Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasal krizlerle birlikte yaşanan sosyal çürüme başta gençler olmak üzere, toplumu olumsuz etkiliyor. Krizler gelecek kaygısı ve umut yitimine neden olurken, bu dönemde intihara sürüklenen insanların sayılarında artış yaşanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2000 yılında bin 802 olan intihar sayısı küresel ekonomik krizin oluştuğu 2008 yılında 2 bin 816'ya, savaş ve çatışma sürecinin yoğunlaştığı 2015 yılında 3 bin 346'ya son istatistiğin yayınlandığı 2022 yılında ise 4 bin 146'ya çıktı.
TÜİK bu istatistikler içinde yaş verisi paylaşmadığı için gençlerin intihar oranı tam olarak bilinemese de, son 1 ayda gerçekleşen intihara sürüklenme olaylarından bu oranın yüksek olduğu düşünülmekte.
Sadece Ocak ayında intihara sürüklenme vakaları şöyle: “12 Ocak'ta Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü 4'üncü sınıfta okuyan 23 yaşındaki kadın öğrenci M.U.’nun intihar ettiği belirtildi. 19 Ocak'ta Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisi Zeynep Güven’in intihar ettiği belirtildi. 22 Ocak'ta Adnan Menderes Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Ceysu Sıla Alkaya ve 24 Ocak'ta İstanbul Teknik Üniversitesi Uzak Mühendisliği bölümü mezunu olan fakat barista olarak çalışan Okan Bayram’ın intihar ettiği belirtildi.
Mûş’un Varto ilçesinde 19 Ocak’ta her ikisi de 14 yaşında olan 8’inci sınıf öğrencileri P.A. ve Z.T.’nin sınav kaygısı nedeniyle not bırakıp intihar ettikleri belirtildi. 16 Ocak’ta ise lise öğrencisi A.E.K., ateşli silahla intihar etti. Çocuğun görüntüsü kameralara yansıdı.
İNTİHARLAR NEDEN ARTIYOR?
Psikolog Mevlüt Ülgen ile gençlerin ve çocukların intihara sürüklenmelerine ilişkin konuştuk.
İntiharların ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik çok boyutlu ve birbiri ile etkileşim halinde olan bir süreç olduğunu belirten Ülgen, özellikle genç intiharlarının artmasında her ne kadar psikolojik faktörler öne sürülse de diğer faktörlerin de etkili olduğunu söyledi. Gençlerde son yıllarda yine depresyon, kaygı bozukluğu gibi hastalıklarda da artış olduğuna dikkati çeken Ülgen, "Ekonomik nedenler ve buna bağlı olarak ülkedeki gençlerin gelecek kaygısı ve umut yitimi intiharı tetikliyor. Yine bu dönemlerde madde kullanımı gibi durumların da arttığını görüyoruz. İntihar tüm toplumu etkileyen bir durum. Örneğin işsizlik, yoksulluk aileleri etkiliyor. Dolayısıyla ailede bir yıkım süreci oluşuyor. Bunlar da gençleri etkileyen şeyler. Ama temelinde şu var; eğer gençler kendi geleceğini kurma ve hayallerini kaybediyorsa bu noktada intihara ya da maddeye yönelme oluyor. Depresyonla veya birçok ruhsal hastalıkla da ilintili olabiliyor" dedi.
SİYASAL VE EKONOMİK ETKENLER
İntiharların toplumsal çalkantı ve belirsizliğin olduğu toplumlarda daha yüksek oranda olduğunu aktaran Ülgen, şöyle devam etti: "Türkiye'de de örneğin 2017-2021 arası değerlendirmelerde intihar oranlarında artış görünüyor. Bu da Türkiye'de krizin derinleştiği bir dönemdi ki zaten birçok intiharların ardından bırakılan notlar bunun umut yitiminden kaynaklandığını gösteriyor. Her toplumda ekonomik krizler olabilir. Ama burada siyasi aktörlerin de yaklaşımı çok önemli. Eğer siz krizi derinleştiren ve kamplaştıran, ötekileştiren bir noktaya sürüklüyorsanız intihar gibi birçok sorun artıyor. Yine bunun eğitim sistemiyle de alakası var. Her ne kadar ciddi bir araştırma olmasa da gençlerin kendi istediği eğitim ortamına, mesleğine yönelmesini engelleyen bir durum var. Aynı zamanda istemediği okullara, ilişkilere zorlanmasının intiharı tetiklediğini biliyoruz."
'İKTİDAR İNTİHARLARI PERDELİYOR'
TÜİK'in istatistik açıklama noktasında eksik kaldığını kaydeden Ülgen, iktidarın da intiharlar hakkında verilen araştırma önergelerine dair "Bireysel, ruhsal bir süreç" olarak cevaplar verdiğini anımsattı. İktidarın sorunu böyle tanımlayarak kendi sorumluluğu yokmuş gibi davrandığını dile getiren Ülgen, "Bunun ekonomik, siyasal, sosyal belirleyicilerini ortaya koymadan bu sorunu çözmek mümkün değil. Bu tür yaklaşımlar intiharların arkasındaki kendi yarattıkları sorunları perdelemek için yapılıyor. Bu kabul edilemez. 'Aile çocuğuna sahip çıkmıyor' ya da 'Bireysel sorunları vardı' gibi yaklaşımlar toplumsal bağlamdan uzak değil. İstatistikler yayınlanmıyor. Ama özellikle uluslararası araştırmalar ekonomik kriz dönemlerinde intiharın arttığını ortaya koyuyor" diye belirtti.
NE YAPILMALI?
İntiharların önüne geçmek için öncelikle nedenlerini ortadan kaldırmak gerektiğine işaret eden Ülgen, gençlerde yaratılan gelecek belirsizliği, içinde yaşadığı toplumun yarattığı değerlerden eşit şekilde yararlanama, kendini ifade edememe gibi durumların ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Gençlerin hayal ettiği meslek ve gelecek umudunu yeniden yaratmanın hayati önemine işaret eden Ülgen, "Yine ekonomik, siyasal krizler karşısında toplumsal kollektif dayanışmayı örgütlemek gerekiyor. Bu anlamda gençlerin kendi ilgi alanlarını, ifade kanallarını yaratmak lazım. Gençlerin bulundukları zeminde toplumsal sorunlarla ilgilenmesi, sosyal projelerin içinde olması, kendilerini ifade etmesi, geleceğe ilişkin hayallerinin olması onları güçlendiren ve intihar eğiliminden uzaklaştıran faktörler olabiliyor. Her ne kadar iktidar bundan uzak olsa da gençlerin kendilerini var edebileceği ilişkiler ağını, dayanışmayı örgütleyecek yapıları kurmamız gerekiyor. Hepimize düşen sorumluluk Türkiye'de umudu büyütecek, dayanışmayı arttıran kolektif olarak yaşamın her alanında örgütlenmeleri güçlendirecek çalışmaları yoğunlaştırmak" diye konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz