Nihayet! İbadete açılıyor

2010 yılında tadilata alınan ve inşaatı hakkında çok sayıda iddianın ortaya atıldığı Diyarbakır Ulucami nihayet ibadete açılıyor.

Nihayet!  İbadete açılıyor

Hanifiler bölümü Kadir Gecesi’nde ibadete açılırken, diğer eksiklerin de giderilmesiyle bayramdan sonra Başbakan Yardımcısı Arınç’ın da katılımıyla açılış yapılacağı kaydedildi.

27 Mayıs 638 tarihinde fethedilerek anadolunun islama açılan ilk kapısı olan Diyarbakır’da Müslümanlar için 5. Haremi şerif olarak kabul edilen Diyarbakır Ulucami’deki tadilat ve yenileme çalışmaları önemli oranda tamamlandı. Tamamlanan Hanifiler bölümünün Kadir Gecesi’nde ibadete açıldığı tarihi caminin diğer eksiklerinin de tamamlanmasıyla bayramdan sonra açılış yapılacağı bildirildi. Diyarbakır Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre Ulucami’nin yeniden ibadete açılması için düzenlenecek törene bir aksilik olmadığı takdirde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da katılacak.

‘CAMİNİN KENDİNE HAS MİMARİSİ BOZULDU’

Sık sık duran ve caminin asli mimari yapısına uyulmadan yapılarak cami estetiğinin bozulduğu nedeniyle eleştiri konusu olan inşaat çalışmaları 2 yıl devam etti. Yapılan tadilattan sonra Ulucami’yi diğer camilerden ayıran özelliklere dikkat edilmesi halen bile vatandaşların tepkisini çekiyor.

Vali Mustafa Toprak da yenilenen Ulucami’de incelemelerde bulundu. Toprak, kalan eksiklerin ivedilikle tamamlanması talimatını verdi.

ULUCAMİ NEDEN ÖNEMLİ?

Bu cami Anadolu’nun en eski camilerinden birisidir. İslam orduları 639 tarihinde Diyarbakır’ı ele geçirdiği zaman buradaki büyük bir kiliseyi cami olarak kullanmıştır.

Büyük Selçuklu hükümdarlığı zamanında Vali Amidüddevle 1090 yılında yıkılmaya yüz tutan bu yapıyı Sultan Melik Şah’ın isteği ile yeniden onarmıştır. Bununla ilgili 1091 tarihli kufi yazılı bir kitabeyi camiye yerleştirmiştir. Bu onarımdan sonra 1115 yılında bir deprem ve yangın sonucu yapı büyük zarar görmüştür. Sonraki yıllarda Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev, 1241’de Osmanlı Padişahı IV.Mehmet, Akkoyunlu Uzun Hasan bu camiyi onarmış ve bununla ilgili kitabelerini duvarlara yerleştirmiştir.

HER DÖNEMDE YENİLENDİ

Ulu Cami, çeşitli zamanlarda değişik dönemlerde onarılmış ve her onarımda yeni yapılar eklenerek bugünkü şeklini almıştır. Caminin duvarlarında bazı ustaların isimlerine de rastlanmakla beraber, bu ustaların caminin hangi bölümlerinde çalıştıkları kesinlik kazanamamıştır. Bunların arasında Melik Şah’ın mimarı Urfalı Selami oğlu Mehmet’in, Nisan oğulları’ndan da Hibetullah el Gürgeni’nin burada çalıştığını gösteren yazıtlara rastlanmıştır.

Ulu Cami’nin büyük dikdörtgen bir avlusu vardır. Bu avlu üç yandan çeşitli yapılarla çevrilmiştir. Avlunun batısındaki iki katlı cepheyi Ebu Mansur İlaldı’nın yaptırdığı üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Bu bölüm antik çağın tiyatro cephelerini andırmaktadır. Ancak bu cepheye eklenen kitabeler ve silmeler ile değişik bir cephe görünümü elde edilmiştir. Bu arada ikinci katta birbirlerinden farklı kemerler kullanılmıştır. Bu cephe doğu bölümünde 1163-1164 yıllarında İnal oğlu Mahmut ve veziri Nisan oğlu Ali zamanında tekrarlanmıştır. Bu bölüm de iki katlı olup, üst katı kütüphane olarak kullanılmıştır. Burada, sütunların üzerine ve girişte karşılaşılan aslan ile boğa mücadeleleri kabartma olarak işlenmiştir. Avlunun güneyinde ise, doğu cephesine bitişik olan Mesudiye Medresesi önüne de bugün tek katlı olarak görülen sütunlu, sivri kemerli bir revak sırası yerleştirilmiştir. Böylece camiye bir bütünlük kazandırılmış, Mesudiye medresesine de cami ile bağlantılı bir giriş mekânı oluşturulmuştur.

CAMİ AVLUSUNDA SEKİZGEN ŞADIRVAN

Caminin avlusunun ortasında sekizgen sütunların taşıdığı şadırvan 1849 yılında yapılmıştır. Bu avlunun bir kenarında üçer sütunlu bir namazgâh ile bir de havuz bulunmaktadır. Caminin avluya bakan cephesinin ortasına bir mihrap yerleştirilmiştir. Bunun sağ ve solunda içeriye girişler, pencereler ve caminin yan cephe ile birleştiği yerlere de yeniden birer kapı açılmıştır. Bu duvarı ortasından kesen uzun bir yazı frizi dikkati çekmektedir. Bu cephede üç sıra pencereler açılmış ve bunun üzeri eğimli bir çatı ile de örtülmüştür. Böylece camiye giriş belirli bir şekilde ortaya çıkarılmıştır.

MİHRAP VE MİNBER 19.YÜZYILDA YAPILDI

Caminin ibadet mekânı iki ayak sırası ile mihraba paralel üç nef e ayrılmış, bunu n orta bölümünü de daha geniş bir mekân kesmiştir. Bu ayaklar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Bu kemerlerin üzerine ikinci bir kemer dizisi daha yerleştirilmiştir. İç mekânın solunda ve doğusuna rastlayan bölümde bir mihrap daha bulunmaktadır. Caminin en önemli bölümü olan mihrap ve minber XIX. yüzyılda yapılmıştır. Caminin ilk yapılışındaki mihrap ve minberi konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. İbadet mekânının üzerini örten tavan kalem işleri ile süslenmiştir. Bu tavan ile duvar arasındaki bağlantıyı sağlayan yere bir yazı frizi yerleştirilmiştir.

Caminin batısındaki bir kapıdan da minareye çıkılmaktadır. Minare kare gövdeli, silindirik külahlıdır. Üzerinde kitabeler bulunmaktadır.

Kaynak: Diyarbakır Söz