Örgüte insan kaynağı temininde yüzlerce çocuk kaçırılıyor
PKK’nın Suriye kolu olan YPG’nin, terör örgütüne eleman teminindeki anlayışını Suriye’ye taşıdığını açıkça ifade edebiliriz. Terör örgütü PKK’nın başta Türkiye olmak üzere Irak, Suriye ve İran’dan çocukları zorla alıkoyarak örgütün dağ kadrolarına kattığı biliniyor. Bu stratejinin PKK açısından geçmişi oldukça uzundur. Terör örgütü bu sayede ideolojik endoktrinasyonu da erken yaşta sağlamayı amaçlıyor. Bu nedenle uzun yıllardır terörist temininde çocukların kullanılması örgütün stratejisinin bir parçasıdır. Terör örgütünün tarihindeki binlerce örneğin yanı sıra 2019 yılından beri eylemlerini sürdüren "Diyarbakır Anneleri" bu hususun kamuoyuna açık bir şekilde yansıması bakımından büyük bir örneklik teşkil ediyor.
Her ne kadar YPG, 2014 yılında "Geneva Call" adlı sivil toplum kuruluşuyla “Çocukların Silahlı Çatışmalardan Korunmasına Dair Taahhütname” imzalasa da çok sayıda rapor, YPG’nin bu taahhüdüne uymadığını ortaya koydu. Haziran 2019’da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sözde Genel Komutanı Mazlum Abdi de BM Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi Virginia Gamba ile çocukları kullanmayacağına yönelik bir anlaşma imzaladı. Söz konusu anlaşma sonrasında dahi terör örgütü PKK/YPG, çocukları kaçırmaya ve savaş sahasında kullanmaya devam etti. Keza yalnızca Amnesty ya da Syrian Network Human Rights gibi sivil toplum kuruluşlarında değil, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yayınladığı İnsan Kaçakçılığı raporunda, 2016 yılından bugüne kadar terör örgütü PKK/YPG’nin çocukları silah altına aldığı ifade edildi.
ABD, bir yandan Suriye’de askeri, siyasi ve ekonomik destek sağladığı terör örgütü PKK/YPG’nin aparatı SDG’yi kullanırken, diğer yandan da SDG’nin işlediği savaş suçlarını ve insan hakları ihlallerini raporluyor. Bununla beraber ABD, PKK/YPG'yi başta zorla örgüte kattığı çocuklar olmak üzere insan hakları ihlalleri konusunda geri adım attıracak hiçbir politika da izlemiyor. Yıllardır sürdürülen askeri yardımlar ve kalkınma yardımları ise kesintisiz bir şekilde devam ediyor.
ABD'nin iki yüzlü siyaseti
Açık bir ifadeyle ABD, kendi rapor ve belgelerine rağmen iki yüzlü bir siyaset izliyor. Türkiye, bu iki yüzlü siyaseti YPG/SDG’nin PKK’dan ayrı bir örgütlenme olarak lanse edilmesinde de tecrübe etti. Yine ABD’nin resmi raporlarında terör örgütü YPG/SDG, PKK’nın Suriye kolu olarak ifade edilse de ABD yetkilileri bu durumu inkar etme yolunu tercih ettiler. Bu inkar süreci de yine birbirinden çelişkili ifadeleri barındırdı. Keza dönemin ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Senatör Lindsey Graham’ın soruları karşısında terör örgütü PKK ile PYD/YPG arasında ilişki olduğunu kabul etti.
ABD, kendi kurumlarının raporlarına, sahadan elde ettiği istihbarata ve Türkiye’nin itirazlarına rağmen terör örgütü PKK/YPG’yi, Suriye sahasındaki partneri olarak korumaya devam ediyor. Hatta DEAŞ ile savaş döneminde ABD’nin piyade unsuru görevi gören başta YPJ unsurları olmak üzere tüm terör örgütü PKK unsurları "özgürlük savaşçıları" olarak lanse edildi. ABD medyası başta olmak üzere Batı medyası kendilerinin yarattığı bu hikayeye önce kendilerini ardından da halklarını inandırmaya çalıştı. Bu hususta kitaplar yazıldı, konferanslar düzenlendi ve hatta dizi ve filmler çekilerek PKK terörünün propagandası işlendi. DEAŞ ile savaşın sona ermesiyle de söz konusu propaganda yavaş yavaş etkisini yitirdi. Ancak başta ABD olmak üzere Batı dünyası terör örgütü PKK/YPG’yi desteklemeyi hala sürdürüyor.
Türk kamuoyunun da yakından takip ettiği İsveç’in NATO’ya üyelik sürecinde de terör örgütü PKK/YPG’nin "akıldışı" bir destek aldığı görüldü. Hatırlanacağı üzere İsveç, NATO’ya üyelik süreci öncesinde terör örgütü PKK/YPG’ye 376 milyon dolar yardım taahhüdünde bulunurken Rusya’nın açtığı savaşa karşı direnen Ukrayna’ya 5 milyon dolar yardımda bulundu. Üstelik bu yardım, Rusya’nın bu saldırgan siyaseti direkt olarak İsveç’i tehdit ederken yapıldı. Bunun yanı sıra ABD öncülüğünde oluşturulan Uluslararası Koalisyon’da yer alan üye ülkeler PKK/YPG’yi desteklemeyi sürdürdü. Bu noktada İngiltere ve Fransa öne çıkan ülkeler arasında yer aldı.
Özetlemek gerekirse, Batı dünyasının gördüğü ve bildiği PKK/YPG ile görmek istediği PKK/YPG arasında oldukça büyük bir makas bulunuyor. Batı, zorla örgüte alınan çocuklara, insan hakları ihlallerine, inşa edilmek istenen diktatöryel rejime ve 50 yıllık terör geçmişine rağmen PKK’yı "Orta Doğu bataklığında" açmış Avrupai bir yapılanma olarak görmek istiyor. Bu nedenle, kendi raportörlerinin veya sivil toplum kuruluşlarının söz konusu insan hakları ihlalleri raporlarını ve çocukların savaşta kullanıldığını gösteren raporları görmezden gelmekte ısrar ediyor.
[Kutluhan Görücü, SETA Dış Politika Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak çalışmaktadır. Ayrıca Suriye Gündemi internet sitesinde baş editörlük yapmaktadır. Çalışma alanları Suriye savaşı, devlet dışı silahlı aktörler, terörizm, Türkmenler ve DEAŞ’tır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: Anadolu Ajansı