Ankara'nın Polatlı ilçesine bağlı Adatoprakpınar Köyü'ne ilkbaharda gelip çalışmaya başlayan mevsimlik tarım işçileri, kasım ayının ortasında havalar soğuyunca memleketlerine dönüyor.
İşçiler, çalıştıkları süre boyunca tarlaların yakınına kurulan çadırlarda barınıyor. Her aileden bir kişi, tarlada çalışan diğer aile fertlerine yemek ve çay hazırlığı yapmak için çadırda kalıyor.
Çadır yaşamında su, elektrik ve eğitimle ilgili problemler yaşayan işçiler, tarlada ise uzun saatler boyunca, bazen 40 dereceyi bulan sıcaklıkta ter döküyor.
Polatlı'daki mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarını görüntüledi. 11 yıldır Adatoprakpınar Köyü'ndeki tarlalarda yöneticilik yapan Osman Alparslan, işçilerin zor şartlara rağmen çalışmalarını sabırla sürdürdüklerini söyledi.
İşçilerin çoğunluğunun Şanlıurfa'dan ve diğer Güneydoğu Anadolu illerinden geldiğini belirten Alparslan, çadırlardaki 45 hanede, çocuklarla yaklaşık 200 kişinin barındığını kaydetti.
Çalışmaya, sabah güneşin ilk ışıklarıyla başlayıp akşam saat 6-7'ye kadar devam ettiklerini söyleyen Alparslan, "Bu soğanlar zor şartlar altında yetiştirilip, marketlerde ve sofralarda yerini alıyor. Buradaki emek ağır. Soğanı yolmak, kurutmak, kesmek ve sonrasında ise çuvallayıp yüklemek, hepsi ayrı emek." diye konuştu.
-"Burada gölgemiz yok"
Şanlıurfa'dan gelen ve 15 yıldır mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan 59 yaşındaki Ahmet Kılıç ise ailesiyle yılın 6-7 ayını burada soğanlarla uğraşarak geçirdiklerini söyledi.
Türkiye'nin sofralarına giden soğanların çoğunu burada yetiştirdiklerini belirten Kılıç, "Bu soğanların sulamasından çapasına ve sökümüne kadar biz uğraşıyoruz ve ekmeğimizi, çocuklarımızın giderlerini buradan kazandıklarımızla çıkarıyoruz." dedi.
Bazı günler 38-40 derecede güneşin altında çalıştıklarını ifade eden Kılıç, çalışma koşullarını şöyle anlattı:
"Burada gölgemiz yok, öğlen molalarında yemeğimizi de güneşin altında yiyoruz. Akşam yemeklerimizi hazırlıyoruz ertesi gün onu yiyoruz o yüzden taze olmuyor. 40 derece sıcakta bile ılık su içiyoruz. Gündüz buz olmuyor yani soğuk su da içemiyoruz. Kuyulardan akan suyu içiyoruz ve bazen de kuyulardaki ilaçlı sulardan içip hastanelik oluyoruz. Çocuklarımız bu sular yüzünden ishal oluyor. Tüm gün tozun toprağın içindeyiz akşam ise duş alacak imkanımız olmuyor su sıkıntısından dolayı. Haftada bir kez ancak banyo yapabiliyoruz. Bazen soğan kokusundan yatamıyoruz. Hayatımız çok yorucu."
-"Çocuklarımız tarlanın başında, sabahtan akşama kadar bizi bekliyor"
İşçi Ahmet Kılıç, tarlada kadınların da çalıştığını, bazı ailelerin çocuklarının, bakacak kimse olmadığı için mecburen tarlaya geldiğini belirterek, "Çocuklar burada tarlanın etrafında dolaşıyor. Çocuklarımız tarlanın başında, sabahtan akşama kadar sivrisineklerle mücadele edip bizi bekliyor." şeklinde konuştu.
Günlük yevmiyelerinin ortalama 80-90 lira olduğunu söyleyen Kılıç, "İşimiz gerçekten zor ama vatandaşlar da bizim gibi sabahtan akşama kadar çalışıyor. Hem para kazandığımız için hem de bu sebzeler onlara ulaştığı için biz mutlu oluyoruz onlar da mutlu oluyor. Biz burada çalışarak, emek sarf ederek hizmet sunuyoruz ve aslında hepimiz kazanıyoruz." dedi.
Kaynak: Diyarbakır Söz