Dün Zonguldak'ta meydana gelen maden ocağı faciasında metan gazı zehirlenmesi sonucu 2 kişinin öldüğü maden ocağının, 2 ay önce meydana gelen bi başka maden olayı sonrasında mühürlendiği ve kaçak olarak çalıştığı ortaya çıkması herkes bir kere daha maden ocaklarındaki maden işçilerinin vahim durumunu hatırlattı. Zonguldak'ın Kilimli İlçesi Gelik Beldesi'ndeki bu ocakta 2 ay önce de meydana gelen patlama da 1 maden işçisi ölmüştü
Olay, saat 17.00 sıralarında Ayiçi Mahallesi'ndeki kaçak kömür ocağında meydana geldi. Ocakta çalışan maden işçileri Saim Kalkan ve Hasan Ay'ın, uzun süre dışarıya çıkmaması üzerine şüphelenen bir arkadaşı ocağa girdi. Gaz kokusunu hissederek dışarıya çıkan madenci, diğer arkadaşlarına haber verdi. İşçiler, ocağı havalandırdıktan sonra içeriye girdiklerinde Saim Kalkan ve Hasan Ay'ı baygın buldu. İki madenci, arkadaşları tarafından ocaktan çıkarıldı. Çağrılan 112 Acil Servis ekibinin yaptığı kontrolde madencilerin öldüğü belirlendi. Kalkan ve Ay'ın cesetleri, ambulansla Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Jandarma ve polis ekiplerinin inceleme yaptığı ocağın tel ile kapatılan giriş bölümünde mühür olduğu saptandı. Aynı ocakta 20 Kasım 2015'te el yapımı patlayıcı madde ile galeri açma çalışması yapılırken patlama meydana gelmiş ve işçilerden Naci Çiftçi ölürken 3 arkadaşı yaralanmıştı. Patlamanın ardından ocak sahibi olduğu iddia edilen Caner Ç. gözaltına alınmış ve ocak da 27 Kasım'da mühürlenmişti. Ancak mühüre rağmen ocakta üretime kaçak olarak devam edildiği belirlendi.Zonguldak, Zonguldak ilinin merkez ilçesi ve aynı isme sahip şehri. Karadeniz kıyısında bulunan şehir, özellikle limanıylaTürkiye'nin Karadeniz ülkeleriyle arasındaki deniz ticaretinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Türkiye'nin en zengin taşkömürü madenlerini barındırır.
İlin Antik Çağ'da kullanılan tarihi adı Sandrake'dir. Bölgenin Türkleşmesinin ardından kullanılan Zonguldak adının ise "bataklık" veya "sazlık" anlamına gelen zongalık kelimesiyle ilgili olduğu ileri sürülmektedir.
Ayrıca farklı bir rivayete göre Belçikalı ve Fransızların burada işlettikleri maden ocaklarının çokluğu ve zengin kömür kaynaklarından dolayı Zone Guel Dock adından geldiği sanılmaktadır
Arkeolojik kanıtlara göre MÖ 2500'lere uzanan bir geçmişi bulunan bölgeye ilk yerleşenler Hattiler, daha sonra ise Hititlerolmuştur. Yörenin ilk sakinleri Frig boylarından oluşan Bithin, Mariandyn ve Migdon adlı göç topluluklarıdır. MÖ 7. yüzyılda başlayan Batı Anadolu'dan Karadeniz'e Yunan kolonizasyonu sürecinde yörede de ticaret amaçlı limanlar kurulmuştur. MÖ 334'e kadar Perslerin egemenliğinde kalan bölge, Büyük İskender'in Anadolu seferinin ardından kısa bir süre için Makedonyalısubaylarca yönetilmiştir. Pers şatrapı Mithridates'in yöre halkının desteğiyle Batı Karadeniz Bölgesi'nde kurduğu Pontus Devleti'ninparçası olan Zonguldak, Roma İmparatorluğu'nun bu devleti MS 1. yüzyılda yıkmasına dek sürmüş, Roma'nın ikiye bölünmesinin ardından sonra da Doğu Roma toprağı olmuştur. Zonguldak Ereğli bölgesi Hristiyanlığın ilk yayıldığı yerlerden biri olma özelliği kazanmış, bu dönemde İsa'nın havarilerinden Adreas bugün de görülebilen Kutsal İbadet Mağaraları'nda ilk ayinleri düzenlemiştir.
Yöreye Anadolu Selçuklu ordusu 1084 yılında gelmiş ve yöreyi fethetmiştir. Daha sonra ise yöreyi Cenevizliler ele geçirmiştir, beylikler döneminde ise Candaroğulları bölgede hakimiyet kurmuştur. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Amasra’yı almasıyla birlikte Zonguldak ve çevresi tamamen Osmanlıların eline geçmiştir.
II. Mahmut döneminde, 1829 yılında bölgede ilk kömür bulunmuştur. 1848'de ise ilk kömür ocakları açılmıştır. Bu ocakları Belçikalı veFransız şirketler işletmiştir.
Zonguldak limanı I. Dünya Savaşı'nda Sarıkamış'a gidecek malzemelere ev sahipliği yapmış, Kurtuluş Savaşı'nda ise SSCB ile ilişkilerde önemli bir rol oynamıştır.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra 1919 yılında Fransız şirketlerinin haklarını korumak bahanesiyle Fransız askerleri önce Zonguldak’ı, ardından da Karadeniz Ereğli’yi işgal etmiştir; ancak Zonguldak ve çevresindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine bağlı güçlerin karşı koymasıyla tehlikeye düşmüşler, 21 Haziran 1920'de de bölgeyi terketmişlerdir.
Maden cevheri ya da kısaca maden, yer kabuğunda iç ve dış doğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan minerallereverilen ad. Her mineral cevher değeri taşımaz. Bir mineralin cevher değeri taşıması için piyasa şartları gibi bir takım ekonomik etkenlerce belirlenen Tenör değerlerine sahip olması gerekir. Maden sözcüğü aynı zamanda "maden ocağı" anlamında da kullanılır.
Madenlerin ekonomiye kazandırılması süreci, jeoloji mühendislerinden, maden mühendisleri ve metalurji ve malzeme mühendislerine kadar çeşitli mühendislik dallarında çalışan mühendisleri içine alan uzun bir süreçtir. Birçok maden çeşidi vardır. Bunlardan yüzeye yakın olanlar açık işletme, derindekiler ise kapalı işletme teşekkülleri ile çıkartılır. Elmas madeni bu gruba örnek olarak verilebilir.
Bozulmuş veya tahrip edilmiş maden alanlarının (ocaklarının) peyzaj mimarlığı mesleği faaliyet alanları içerisinde arazi biçimlendirme mühendisliği(Grading-engineering) ve bitkisel tasarımlar ile yeniden onarımı ile ülkeye kazandırılması görsel ve doğal kirliliğin azaltılması, vahşi yaşamın korunması ve rekreasyonel faaliyet alanları için daha sağlıklı mekanlar yaratılmasında önemli rol oynar
Kaynak: Diyarbakır Söz