Başbakan Erdoğan, anayasanın dili mana noktasında açık ve sarih olmadığı için Türkiye’nin çok büyük sıkıntılar yaşadığını ve yaşamaya devam ettiğini belirterek, ‘’367 meselesinde anayasanın dili ciddi şekilde istismar edildi. Mana son derece açıkken lafız farklı yerlere çekilmek suretiyle Türkiye’ye ağır bedeller ödetildi’’ dedi. Başbakan Erdoğan, ‘’Anayasa’nın Dili Sempozyumu’’nda yaptığı konuşmada, anayasadaki dil meselesinde asıl önemli olanın mana yönü olduğunu vurguladı. ‘’Anayasanın dili mana noktasında açık ve sarih olmadığı için Türkiye çok büyük sıkıntılar yaşadı ve yaşıyor’’ diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
Özgürlüklere sınır koymayacak
“Yeni anayasanın çok sarih olması, ‘ama’lardan, ‘ancak’lardan arındırılmış bir anayasa olması özellikle önem arz ediyor. Anayasanın dili Yunus Emre’nin dili olmak zorundadır. Yahya Kemal de şöyle diyor; ‘Bu dil ağzımda annemin sütüdür’. İşte süt gibi arı, beyaz bir dille, istismar edilmeyecek, farklı yerlere çekilmeyecek özgürlükten başka anlam taşımayacak bir anayasa dili kurmak mümkündür ve inşallah bunu da başaracağız.’’Erdoğan, sadece hukukçuların, siyasetçilerin ve sadece uzmanların anladığı bir dilde değil, milletin anlayacağı şekilde bir anayasa oluşturacaklarını belirterek, “Anayasanın dili dünyamıza, muhayyilemize, özellikle de özgürlüklerimize sınır koymayacak. Tam tersine anayasa, diliyle, ihtiva ettiği manayla kucaklayıcı olacak, kuşatıcı olacak, 75 milyonun her birinin ‘işte bu benim anayasam’ diyerek sahipleneceği bir anayasa olacak’’ diye konuştu. Mevcut anayasanın Türkiye’ye dar geldiğini bütün toplumun bunu gördüğünü belirten Erdoğan, “Artık yama yaparak, sökükleri dikerek bu eski elbiseyle yola devam etmenin mümkün olmadığını da görüyor ve biliyoruz. Büyüyen Türkiye, kendisine yaraşır bir kıyafeti ziyadesiyle hak ediyor. Hiç bir siyasi partinin bu sorumluluktan kaçmayacağına inanıyoruz” diye konuştu. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda AK Parti olarak hiç bir zaman kalkmayacaklarını vurgulayan Erdoğan şöyle devam etti:
Masadan kalkan biz olmayız
“Arkadaşlarımla konuştuğum hep şudur; Burada, masadan kaçacak olanlar olabilir, ama siz asla masadan kaçmayacaksınız. Sürekli olarak kovalayan biz olacağız. 26 maddelik anayasa değişikliğini millete götürüp, milletimizden de bu noktada yüzde 58’lik bir onay aldıktan sonra şimdi kalkıp ‘bunun değişmesi lazım’ derlerse böyle bir şeye asla yaklaşmayız, çünkü bu milletten geçmiştir. Fakat aslına ters düşmeden, içini zenginleştirmek gibi bir yaklaşım olursa buna da olumlu bakarız. Şu anda gönlümüz, grubu olan tüm partilerle bunu çıkaralım, ama grubu lan partiler burada önümüze farklı engeller çıkarırlarsa bu defa biz azami müşterekte birleşebileceğimiz parti veya partilerle de bu çalışmayı yapabiliriz.’’CHP DARBELERİN KÜVÖZÜNDE YETİŞTİ
Darbe süreçlerinde siyasetçileri suçlamak darbelere ortaklıktırBaşbakan Erdoğan partisinin gurup konuşmasında 28 Şubat soruşturmasına “siyasiler de haksızdı” türü eleştiri getirenlere de yüklendi. Erdoğan,”TBMM’yi lağvetmeyen, ortadan kaldırmaya, iradesini engellemeye onu baskı altına almaya yönelik her girişim doğrudan doğruya istiklalimize yönelmiş bir girişimdir. TBMM’nin iradesine kasteden hiçbir girişim gerekçesi her ne olursa olsun meşru değildir. Bu yöndeki her girişim hem istiklalimize, hem istikbalimize yönelik açık bir saldırıdır” dedi. 27 Mayıs’ı 12 Mart’ı 12 Eylül’ü 28 Şubat’ı meşru gibi gösterip dönemin siyasetçilerini suçlamanın “darbelere ortaklık etmek” olduğunu söyleyen Erdoğan, siyasetçinin hesap vereceği yerin TBMM olduğunu kaydetti.
Ana muhalefet akıl tutulması yaşıyor
CHP’nin 27 Mayıs ve 28 Şubat’la da cesaretle yüzleşemediğini ifade eden Erdoğan, ana muhalefet partisinin “akıl tutulması” yaşadığını kaydetti. “Darbelere karşıyım, ama...” diye başlayan her cümlenin “hastalıklı bir ruh halinin” ifadesi olduğunu belirten ve darbeleri meşrulaştırmak olduğunu kaydeden Erdoğan, “Siyasiler hangi hatayı yaparlarsa yapsınlar bu bir darbenin gerekçesi değildir ve olamaz” dedi. Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun 28 Şubat soruşturması için söylediği “intikam” kelimesini telaffuzu için “CHP’nin genlerine işlemiş darbe severliğin tezahürü” dedi. “Geçmişin diyetini ödemediği sürece CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturmasını isteyenlere diyet borcunu ödemediği sürece Sayın Kılıçdaroğlu darbelere karşı çıkamaz, darbelerle hesaplaşamaz” diyen Erdoğan şöyle devam etti: “Sayın Kılıçdaroğlu en başta şunu görüp anlamalıdır. Aynı anda hem Ergenekon’un avukatı hem darbe karşıtı olunmaz. Peki sizi, o genel başkanlık koltuğuna kim oturttu? Kaset komplolarının ardından sizi oraya kim getirdi. Siz önce bununla yüzleşin. Ben merak ediyorum bu CHP nereye gidiyor? 28 Şubat’a selam duracaksınız 27 Nisan’a selam duracaksınız, övgüyle bahsedeceksiniz, sonra çıkıp AK Parti’yi 28 Şubat üretti diyeceksiniz. Bu ülkede darbelerin küvezinde sadece CHP yetişmiştir, üremiştir.” dedi. 28 Şubat davasına değinen Erdoğan, “Biz intikam duygusu içinde asla değiliz. Süreç hukuki bir süreçtir. Hukukun gayesi de intikam almak değil, adaleti tesis etmektir. Ucu her nereye varıyorsa, kime ulaşıyorsa, sorumluların ortaya çıkarılması ve yargılanması için biz üzerimize düşeni yaparız” dedi.9 BELGEYLE CHP’NİN CAMİLERİ SATIŞI
Şimdiki yol arkadaşın ‘dün dündür’ demezse CHP zulmünü anlatsınBaşbakan Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun CHP iktidarı döneminde camilerin ahıra dönüştürülmediği iddiasına dokuz belgeyle cevap verdi. Erdoğan, 1926-1950 arasında 513 cami, 327 cami arsası ve 1070 mescidin satıldığını açıkladı. Erdoğan, partisinin gurup konuşmasında yaptığı konuşmada CHP liderinin hükümetin dış politikasını eleştirirken Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan hikayesinde alıntı yapmasını da eleştirerek “Belki de hikayeyi okumamış. AK Parti’nin 9 yıl boyunca dış politika da ortaya koyduğu tavır o hikayede hayali kurulan tavırdır. Yani ecnebilerin karşısında el pençe divan duran liderlerin olduğu bir Türkiye değil” dedi. Kılıçdaroğlu’nun Suriye’deki Baasçılarla aynı zihniyette olduğunu belirten Erdoğan “Kılıçdaroğlu bir ABD’li yazarın kuyruğuna takılıp İsrail’de düşünce özgürlüğü olduğunu söylemişti. Şimdi İsrail’in Günter Grass’a koyduğu ülkeye giriş yasağını izah etsin” dedi. Erdoğan, isim vermeden 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e de yüklenerek, “Şu anda yol arkadaşlığı yaptığı bu şahıs eğer dün dündür bugün bugündür demezse, sana CHP zulmünü, kapanan camileri tafsilatlı anlatacaktır” diye konuştu.
CAMİLER CHP’YE SATILDI
Belge 1: 1935’de çıkarılan bir yasayla camilerin satışı mümkün hale getirildi.Belge 2: Nerede ne kadar caminin kapatıldığı, satıldığını gösteren cetvel. 1926- 1950 arasında 513 cami satıldı. 327 cami arsası üzerlerindeki camilerle ve 1070 mescit satıldı.
Belge 3: Sivas, Ulu Cami’nin müze yapılmasına ilişkin 1948 tarihli Bakanlar Kurulu kararı.
Belge 4: Vakıflar Umum Müdürlüğü’nden Tekirdağ Valiliği’ne gönderilen satılacak camilerle ilglili yazı.
Belge 5: Hayvan bağlanan Atik Valide Cami ve Efkan Tekkesi ile ilgili Vakıflar’ın tahliye yazısı.
Belge 6: Karacabey’den Behçet Ömer’in kasabadaki camileri askerin aldığını, Ramazan’da namaz kılmak için Ulu Cami’nin tahliyesine istediği yazısı.
Belge 7: Gaziantep’te Selim Efendi Camisi’nin CHP’ye satılması.
Belge 8: Edremit’teki Yıldırım Camisi’nin 300 TL bedelle CHP’ye satılması.
Belge9: 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesi kupürü. Bursa Osmangazi ilçesi Tophane’de caminin bando ve muhafız birliğine verilmesine ilişkin haber.HAŞİMİ İLE GÖRÜŞTÜ Başbakan Erdoğan dün ak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’yi de kabul etti. Başbakanlık Resmi konutta gerçekleşen görüşmede
Erdoğan ile Haşimi’nin, bölgedeki gelişmelerin yanı sıra, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Türkiye aleyhine yaptığı açıklamalarının değerlendirdiği belirtildi.
Kaynak: Diyarbakır Söz