Merkez üssü Tabanlı köyü olan 23 Ekim 2011'deki depremde 15 yaşındaki kızı Rümeysa'yı kaybeden Karakaş, eşi Mevlüde, kızları Sümeyye (18), Nisa (13) ve oğlu Yusuf Taha'yı (10) enkaz altından kurtarabildiği için Allah'a şükrediyor.
Depremin içlerinde hançer yarası açtığını, çok büyük zorluklar ve maddi imkansızlıklarla büyüttüğü 15 yaşındaki kızını kaybettiğini anlatan Karakaş, AA mubabirine, 25 yıl boyunca kurduğu hayatının yerle bir olduğunu, 6 yıl geçmesine rağmen o günleri dünmüş gibi yüreğinde hissettiğini söyledi.
Pazar günü arkadaşlarıyla mezarlığa gittiğini, ayrılacağı sırada deprem olduğunu belirten Karakaş, hayatında ilk kez böyle şiddetli bir depremle karşılaştığını ve o anda "Yer yarılacak ve biz de yer altına gireceğiz." diye düşündüğünü dile getirdi.
Karakaş, depremden geriye bir semaver ve demlik ile ölen kızının fotoğraflarının kaldığını ifade ederek, eşyaların kıymetsiz görünebileceğini ancak manevi değerinin kendileri için çok yüksek olduğunu kaydetti.
- Tünel kazarak ailesini kurtarmış
Sarsıntı durduktan sonra arkadaşlarıyla ailelerinin yanına koşmaya başladıklarını ancak yıkılan binalardan yolu bile göremediklerini ifade eden Karakaş, acı dolu günleri şöyle özetledi:
"Evin yanına geldiğimde babam bana 'Ne oldu, çocuklar nerede?' diye sorduğunda, 'Baba, bir tek ben kaldım.' diye cevap verdim. O sırada birileri bağırdı, 'Enkazın altından çocuk çıkıyor.' dedi. Baktım, benim kızım enkazın altından yürüyerek çıktı. 5 yaşındaki kız, 5 katın enkazından Allah'ın yardımıyla çıktı. Yoksa küçücük kız üzerindeki enkazı nasıl kaldırabilir ki? Kayınvalidem ve yakınlarım geldi. Sonra da bir umutla diğer çocuklarımı ve eşimi aramaya başladık. Enkaza girdiğimde tekrar deprem oldu. O sırada kardeşlerim 'Girme.' dedi ama ben 'Yavrularımı öleceğimi de bilsem kurtarmam lazım.' dedim. Sonrasında tünel yaparak içeri girmeye çalıştım.
Bir gün önce aldığım tüp açık kalmış ve gaz sızıyordu. Çocuklarım tüpün gazına, enkazın tozuna rağmen yaşamaya çalışıyordu. Çocukluk arkadaşım benimle geldi. Ona 'Gelme.' dedim çünkü depremler devam ediyordu. Ben ölürsem çocuklarım için öleceğim ama senin ailen mağdur olacak. Bana 'Çocukluğumuz beraber geçti, ölümümüz de beraber olsun.' dedi. Tünelden girdiğimizde eşimi, kızımı ve oğlumu çıkardım. Üzerleri hep kan olmuştu. Diğer kızımı aramaya başladım. O sırada Allah bize bir an önce oradan çıkabilmemiz için araç gereçleri sağlamıştı sanki. Hangi malzemeye ihtiyacımız olsa hemen elimizin önünde bulabiliyorduk."
Enkazda tünel kazdıktan sonra çatıyı söküp molozları delmeye çalıştığı sırada kızının cansız bedeniyle karşılaştığını gözyaşları içinde anlatan Karakaş, kızının her zaman "Allah'ım beni genç olarak dünyadan al, huzuruna günahkar olarak gelmeyeyim." diye dua ettiğini ve genç yaşta hayata gözlerini yumduğunu söyledi.
"Çok zor şartlar altında büyüttüğüm evladımızın cesedi önümdeydi. Allah kimseye göstermesin. Bir umut hastaneye götürdük, doktorlar uğraştı ama kızım vefat etmişti." diyen Karakaş, kızını kaybetmenin üzüntüsünü yaşadığını söyledi.
Depremden sonra yıkılan evleriyle tüm eşyalarının da kullanılamaz hale geldiğini dile getiren Karakaş, hayatın normale dönmesinin ardından kredi çekerek evini yeniden kurduğunu, eşi ve çocuklarıyla yeni bir hayata başladıklarını anlattı.
Deprem süresinde en büyük destekçisinin eşi olduğunu vurgulayan Karakaş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Depremde eşimle birbirimize çok destek olduk. Enkazın altında kalmıştı ve sağlık durumu da iyi değildi. Tüp gazına ve enkaz tozuna maruz kaldığı için zehirlenmişti. Onu başka illerdeki yakınlarının yanına göndermek istedim. Eşim, 'Biz birlikte nasıl pikniğe gittiysek, güzel günleri birlikte yaşadıysak, bugün de birlikte kalacağız, öleceksek de aç kalacaksak da donacaksak da birlikte olacağız.' diyerek beni yanlız bırakmadı.
Şimdi Allah devletimizi var etsin, kaloriferli evlerde oturuyoruz. Bir kızımı üniversiteye gönderdim. Enkaz altından çıkardığım kızım, Kırklareli Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü okuyor. Çocuklarımı çok zor şartlar altında büyüttüm."
- "Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın"
Depremden eşi tarafından kurtarılan Mevlüde Karakaş da deprem günü yaşadıklarını şöyle anlattı:
"O gün çocuklarımla oturuyordum. Eşime pikniğe gitmek istediğimizi söyledim. Kaybettiğim kızım o gün hiç yemek yemek istemiyordu. Çocuklarımla yemek yediğim sırada sofradayken mutfağın camları patladı. Kıyamet kopuyor sandım. Depremden önce hava kızıl renge bürünmüştü. Tüpü kapatamadan bina yıkıldı. İğnenin ucu kadar ışık yoktu. Evin tavanı kanepelerin üzerine düşdüğü için biz arada kalarak kurtulduk.
Tüp gazı ve enkazın kokusundan nefes alamıyorduk. Kızlarıma seslenerek hayatta olup olmadığını kontrol ediyordum. Küçük kızımın çıkarıldığını duyunca, o çıktığına göre büyük kızım da çıkmıştır sandım. O sırada kızım enkazdan çıkarıldı. Kızım enkazdan çıkarılırken bir de kefenlenirken gördüm. Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın."
Kaynak: Diyarbakır Söz