Biyokimya Uzmanı Uz. Dr. Servet Külahçıoğlu, aşkın biyokimyası hakkında bilgi verdi. Aşkla birlikte ortaya çıkan, aşkın sürdürülmesine ve sonrasında yerini sevgi ve bağlılığa bırakmasına dopamin, serotonin, oksitosin, melatonin, adrenalin, noradrenalin ve testosteron gibi hormonların neden olduğunu anlatan Külahçıoğlu, bu hormonların hepsinin ayrı ayrı görevlerinin olduğunu iade etti. Dopamin hormonunun insanın kendini iyi hissetmesine, coşkulanmasına neden olan kimyasal bir madde olduğu ifade eden Külapçıoğlu, “Dopamin ne kadar çok artarsa kişi o kadar ağır aşk belirtileri gösterir. Fazla salınan dopamin nedeniyle kişi daha hareketli, daha dağınık olur ve konsantrasyon bozukluğu yaşayabilir. Dopamin düzeyi aynı zamanda tutku ve sadakat ile de ilgilidir” dedi.
“SEROTONİN MUTLULUK HORMONU”
Serotoninin mutluluk hormonu olarak bilindiği aktaran Külahçıoğlu, “Serotonin yükseldiğinde kişinin ruhsal durumu düzelir, enerjisi artar, keyifli olur. Bu etkilerinden ötürü depresyon ve başka diğer psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlarda serotonin hormonu vardır ve hastanın serotonin düzeyini yükselterek tedavi eder. Dolayısıyla aşık olmakta serotonin düzeyini yükseltir ve insanı depresyondan uzak tutar. Adrenalin ve noradrenalin aşkın en yoğun olduğu dönemde fazla salınır. Ayakların yerden kesilmesi duygusunu yaşatan bu hormonlardır. Aşık olan kişide kalbin hızlı çarpmasına, ellerin terlemesine, kan basıncının yükselmesine ve heyecanlı ruh haline sebep olurlar” diye konuştu.
“OKSİTOSİN KADINLARDA BULUNUR”
Oksitosin şefkat hormonu olarak bilindiğini, bu hormonun kadın ve anne olmanın temeli gibi olduğunu dile getiren Külahçıoğlu, şu ifadelerde bulundu:
“Kadının cinsellik sırasına zevk almasını, doğumun başlamasını, emzirme sırasında göğüslerden süt gelmesini bu hormon sağlar. Çocuk annesinin memesini emdikçe bu hormon artar ve anne ile bebeğin birbirine bağlanmasını sağlar, sevgiyi arttırır. Aşık olunca da oksitosin salınımı artar ve benzer etki ile aşık olunan kişiye karşı şefkat ve sadakat geliştirir. Aşkın en parlak döneminde salınımı artan adrenalin ile dopamin zaman içerisinde azalarak normal düzeye iner ve yerini oksitosine yani sevgi ve şefkat duygusu oluşturan hormona bırakır. Aşkın ömrü ile ilgili varsayımlar bu durum ile açıklanabilir.”
“TESTOSTERON ERKEKLERDE DAHA FAZLA BULUNUR”
Testosteron, östrojen ve progestoronun seks hormonları, melatoninin ise bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dikkat çeken Külahçıoğlu, şunları kaydetti:
“Testosteron kadınlarda az erkeklerde ise çok miktarda bulunur. Her iki cinste de testosteron düzeyinin artması kişilerin kaşıt cinse yönelmelerine neden olur. Testosteron hormonunun yüksek olması erkek cinsi davranış modeline ve çok eşliliğe sebep olur. Melatonin yine aşık insanların kanında artmış olduğu görülen başka bir hormondur. Bu madde karanlık odada uyurken salınımı artan bir hormondur ve kişinin bağışıklık sistemini güçlendirerek kişiyi hastalıklara karşı korur. Zaten bu özelliği nedeniyle kanser, stres, uykusuzluk gibi hastalıkların tedavisi için kullanılmaktadır. Aşıkken daha az hastalanmamızın aşk acısı çekerken devamlı hasta olmamızın sebebini buna bağlayabiliriz.”
Kaynak: Diyarbakır Söz