Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) açıkladığı verilere göre her yıl ortalama 1 milyon insan intihar ederek yaşamına son veriyor. Yaşamına son verenlere ilişkin dikkat çeken noktalardan biri ise ekonomik gelirlerinin düşük ve orta düzeyde olması. Türkiye’de konuyla ilgili yapılan son araştırma 2018 yılında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlandı. Rakamlara göre Türkiye’de günde ortalama 9 kişi yaşamına son veriyor.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi ve Sosyal Hizmet Uzmanı Nazif Dağ, intiharın ana etmeninin kişilerin depresyona sürüklenmesi olduğunu belirtti.
GELECEK UMUDUNUN YİTİMİ
Gelecek umudunu kaybeden insanların ‘Ben bu acılara artık katlanamıyorum, beni ancak ölüm kurtarır’ düşüncesiyle intihara sürüklendiğini ifade eden Dağ, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve yaşam standardının kişilerin depresyona girip girmemesiyle birebir bağlantılı olduğunu vurguladı. Dağ, “Toplumsal gelişmişlik düzeyinin intihara etkisi üzerine dikkat çekmek gerekir. Eğer insanların gelecekle ilgili beklentileri varsa, gelecekten umutları varsa ve kendilerini bulundukları ortamda var edebiliyorlarsa, ekonomik sorunları yoksa o zaman kişi neden intihar etsin?” diye konuştu.
‘İNSANLAR ADALET OLMADIĞI DÜŞÜNCESİNDE’
Umutsuzluğun intiharın temel sebebi olduğunun altını çizen Dağ, bu hissiyatı besleyen koşulları: “İnsanların kendini çaresiz hissetmesi, gelecekten bir beklentisinin olmaması, kendini değersiz hissetmesi de bir sorundur. Son dönemlerde ülkemize bakıyoruz; insanlar bu ülkede adaletin olmadığını düşünüyor. İnsanlar neden sorun yaşar? Bir adaletsizliğe uğradığı için. Sonucunda tepki gösterir topluma. İnsanlar artık, ‘adaletin işlediğine inanmıyoruz’ diyorlar” sözleriyle dile getirdi.
İnsanların yaşadığı ekonomik sorunların Koronavirüs salgınıyla birlikte daha da arttığına dikkat çeken Dağ, şunları ekledi: “Birçok insan işlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Bir o kadarı dükkanlarının kepenklerini indirdi. Aylık gelirleriyle temel ihtiyaçlarını karşılayamadı. Ekonomik nedenlerin de intihara sürükleyici sebeplerden olduğunu biliyoruz. Çocuğuna okul kıyafeti alamadığı için, iyi bir gelecek vaat edemediği için intihar eden insanlara tanık oluyoruz. Bunların kökeninde ekonomik nedenler var, yoksulluk var. Yoksulluk intiharı tetikleyen bir etmendir. Bu dönemde de ülkemizde yoksulluk yaşanıyor. İşsizlik bu ülkenin birinci sorunlarından birisi.”
‘ÖNLENEBİLİR’
Dağ, intiharların bireysel ve toplumsal faktörlerden etkilendiğini, bundan hareketle Urfa’da son bir haftada intihar eden 9 kişinin mental ve ruhsal sağlıklarında ne tür değişiklikler yaşandığını merak ettiklerini de paylaştı.
“Çünkü yaşanan intiharlar aslında önlenebilir” diyen Dağ, sürdürülebilir, yenilenebilir ve kontrol edilebilir hizmetlerin tamamının devlet eliyle verilmesi ve bunun sürekli bir biçimde yenilenebilmesinin toplumsal ruh sağlığında etkili olan depresif durumu iyileştirebileceğini ifade etti.
‘ADALET HEREKESE MUTLULUK GETİRİR’
İntiharların önlenebilmesi için ülke genelinde yoksulluk ve işsizliğin minimize edilmesi gerektiğini vurgulayan Dağ, “Bir diğer sorun kişinin kendini var edebilme sorunu. Kapitalizmin etkilerinin yoğun olduğu bir çağda yaşıyoruz. Kapitalizm insanları bireyselleştiriyor. Buna yönelik olarak kişilerin toplumsal ve bireysel ilişkileri sıkı tutacak etkinlikler yapılabilir. İnsanların kendini değerli hissetmesi, ancak adalet tesis edilerek sağlanabilir. Biz, adaleti tesis edersek, kişi hakkını arayabilecek ya da haksızlığını kabul edecek. Arada kalmayacak. Bundan dolayı adalet tabi ki kişinin bireysel grup ve toplumsal yaşamında çok çok etkili olan bir olgudur. Adaletli bir yapı herkese mutluluk getirir” diye konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz