İkindi namazının ardından yola koyulan ve iftara doğru koyunlarını otlatacakları bölgelere ulaştıran çobanlar, eşek sırtında taşıdıkları yiyeceklerini odun ateşinde pişirip, ezanın okunmasıyla oruçlarını açıyor
Çoban Mehmet Tekin "Çobanlık ramazan ayında biraz zor oluyor, özellikle yaz mevsimine denk geldiği dönemlerde daha da zor oluyor ama yine de ibadetimizi yapmak için gayret ediyoruz"
Türkiye'de küçükbaş hayvancılığın merkezlerinden olan Diyarbakır ve Şanlıurfa'da çobanlar, ramazan ayında iftar ve sahurlarını sürülerinin başında meralarda yapıyor.
Havaların ısınmasının ardından birçok besici, koyunlarını daha iyi gelişmeleri için özellikle serin olan akşam vakitlerinde otlatmaya çalışıyor. Siverek ilçesine yaklaşık 45 kilometre mesafedeki 1919 rakımlı Karacadağ bölgesinde güneşin etkisini kaybetmesiyle hayvanlarını meralara çıkaran çobanlar, ramazan ayının yaza denk gelmesi dolayısıyla iftar ve sahurda genellikle dağ başında bir araya geliyor.
İkindi namazının ardından yola koyulan ve zorlu bir yolculuğun ardından hayvanları otlatacakları yerlere ulaşan çobanlar, eşek sırtında taşıdıkları yiyeceklerini odun ateşinde pişirip, ezanın okunmasıyla oruçlarını açıyor.
Yemeklerini genelde yüksek noktalarda yiyen çobanlar, açık ve temiz havada keyifli vakit geçiriyor. İftarın ardından çay içip bir süre dinlenen çobanlar, sonrasında ise hayvanlarıyla ilgilenip sahura kadar uyumaya çalışıyor.
Çobanların iftarı da sahuru da merada
Sahuru da aynı yöntemlerle yapan çobanlar, otlamaları için koyunları kaldırıp, ertesi gün sabah saatlerinde sulama ve sağım için evin yolunu tutuyor.
Çobanlardan 35 yaşındaki Mehmet Tekin, günlük yaşamlarından, ramazanın zorluklarına kadar yaşadıklarını AA muhabiriyle paylaştı.
Yıllardır bu işi yaptığını söyleyen Tekin, son yıllarda ramazan ayının yaz aylarına denk geldiğine işaret ederek, bundan dolayı evde sahur ve iftar yaptığı günleri neredeyse unuttuğunu söyledi.
Tekin, tüm zorluklara rağmen, ibadetlerini yapabildikleri için huzurlu olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Çobanlık ramazan ayında biraz zor oluyor, özellikle yaz mevsimine denk geldiği dönemlerde daha da zor oluyor ama yine de ibadetimizi yapmak için gayret ediyoruz. İftar saatine yakın 3 ya da 4 çoban bir araya geliyoruz ama fazla kalabalık olmamaya dikkat ediyoruz ki koyunlarımız iç içe girmesin, gece onları ayırmak zor oluyor. Beraber iftarımızı yapıyoruz ardından çayımızı içip sohbet ediyoruz. Gece uyumak zor tabii, evdeki rahatlığı bulamazsınız ama zamanı geçirmeye çalışıyoruz. Sahurda da önce çayımızı demliyoruz, ardından yemeklerimizi hazırlayıp, el fenerlerinin ışığında çoban arkadaşlarla beraber yiyoruz. Sahurun ardından zaten uyumuyoruz, en fazla dinlenmek için yarım saatlik bir mola verebiliyoruz çünkü tekrar koyunları kaldırıp otlatmamız gerekiyor. Sabah hava ısınmadan sağım ve sulama için eve gidiyoruz. O sürede biz dinleniyoruz, başka çobanlar işi devralıyor. Akşama doğru tekrardan iş bize kalıyor. Her gün böyle devam ediyor."
- "Burada arkadaşlarla olmak daha güzel"
Çobanlardan 23 yaşındaki Ahmet Tekin de bu işin ancak hayvanları sevmeyle yapılabileceğini dile getirerek, sıcak havada çalışmanın orucu zorlaştırdığını ifade etti.
Tüm bunlara rağmen iftara doğru merada oruç açmanın keyifli ve odun ateşinde demledikleri çayın çok lezzetli olduğunu anlatan Tekin, şunları kaydetti:
"Burada arkadaşlarla olmak daha güzel çünkü tek başınıza yiyemezsiniz, vakit de geçmez zaten. Bu yüzden her gün arkadaşlarla sözleşip farklı yerlere gidiyoruz. Gece el feneri kullanıyoruz ama ay varken buna ihtiyaç duymuyoruz. İftarımızı yaptıktan sonra koyunlarımızı otlatıp birkaç saat yatıracağız. Saat 02.00 gibi sahur yapıp tekrar koyunları otlatmaya kaldıracağız. Sabah hava ısınmadan koyunları sağıma götürüyoruz. Sağım, sulama derken insan yoruluyor, bir de uykusuzluk yoruyor. "
Kaynak: Diyarbakır Söz