FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan listede ismi 'Diyarbakır Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı' olarak geçen, 16'ncı Mekanize Tugayı eski Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey, 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından beraat ederken, 'Silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Beyribey'i yurt dışına çıkış yasağı uygulayarak tahliye eden Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında, sanığın darbe girişiminde aktif veya pasif bir eylemi olmamakla birlikte sıkıyönetim direktifinde Diyarbakır Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı olarak isminin yazdığını kaydetti.
SAVCI KARARA İTİRAZ ETTİ
Yargılama sırasında, Beyribey'in 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapisle cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devamını isteyen savcı, sanığa sadece 'terör örgütü üyeliği' suçundan ceza verilmesine itiraz etti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi'ne istinaf başvurusu yapan Cumhuriyet savcısı, 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan cezalandırılması gereken sanığa bu suçtan beraat kararı verilip, tahliye edilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istedi.
'RÜYA YORUMU, HUKUK VE İNSAN MANTIĞIYLA ÇELİŞİYOR'
Beyribey'in avukatı Mehmet Nizamettin Haznedar da müvekkiline 'Silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan ceza verilmesine Gaziantep Bölge Adlliye Mahkemesi'nde itiraz etti. 4'üncü Ceza Dairesi'ne gönderdiği dilekçesinde müvekkili hakkında verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirten Haznedar, ortada kalkışma olarak nitelendirilebilecek bir eylem olmadığını savundu. Dilekçesinde müvekkiline rüya nedeniyle ceza verilmesini eleştiren Haznedar, şunları kaydetti:
"Yerel mahkemenin gerekçesi hukuk mantığı ve yaşamın olağan akışı ile doğrudan çelişmektedir. Ali Osman Uzun'un içeriğini kısmen değiştirerek, var olup olmadığı bilinmeyen bir hemşirenin, 4'üncü elden işittiği ileri sürülen ve tanıklar Ali Durmuş ve Bülent Gürdoğan'ın anlatımlarıyla doğrulanmadığı kesin olarak belirlenen düş anlatımının sanığın aleyhine yorumlanması; sırf hukuk ve olağan insan mantığıyla çelişen bir akıl yürütme değil, fazlasıyla yapay bir tutum olarak belirmektedir. Düşler elbette insan yaşamının bir parçası olup korku, kaygı ve özlemlerimizden beslenen zihinsel oluşumlardır. Görülen düşü aktarma yoluyla bir suçu övme, bu suçu işleyenlere destek verme biçiminde çeşitli eylemler ortaya çıkabilir. Bunların cezalandırılabilmesi suç işleme kastının varlığına bağlıdır. Ancak bu dosyada yer alan ve özellikleri belirtilen kanıtları, sanığın FETÖ/PDY üyesi olmasına kanıt göstermek hukuk mantığıyla ilişkisiz bir tavırdır."
'AÇLIĞA MAHKÛM EDİLDİ'
Yerel mahkemenin, müvekkilinin mal varlığı üzerinde sürdürdüğü tedbir uygulamasının hukuki olmaktan fazlasıyla uzak olduğunu belirten Haznedar, dilekçesinde şunları ifade etti:
"Müvekkilimin, aralarında emeklilik tazminatı, emeklilik aylığı ve OYAK kesintileri de olmak üzere tüm mal varlığına soruşturma aşamasında tedbir konulmuştur. Sulh Ceza Hâkimliği kararı ile bu tedbirler kaldırıldığı halde, kaldırma kararının OYAK'a bildirilmesini istememiz üzerine, Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nce müvekkilimin mal varlığına yeniden tedbir konulmuştur. Hukuka aykırı nitelikteki bu kararın ortadan kaldırılması konusunda yaptığımız başvurular gerekçesiz biçimde reddedilmiştir. Mahkeme, mal varlığı üzerine sonradan koyduğu tedbirlerin kaldırılmasını kararın kesinleşmesine ertelemiştir. Yerel mahkemenin kararı yürürlükteki hukuk sistemini tepetaklak eder niteliktedir. Üzerinden tedbirin kaldırılması istenen emeklilik tazminatı, emeklilik aylığı ve OYAK kesintileri türünden ekonomik değerler, suçtan elde edilen ya da edilebilecek, FETÖ/PDY ile ilişkilendirilebilecek değerler değil, yıllarca süren mesleki çalışmalar boyunca resmi fonlarda toplanan ya da sanığın kendisinden kesilen tutarlardır. Ülkedeki hiçbir mahkemenin bu yönde uygulama geliştirdiğine tanık olunmamıştır. Sanık bu uygulamayla açlığa mahkûm edilmiş, temel gereksinmelerini karşılamaktan yoksun bırakılmıştır. Sanık, bu çeşit bir uygulamayla karşı karşıya bırakılan tek örnektir."
Kaynak: Diyarbakır Söz