Gülerce merak edilen o soruyu cevapladı...

Fethullah Gülen Cemaaati'ne yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, MİT, hükümet ve yargı arasındaki ifade krizini analiz ederek iktidar ve cemaatin karşı karşıya getirilmek istendiğini yazdı. İşte Gülerce'nin cemaat ne istiyor?' sorusuna verdiği yanıt...

Gülerce merak edilen o soruyu cevapladı...

Fethullah Gülen Cemaaati'ne yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, MİT, hükümet ve yargı arasındaki ifade krizini analiz ederek iktidar ve cemaatin karşı karşıya getirilmek istendiğini yazdı. Hükümetin attığı bir çok önemli adıma övgüler yağdıran Gülerce, bazı noktalarda hükümeti eleştirmekten de geri durmadı.

CEMAAT NE Mİ İSTİYOR

Zaman yazarı Gülerce, '"Tamam da, o zaman referandumda, seçimlerde neden siyasi bir pozisyonda görünüyorlar? Bu cemaat ne istiyor?" deniyorsa, anladığımı söyleyeyim. İstenilen tek bir şey var: Temel hak ve hürriyetler, din ve vicdan özgürlüğü teminat altında olsun yeter... Halk seçtikten sonra, Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin.' diyerek yazısını bitirdi.

SON TUZAK: İKTİDAR-CEMAAT..

Hepimizin anlamaya çalıştığı yeni bir durumla karşı karşıyayız.

Başta MİT Müsteşarı Hakan Fidan olmak üzere bazı MİT yöneticilerinin "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağrılması, daha önce yaşamadığımız ciddi bir probleme dönüştü. Hazır kıta bekleyenler, "Yargı-MİT çatışması" yaftası ile başlatılan tartışmayı, "Cemaat-iktidar kavgası", "asıl hedef Başbakan" noktasına taşıdılar.

SİNDİKLERİ MEVZİLERDEN FIRLADILAR

İlk dikkat çeken husus; Ergenekon davasını itibarsızlaştırma ve sulandırma-bulandırma ile vazifeli medya mensuplarının, sindikleri mevzilerden fırlamaları oldu. El ovuşturmalar, gözlerdeki parıltılar gizlenemez halde... "AK Parti'yi ve Gülen'i Bitirme Planı"nda "dost kuvvetler" olarak vazifelendirecekler, erine gerine "biz demedik mi?" pozlarıyla sahnede. Sanki tam da aradıkları fırsat doğmuş gibi, bir "cemaat heyulası" ve algısı pompalanıyor. 28 Şubat'ın o kasetli, kasvetli günlerini hatırlatan kirli bir karalama kampanyası var. 28 Şubat'ta yapamadıklarını, referandumdaki yüzde 58 evet ile güçlendirilen demokratikleşme zemininde, yüzde 50 ile iktidar emaneti verilen AK Parti iktidarında yapmak istiyorlar. Alenen hükümete sesleniyor; "bitirin şu cemaatin işini" diyorlar...

DÜN ERDOĞAN DİKTATÖRLEŞİYOR DİYENLER ŞİMDİ CEMAATİ SUÇLUYOR

Bir de aylardır, AK Parti'yi daha önce destekleyen, fakat KCK meselesinden dolayı hükümete demediğini bırakmayanların tavrı var. Daha düne kadar, "Erdoğan diktatörlüğe gidiyor" diye içeriye dışarıya jurnalleme yapan zevat, şimdi "asıl kabahat bu cemaatte" diye AK Parti'nin akıl hocalığına soyunuyor. "Cemaat" dedikleri insanları en yakından tanıyan, hâlâ dost zannedilen bu insanlar, Ergenekoncu koronun arka taraflarında boy göstermiyorlar mı... İşte bu kadarına pes! Yarın bu fitne-fücur dalgaları dindiğinde mahcup olmayacaklarını mı zannediyorlar?

Bence tam da bugün itidale, sağduyuya, ortak akla ihtiyaç var. Klasik bir talep ama başka yol bilen varsa söylesin. Yargısı, istihbarat teşkilatı ve emniyet güçleri tartışmanın odağına oturmuş, hükümet ile yargısı karşı karşıya gelmiş görüntülü bir Türkiye'nin kime ne faydası var?

Öfke ile kalkan zararla oturur. Hele bu öfke, yeni kanun düzenlemelerine alelacele yansırsa, Ergenekon davası üzerinden demokratikleşme sürecinin dinamitlenmesi bile söz konusu. Asırlık vesayetin gücü tükenmedi. Ciddi bir zaafa da uğramadı. Bunlarda oyun, tuzak bitmez. En büyük tuzak da, iktidar-cemaat çatışması üzerinden, devletle milletin karşı karşıya getirilmesidir.

CUMHURİYET TARİHİNİN EN İCRACI HÜKÜMETİ

Bu hükümet, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en icracı, en uyumlu, en gayretli, en başarılı hükümettir. Demokratikleşme konusundaki siyasi iradesi, başta Sayın Başbakan olmak üzere şimdiden tarihe geçmiştir. Ülkesini seven, insaf ve vicdan sahibi hiç kimse, bu hükümetin tökezlemesini istemez. Bunun Türkiye'nin geleceğine, istikrarına, demokratikleşmesine mal olacağını bilir.

HÜKÜMETE ELEŞTİRİLER..

Fakat hükümetin de, halktan aldığı yetkiyi, yetki ne yönde ise yerine getirme yükümlülüğü ve sorumluluğu var. Vesayet rejimi,12 Eylül kanunları devam ederken sona ermez. AB üyeliğini önemsemeden, sivil bir anayasaya dört elle sarılmadan, darbecilere dayanak olan kanun maddeleri, anti-demokratik seçim kanunları değiştirilmeden, askere ayrıcalık tanıyan Sayıştay Yasası korunurken, demokratikleşme sağlanamaz.

Adı cemaate çıkmış insanları yakından tanıyan biriyim. Siyasi beklentiyi 30 yıldır görmedim, hissetmedim. Hizmet hareketinde beklenti olmaz. "Bu hareket, insanlığa Allah rızası için hizmet davasıdır. Asıl fetih, gönüllerin fethidir. Beklentisizlik kahramanı olmak lazım" ikazını çok duydum. Beklenti siyasette, bürokraside olur.

'CEMAAT NE Mİ İSTİYOR' SORUNUNA CEVAP

"Tamam da, o zaman referandumda, seçimlerde neden siyasi bir pozisyonda görünüyorlar? Bu cemaat ne istiyor?" deniyorsa, anladığımı söyleyeyim. İstenilen tek bir şey var: Temel hak ve hürriyetler, din ve vicdan özgürlüğü teminat altında olsun yeter... Halk seçtikten sonra, Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin...

Kaynak: Diyarbakır Söz