Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu tarafından 2 Nisan’da Diyarbakır'da 7’ncisi düzenlenen “Ekolojik Kriz, Kadın ve Kadın Sağlığı” kongresinde ekolojik yıkım ve kadınlara etkisine dair derin tartışmalar yürütüldü. Kongre katılımcılarından TTB Kadın Sağlığı Kadın Hekimlik Yürütme Kurulu üyesi Dr. Aytül Gürbüz Tükel, “İklim Krizinin Kadın Ruh Sağlığına Etkisi” başlığıyla bir sunum yaptı.
İKLİM KRİZİ VE KADINLAR
Tükel, iklim krizlerinin en çok kadınları etkilediğini ve krizlere karşı direnenlerin başında ise yine kadınların geldiğini söyledi. Doğanın kadınlar için çok önemli olduğunu vurgulayan Tükel, Muğla’da bulunan Akbelen ormanına yapılmak istenen maden ocağına karşı çıkan kadınların zeytin ağacına sarılması, HES’lere karşı mücadelede kadınların ön saflarda yer almasının bu duruma örnek olduğunu söyledi. Tükel, "Kadın, evinin ekonomisini daha çok düşünen, o eve girecek yiyeceği düşünen kişi. Dolayısıyla yaşam alanı yok olduğunda, tarla yok olduğunda, ağaç yok olduğunda kadının ekonomisi de etkilenecektir” dedi.
ERKEKLERİN DOĞAYA YAKLAŞIMI
“Kadının doğayla ilişkisi çok iç içe” diyen Tükel, doğayı koruyanın da sahiplenin de kadınlar olduğunu vurguladı. Erkeklerin doğayı “mülkiyet” ve “hükmetme” gibi kavramlarla ilişkilendirdiklerini kaydeden Aytül, bu anlayışın erkek-kadın ilişkisine de yansıdığını söyledi. Tükel, "Erkek, kadını kendi uzantısı gibi ya da mülkiyeti gibi gördüğünde, kadının kendisinden ayrılmasına, farklı bir ilişki içinde bile olmasına izin vermiyor. Kadına yönelik şiddetin ve cins kırımının ortaya çıkmasında da erkeğin hükmetme duygusu var. Doğayla ilgili de benzer bir ilişki kuruluyor aslında. Doğanın varlığına saygı gösterilmeksizin, doğayı ele geçirmek ve hükmetmek üzerine bir ilişki kuruluyor” şeklinde konuştu.
KRİZ EN ÇOK KADINI ETKİLİYOR
Tükel, kadınların yaşanan iklim krizlerinden daha çok etkilendiğine işaret ederek, "Kadın üzerinde bakım yükü çok fazla. Bir kadın afet olan bir bölgeden kaçmak için bakım verdiği kişiyi sahiplenmek durumunda kalıyor. Afetler sebebiyle birçok kız çocuğu okullarını bırakmış. Başka bir yönüyle kuruyan su kaynakları ile ilgili problem olduğunda su taşıyan kadınlar ve kız çocukları bazen kilometrelerce yürüyerek, evlerine su taşımak zorunda kalıyorlar. Bu mecburi yolculuklarında da erkekler tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete, tacize maruz kalıyorlar. Aslında bütün bunlar kadının doğal şeylerden daha fazla etkilenmesini yol açıyor" ifadelerini kullandı.
Kaynak: Diyarbakır Söz