Faili meçhul cinayetlere ilişkin dava sanık konuştu

"Ölüm listesini gördüm. Gri bir kağıtta, eski fotokopi tarzı bir kağıtta alt alta isimlerdi. 'Çok gizli' ve 'ivedi' ibareli zarf olduğunu, bunun da devlet kurumuna ait olduğunu hatırlıyorum. Ancak devlet kurumunu hatırlamıyorum"

Faili meçhul cinayetlere ilişkin dava sanık konuştu

Bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın aralarında yer aldığı 19 kişinin yargılandığı davada tanık olarak dinlenen Yaman Namlı, "Ölüm listesini gördüm. Gri bir kağıtta, eski fotokopi tarzı bir kağıtta alt alta isimlerdi. 'Çok gizli' ve 'ivedi' ibareli zarf olduğunu, bunun da devlet kurumuna ait olduğunu hatırlıyorum. Ancak devlet kurumunu hatırlamıyorum." dedi.

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde, sanık ve şikayetçi avukatların katıldığı duruşmada, gazeteci Uğur Dündar Karşıyaka Adliyesi, geçmişte maktullerden Tarık Ümit ile iş ortaklığı yapan Yaman Namlı ise İstanbul Adliyesinden duruşmaya sesli-görüntülü sistemle bağlanarak, "tanık" sıfatıyla ifade verdi.

Gazeteci Dündar, geçmişte hazırladığı Arena programının toplumda güven duygusu oluşturduğu ve çok izlendiğini belirtti. Dündar, bu sebeple "çoğu kez MİT ve polise gitmeyen istihbaratların kendilerine ulaştığını, bunları soruşturduklarını ve belgelediklerini, yayınladıklarını" anlattı. O dönemde ayrıca Kanal D'nin haber sorumlusu olduğunu bildiren Dündar, "Susurluk çetesi"ni ilk yayınlayanlardan olduğunu söyledi.

Eski Başbakan Tansu Çiller'in, bir konuşmasında "Elimizde, PKK terör örgütüne yardım eden iş adamlarının listesi var." demesinden sonra bazı faili meçhul infaz olaylarının gerçekleştiğini vurgulayan Dündar, "Ardından gözler, İçişleri Bakanlığı bünyesinde, Emniyet Teşkilatında yuvalanan bir grubun bunu yaptığı kuşkusuna yöneldi." dedi.

"Kumarhaneler Kralı" Ömer Lütfi Topal cinayeti soruşturulurken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi ekiplerinin, 2 özel harekat polisi ile Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir'i gözaltına aldığını, bunların bir gece şubede tutulduğunu anlatan Dündar, buradaki konuşmalarda, kendisinin isminin de "ölüm listesinde" geçtiğini öğrendiğini ifade etti.

- "Olayın peşine gittim"

Bunu, özel harekatçı bir polisin, çalıştığı kanalı arayarak, isim vermeden söylediğini, ilk başta inanmadığını, ancak aynı bilginin, o sırada Kanal D'de polis adliye muhabirliği yapan Emin Demirel tarafından da dile getirilmesinin ardından konuyla ilgilenmeye başladığını bildiren Dündar, şöyle devam etti:

"Bana söylenen, bütün bunların emniyette bir kasete kaydedildiğiydi. Bu kaseti hiç görmedim. Araştırmaya başladım. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu da varlığından söz etti. Ancak ne hikmetse sonradan Topal ile ilgili olarak Beyoğlu Adliyesinde gerçekleşen dava duruşmalarında böyle bir kasetin var olmadığını söylediler. Olayın peşine gittim. Önce Susurluk çetesi mensupları birbirlerini tanımadıklarını söylüyorlardı. Örneğin Çatlı'yı farklı bir isimle tanıdıklarını söylüyorlardı. Ancak Tuncay Özkan'ın bulduğu, düğünde çekilen ve bunların birbirini tanıdığını gösteren fotoğrafı haberleştirdik.

Bu kişilerin mahkumiyetinin ardından olayları soruşturmayı sürdürdüm. Bir cinayete kurban giden eski özel harekat polisi Oğuz Yorulmaz'ın annesiyle görüştüm. Annesi, Yorulmaz'ın bazı yanlış işler yaptıklarını, infazlara bulaştıklarını, hatta benim öldürülme olayımın da 'O vatanseverdir, onunla ne meselemiz olabilir' şeklinde konuşulduğunu anlattığını söyledi. Oğlunun pişmanlığına rağmen örgütten ayrılamadığını anlattı. Yorulmaz'ın annesi bu işin bir numaralı sorumlusunun siyasiler olduğunu, başta Çiller olmak üzere Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin'in bir numaralı sorumlular olduğunu, diğerlerinin kullanıldığını, önce vatan, millet adına bu işleri yaptıklarını, ardından işin içine para girmesi üzerine infazcı olarak kullanıldıklarını dile getirdi. Daha sonra eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın ile görüştük. O da 'Evet, sizin öldürülmenizi Abdullah Çatlı'ya söylediler, ama o, 'Dündar vatanseverdir' diyerek engelledi' dedi. Çarkın da başta Ağar olmak üzere siyasileri suçlayan konuşmalar yaptı. Çok sayıda insan öldürdüklerini söyledi. Ama bunu özel harekatta görev yaparken mi, yoksa başka zaman mı yaptıklarını belirtmedi."

- "Bütün bildiklerimi paylaştım"

Uğur Dündar, "şu kişi bu cinayeti işlemiştir" diyebileceği net belge bulunmadığına işaret ederek, "Bütün bildiklerimi paylaştım. Oğuz Yorulmaz'ın annesi ve Çarkın ile yaptığım röportajları kitabımda da anlattım. Bana göre karanlıkta kalmış ama mutlaka aydınlanması gereken bir dönemin hukuk dışı faaliyetleridir. Ben, bu özel harekatçıların başlangıçta, iyi, idealist, vatansever polisler olduğuna inanıyorum. Onların daha sonra siyasi amaçlarla, işin içine para da girmiş olabilir, birer maşa olarak kullanıldıklarına, tıpkı kirli eldiven gibi bir kenara atıldıklarına ve sahipsiz bırakıldıklarına inanıyorum." ifadelerini kullandı.

Ölüm listesinde olduğunu bildiren ihbar telefonuna ilişkin soru üzerine Dündar, yurtsever bir gazeteci olduğunu ve PKK, Hizbullah, İBDA-C, FETÖ gibi örgütlerin ölüm listesinde bulunduğunu bildirdi. Dündar, "Polis çocuğuyum. Bir polisin beni, bu haberleri yapıyorum diye öldürebileceğini, o dönemde aklımın ucundan geçirmedim. Ama daha sonra Tansu Çiller ve eşinin yoğun baskısı altında kaldım. Onlara doğrudan doğruya hizmet eden gazete ve televizyonda bana ve aileme iftiralar yayıldı. Sonradan bir siyasetçinin, elindeki güçle her şeyi yapacağını düşünmeye başladım. Kendisini itham etmiyorum. Tansu Hanım'ın bundan haberi bile olmamıştır, diye düşünüyorum. Ama güce tapınan bazıları, her şeyi göze almış olabilir." diye konuştu.

Dündar, müşteki avukatlarının sorularını yanıtlarken, Ağar ile o süreçte hiç görüşmediğini, çünkü Ağar'ın, yöneltecekleri sorulara cevap verebilecek durumda olmadığını, tarafsız habercilik gereği kendisini aramış olabileceğini ancak Ağar'ın hiçbir şekilde geri dönmediğini vurguladı.

- "Gayret sergilediğine inanıyorum"

Bir gazetede çıkan haberden, Ağar'ın, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'a, kendisini kastederek, "O uzun boylu, sarışın, yakışıklıya söyle, üzerimize fazla gelmesin." diye ricacı olduğunu bildiğini, ancak Yıldırım'ın kendisine bundan hiç bahsetmediğini anlattı.

Dündar, "Tansu Çiller'in bahsettiği listeyle ilgili başka bilginiz oldu mu?" sorusunu, "Bir defa Ömer Lütfi Topal'ın eşi bize geldi ve adının ölüm listesinden çıkartılması için kimlere rüşvet verildiğini, bunu kimin götürdüğünü içeren bilgileri paylaştı. Ben de onu Arena programında yayınladım." diye yanıtladı.

Başka bir soru üzerine Dündar, infaz listesine ilişkin belgeleri, eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın gördüğüne inandığını dile getirerek, "Çünkü olayın soruşturması onun döneminde gerçekleştirildi. Onun iyi niyetle bu karanlık dönemin aydınlatılması için gayret sergilediğine inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Dündar, müşteki avukatlarının, "özel harekatçı polislerin kullanıldığından, sonra da kirli eldiven gibi atıldığından bahsettiniz" demesi üzerine, şunları söyledi:

"Cinayet şüpheleri onlar üzerinde yoğunlaşıyor. İtham etmek anlamında söylemiyorum ama şu anda FETÖ soruşturmasından tutuklu Mümtazer Türköne, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in iki danışmanından biriydi. Biri de şu an AK Parti'de milletvekili olan Hüseyin Kocabıyık'tı. Onlar şöyle bir konuşma yaptırdılar Tansu Hanım'a: 'Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir'. Böyle diyerek, bu çeteye sahip çıkılması, aslında olayın siyasi adresini gösteriyor. Aşağı doğru hiyerarşik bir yapılanma var, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Harekat Dairesi... Daire polislerinin kendiliğinden durumdan vazife çıkarmaları mümkün değil."

- "Ölüm listesini gördüm"

Tanık Yaman Namlı da ifadesinde, soruşturma sırasında cumhuriyet savcılığına verdiği, dosyanın maktullerinden MİT mensubu Tarık Ümit ile Belçika'da yaşayan kardeşi aracılığıyla tanıştığı, geçmişte MİT adına haber elemanı olarak ücret almadan çalıştığı, Abdullah Çatlı'yı yurt dışından tanıdığı ve Türkiye'de de birkaç kez karşılaştığı bilgilerini de içeren ifadeyi tekrarladığını bildirdi.

Mahkeme Başkanı Dursun Yalçınkaya, bunun üzerine Namlı'nın savcılık ifadesini okudu, ardından tarafların avukatları Namlı'ya sorular yöneltti.

Müşteki avukatlarının, savcılık ifadesinde "biri uzun, diğeri kısa iki ölüm listesinden bahsettiğini" belirterek, "Bu listeleri gördün mü? Bunları kim hazırlamış?" sorusu üzerine Namlı, "Kimin hazırladığını bilemeyeceğim ama gördüm. Gri bir kağıtta, eski fotokopi tarzı bir kağıtta alt alta isimlerdi. 'Çok gizli' ve 'ivedi' ibareli zarf olduğunu, bunun da devlet kurumuna ait olduğunu hatırlıyorum. Ancak devlet kurumunu hatırlamıyorum. Listeyi Tarık Ümit'in Taksim Cihangir'deki ofisinde gördüm. Zannedersem uzun listeydi. Net hatırlayamayacağım ama Tarık Ümit o listede yoktu." şeklindeki bilgileri paylaştı.

Namlı, kendi arabasını Ümit'e kullanması için verdiğini, Ümit'in iade ederken, "Sıkıntılı bir işte kullandık." dediğini, ardından arabayı bir daha kullanmadığını kaydetti.

"Tarık Ümit'in neden öldürüldüğünü düşünüyorsunuz?" sorusu Namlı, "İnfaz edildiğini bilmiyorum, kaybolduğunu biliyorum. Ümit'in Emniyet ile de görüşüp, birtakım faaliyetlerde bulunduğunu, o faaliyetlerin de kendi işlerinde sıkıntı yarattığını düşünüyorum." şeklinde yanıtladı.

- "Çatlı, Ağar'a bağlı çalıştığını söyledi"

Yaman Namlı, "Savcılık ifadenizde Abdullah Çatlı'nın bir gün Mehmet Ağar'dan bahsederken 'Patron' dediğini söylemişsiniz. Bilginiz nedir?" sorusuna, "Bana 'patron'un Ağar olduğunu, kendine bağlı çalıştığını, çalışırken bütün imkanların Emniyetten sağlandığını söyledi. İstihbarat çalışmaları yapıyorlarmış. Kendilerine kimlik, silah sağlanmış. Çatlı, Ağar'a bağlı çalıştığını söyledi." yanıtını verdi.

Ağar'ın avukatı Abdülkadir Toluç'un, "Siz, MİT'teyken hep Mehmet Eymür'e bağlı çalışmışsınız. Demin söylediğiniz şeyler Ağar ve Eymür arasındaki husumetten olabilir mi?" sorusu üzerine Namlı, "Ağar ile kişisel husumetim yok. İkisi de bu ülkeye zaman zaman faydalı işler yapmışlar, zaman zaman yanlış şeyler de yapmış olabilirler. Ağar sonuçta İçişleri Bakanlığımızı, Emniyet Genel Müdürlüğümüzü yapmış saygın bir şahıstır." dedi.

Müşteki avukatlarından Sertaç Kamil Ekinci, İngiltere'de bir gazetenin, Mehmet Kaygısız'ın 1994'te öldürülmesinin soruşturulmasına ilişkin haber yaptığını anlatarak, "İngiltere'deki soruşturmada, bu davaya ilişkin delil olabilir. İngiltere'den buna ilişkin soruşturma belgelerinin teminini istiyoruz." diye konuştu.

- Bazı kişilerin tanık olarak dinlenmesi karar altına alındı

Mahkeme heyeti, "Yeşil" hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi.

Yanlış adrese gönderilmesi nedeniyle geri dönen çağrı kağıdı yerine, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın sesli görüntülü sistem üzerinden "tanık" olarak dinlenmesi için yeniden çağrı kağıdı gönderilmesini kararlaştıran heyet, FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan, eski başbakanlardan Tansu Çiller'in danışmanı Mümtazer Türköne, gazeteci Emin Demirel, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Fevzi Türkeri, emekli Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu bazı kişilerin "tanık" olarak dinlenmesini karar altına aldı.

Adalet ve Dışişleri bakanlıkları aracılığıyla Mehmet Kaygısız'ın öldürülmesine ilişkin soruşturma evrakının İngiltere'den istenmesini karara bağlayan heyet, iddianamede beyanlarına yer verilen gizli tanıklar "Emek" ile "Ayışığı"nın dinlenmesi taleplerinin daha sonra değerlendirilmesini kararlaştırarak, duruşmayı erteledi.

Sanıklar, 1990'lı yıllarda işlenen 18 faili meçhul cinayetle ilgili, Türk Ceza Kanunu'nun "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek" suçundan yargılanıyor.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler