmadığını dile getirdi.
Din görevlilerinin, Allah'ın kitabı ve peygamberinin sünnetini anlattıklarını, bu nedenle vazifelerinin idrakinde olmaları gerektiğini kaydeden Erbaş, "Mihrap, minber ve kürsü peygamber makamıdır. Üzerimizdeki cübbeyi, Peygamber efendimizin giydiği cübbenin varisleri olarak giyiyoruz. Bu topluluk, milletin, ümmetin ve insanlığın umududur. İlim ve bilgi sahibi olmak gerekiyor. İlim olmadan din hizmeti olmaz. İlim, bilgi ve hikmet olmadan görevimizi rahat yapamayız. Mesleki noktada kendimizi geliştirmemiz lazım." ifadelerini kullandı.
"Bu planların karşısında duracağız, taviz vermeyeceğiz"
"Özellikle bizi birbirimize düşürmek için ırkçılık, mezhepçilik ve farklı anlayışları birbirine karşı kışkırtma noktasında öteden beri bazı planlar var. Bu yeni bir plan değil. Yani 100 yılı aşkın bir plan. Bu planların hep karşısında duracağız, hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz." diyen Erbaş, şöyle devam etti:
"Irkçılık ve mezhepçilik inancımızda yeri olan bir anlayış değil. Efendimiz veda hutbesinde 'Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a, beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takvadadır' buyurmuştur. Allah indinde en üstününüz takva itibarıyla en üstündür. Bu gerçeği küçük yaştan itibaren bütün insanımıza anlatmak zorundayız. Medeniyetimiz, farklı ırk, mezhep ve dinden insanları asırlarca bir arada yaşatmıştır. Bu noktada 1400 yıllık bir geleneğimiz ve tecrübemiz vardır. Yani tarihimiz boyunca farklı yapıdan, farklı din ve mezhepten insanlarla bir arada yaşadık, bundan sonra da yaşamaya devam edeceğiz. Herkes kendi inancının ve düşüncesinin öteki tarafından da kabul edilmesini ister. Ama asla illaki öyle olsun diye zorlamak medeniyetimizde yoktur. Hangi düşünceden olursa olsun, karşılıklı konuşursunuz, tartışırsınız ama orada kalır ve kavgaya dönüşmez. Kavgaya dönüştüğünde huzur kalmaz."
"Kötülüklerin anası cehalettir"
Erbaş, İslam'ın barış dini olduğunu, dünyaya barışı getirmek için gönderildiğini vurguladı.
İslam'ın, Hazreti Adem'in ve Hazreti Muhammed'e kadar gelen bütün peygamberlerin getirdiği dinin adı olduğunu anlatan Erbaş, şunları kaydetti:
"Onun da Türkçesi barıştır. Bunu muhatap kitlemize sürekli anlatacağız. Barışı sağlamak için kavganın olmaması gerekiyor. Tartışma boyutunda işi bırakmak gerekiyor. Ama bunun için cehaleti ortadan kaldırmak gerekiyor. Kötülüklerin anası cehalettir. Ne kadar çok insanımız eğitim alırsa, ne kadar çok okursa o kadar tartışma zemini uzar. Ama bilgi biterse 2-3 dakikalık konuşmadan sonra kavga başlar. Bilgi varsa, kendisini hem eğitim hem de okuma noktasında yetiştirmişse tartışma daha da uzar ve arkasından sulh gelir. Bunun için toplumumuzda, bölgemizde ve yöremizde ne kadar çok eğitim faaliyetlerini ve okuma planlamalarını geliştirirsek cehalet de ortadan kalkacaktır. Buna katkıyı sağlayacak en önemli kesim din görevlileridir."
"Allah korkusu olursa terör de olmayacaktır"
Muş Valisi Aziz Yıldırım ise insanlara Allah korkusunun anlatılması gerektiğini söyledi.
İnsanların kalbine bu duyguların yerleştirilmesi durumunda terörün de 15 Temmuz gibi hadiselerin de yaşanmayacağına işaret eden Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ekonomik anlamda herhangi bir buhran, bunalım ve sıkıntı da olmayacaktır. Ailelerimiz arasında başka sıkıntılar da olmayacaktır. İdareciler olarak da çok daha rahat edeceğiz. Çünkü Müslüman toplumda suç işleme oranı ya yoktur ya da son derece düşüktür. Müslüman başkasının malına, canına ve ırzına kastetmeyen insandır. Müslüman, komşusunun ve bir başkasının kendisinden emin olduğu insandır. Müslüman, Müslümanca düşünürse orada polise, jandarmaya ve askere çok fazla iş düşmez. Müslüman kamu malına el uzatmayan, başkasının hakkına riayet eden insandır. Mahkemelerde hakimlerimize bile düşecek dava sayısı son derece azalacaktır. Bu toplumun şekillenmesi hocalarımız sayesinde olacaktır. Bu, çevrenize, caminize gelenlere, dışarıda gördüklerinize veya beraber olduğunuz insanlara bunları anlatmakla şekillenecektir."
Toplantıya, Belediye Başkanı Feyat Asya, Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, İl Müftüsü Alettin Bozkurt, kurum amirleri ve din görevlileri katıldı.
Kaynak: Diyarbakır Söz